(37) KÖRDÜĞÜM

19.9K 1.6K 378
                                    

Bekir ağa benim iyiliğimi düşünse de canım sıkılmıştı. Oraya gidip o kadınla muhatap olmak istemiyordum. Harun'un da gitmesini istemiyordum.

"Ben gidemem. İlla tatile gideceksem, ailemin yanına gitmek istiyorum. İşinize karışmak istemem ama böyle önemli bir anlaşma için tecrübeli birinin gitmesi daha uygun olmaz mı? Çocuklarla ben ilgileniyorum zaten."

"Sadece imza atılacak ve Harun'un da imza yetkisi var. Tecrübe gerektiren bir durum yok. Sen de git Harun'la. Ordan istediğiniz yere gidersiniz."

Bu konudaki itirazlarımın sonuçsuz kalacağını bildiğim için ısrar etmemiştim. Oraya gitmek istemediğimi söylesem zorla gönderemezlerdi beni ama Harun'un gidişine engel olamazdım. Şirketle ilgili verilen kararlara müdahale etme imkanım yoktu. Tabi ki bu durumda Harun'u tek başına gitmesine izin veremezdim. Ben de gidecektim.

Harun, babası ve abisiyle iş hakkında konuşurken sıkılıp eski odama gittim. Etrafı beyaza bürüyen karların yere düşüşünü seyrettim. İçimi ferah tutmaya, güzel şeyler düşünmeye çalışıyordum. Belki orda herşey çok güzel geçecekti. Harun, sadece iş için orda olacaktı. Sonra güzel bir tatil yapacaktık. Yaşayamadığımız balayını yaşayacaktık. İlk kez Harun'la gözlerden uzak, herkesten uzak, başbaşa kalacaktık.

Ama! Ama herşeye rağmen, orda Beyza'yla karşılaşacaktı. Ve bu şirketle çalıştığı sürece hep irtibat halinde olacaklardı. Beyza'yla karşılaşma düşüncesi, bütün güzel hayallerimi katlediyordu.

Kıskançlık mıydı bu? Yoksa Harun'a güvensizlik mi? Kıskançlık olabilir ama güvensizlik değildi. Harun'a güveniyordum. Fakat Beyza'ya güvenmiyordum ve adının geçmesi bile sinirlerimi alt üst etmeye yetiyordu.

"Kızım." Diyen Gülsüm annenin sesi, kafamdaki düşüncelerden kurtarmıştı beni.

"Efendim anne."

"Nerelere dalmışsın öyle. Üçüncü seslenişimde duydun."

"Hiç öylesine dalmışım."

"Sen içini ferah tut. Ben Ömer'le konuşurum. Onun gitmesi sizin için daha iyi olur."

"Konuşmana gerek yok anne. Biz Harun'la gideriz. Hem bana da iyi gelir. Ben gitmeyi istiyorum."

"Emin misin Nazlı? Bu yüzden huzursuz olmayın. Ömer gitsin."

"Huzursuz olacak bir durum yok. Bundan sonra bu firmayla iş yapılacaksa bunlara alışmam lazım."

"Ben Harun'a güveniyorum. O kadın buraya geldiğinde dikkat ettim. Harun, onun yüzüne bile bakmadı hiç. Bunun en büyük sebebi, sana olan sadakati ve ssygısı."

Gülsüm anne haklıydı. Harun, o geldiğinden beri bana daha fazla ilgili davranıyordu. Gülsüm anne de farkındaydı hala bana karşı yüreğinde sevgi taşımadığının.

Beni seviyordu fakat, ailesini sever gibi. Etrafındaki sevdiği insanlar gibi. Oysaki ben daha farklı sevsin istiyordum. Beyza'yı sevdiği gibi, eşi gibi, kördüğüm gibi. Benim, onu sevdiğim gibi!

Artık kendime itiraf etmekten çekinmiyorum. Seviyorum onu. Beyza'nın fotoğraflarını gördüğüm gün, onun yapmadığına emin olduğumda hissetmiştim o duyguyu. Güvenmiştim ona ve güvendiğim için pişman olmamıştım. Evimize taşındığımız gün, bedenimi Harun'a teslim ettiğimde aşkla dokunmuştum ona, aşkla öpmüştüm.

Harunda ise sevgi vardı, saygı, sadakat vardı. Dokunduğunda şefkat vardı. Ama gözlerinde aşk yoktu. Benim ona baktığım gibi bakmıyordu bana.

"Hatunum." Diyen sesle aniden yerimden sıçrarken Harun, gülmeye başladı.

"Artık sana yaklaşmadan önce randevu alacağım." Deyişine zoraki gülümseyip başımı tekrar pencereye çevirince omzumda ellerini hissettim.

ÖMRE BEDELWhere stories live. Discover now