(27) CAN

23.3K 1.6K 258
                                    

Eyüp'ün konuşmasıyla hafif tebessüm ettim. Kendi küçüklüğüm geldi aklıma. Kader ablam evlendiğinde küçüktüm. Annem hastalık geçirdiği için hep ablam ilgilenmişti bizle. Henüz onun evliliğini bile kabullenememişken kısa sürede hamile kalmıştı ve benim tepkim Eyüp'ün tepkisinden daha ağır olmuştu.

"Biliyor musun, ben de zamanında senin yaşadığını yaşayıp senin gibi düşünmüştüm. O yüzden seni anlıyorum." Deyişimle şaşkın halde bana baktı.

"Nasıl anlıyorsun? Ne zaman yaşadın?"

"Kader teyzen Nisa'ya hamile kaldığında ben de senin yaşlarındaydım. Senin beni sevdiğin kadar ben de onu seviyordum. Hamile olduğunu duyunca, bir daha beni sevemeyeceğini, başından atacağını düşündüm. Bebeği olduğunda hiç sevmeyecektim o bebeği."

"Bebeği olunca teyzem seni sevmedi değil mi?"

"Gerçek sevgi hiçbir zaman eksilmez, değişmez. Teyzen beni hep çok sevdi. Eskisi kadar ilgilenemedi çünkü Nisa çok küçüktü ve benden daha fazla yardıma ihtiyacı vardı. Ben yemeğimi yiyebiliyordum, yürüyebiliyordum ama o, bunları yapamıyordu. O zaman büyüdüğümü hissettim ve teyzene yardım etmeye çalıştım."

Eyüp kollarıma sığınıp ağlamaklı ses tonuyla konuşmaya başladı.

"Ama senin annen vardı. Bizim annemiz yok. Büyük olsak ta sana ihtiyacımız var."

"Biz Allah'tan başkasına muhtaç değiliz. Tabi ki birbirimize ihtiyacımız var ama en çok ihtiyacımız olan Allah her zaman yanımızda. Önce Allah'tan yardım istemeliyiz."

"O halde Saliha teyze gitsin burdan. Ona ihtiyacımız yok."

"Saliha teyzen burda misafir. Bizim, misafire güzel davranmamız, hürmet etmemiz gerekiyor değil mi? Sadece bana yardım etmek için geldi. Bebeğim olmadan önce baban çağırmıştı buraya. Sen onu çok seversin. O da sizi çok seviyor. Benden daha çok baktı size. Siz bebekken hep Saliha teyzeniz yanınızdaydı. Şimdi yine sizinle ilgilenmek, bana yardımcı olmak için geldi. Ben yine sizle ilgilenmeye devam edeceğim."

Uzun süren konuşmanın ardından Eyüp'ü yumuşatmayı başarmıştım nihayet. Eyüp'ün tepkisi, beklediğim bir tepkiydi. Her zamanki gibi, dışa vuruyordu yüreğindekileri. Aslında böylesi daha iyiydi onun için. Yüreğinde taşıyıp biriktirmediği için çabuk atlatıyordu olayların etkisini.

Birlikte kalkıp odadan çıkacakken durup yüzüme baktı.

"Bebeğin doğduğunda da bizi çok sev tamam mı? Bırakıp gitme. Hep bizimle ol." Deyişiyle eğilip kollarıma sardım sıkıca.

"Merak etme bitanem, her zaman sizi sevmeye devam edeceğim."

Birlikte avluya çıkarken ikna etmiş olsam da hala suratı asıktı. Sofrada Ravza'ya yemek yediren Saliha, bizi görünce içten bir tebessümle kollarını açıp Eyüp'ün ona sarılmasını bekledi.

"Kuzum, gelsene yanıma. Çok özledim ben seni." Deyişiyle Eyüp, yüzüme baktıktan sonra Saliha'nın kollarına sardı kendini. Saliha, şefkat dolu sarılışıyla belli ediyordu onları ne kadar çok sevdiğini.

Küçük yaşta kaybettiği çocuğunda hasret kaldığı herşeyi ablamın çocuklarına gösterdiği sevgiyle dindirmeye çalışıyordu Saliha. Henüz ablam ikizlere hamileyken ablama destek olmaya başlamış, birlikte büyütmüşlerdi çocukları. Ablamın vefatından sonra Ömer abiyle onun hakkında dedikodu çıkar korkusuyla biraz uzak dursa da elinden geldiğince yardımını esirgememişti.

Sofraya oturduğumda önümde tıka basa dolu bir kahvaltı tabağı görünce şaşırdım. Masaya baktığımda başka boş yer yoktu.

"Kimin tabağı bu? Başkasının yerine mi oturdum?" Deyişime Harun cevap verdi.

ÖMRE BEDELWhere stories live. Discover now