(17) ELİF RAVZA

30K 1.9K 480
                                    

Onların gözlerindeki minicik bir tebessüm bile benim için herşeye bedeldi. Ne yapsam da annelerinin yerini tutmam mümkün değildi fakat yüreğimdeki bütün sevgiyi, şefkati onlara sunmak için gayret gösteriyordum. Şimdiye kadar hep çocuğum olsun isterken şimdi korkuyordum. Ya kendi çocuğum olduğunda kendi çocuğumu onlardan üstün tutarsam! Ya çocuğumla ilgilenirken onları ihmal edersem.

Öğretmen, benle yalnız konuşmak istediğini söyleyince Harun çocukları alıp arabaya gitmişti.

"Sizinle tanıştığıma çok memnun oldum Nazlı hanım. Adınızı çok duydum. Çocuklar sizi çok seviyor. Ve bugün ikisi de çok farklıydı. Çocuklara anne eli değmiş bugün."

"Anne yerini tutamasam da anne gibi olmaya çalışıyorum. Bunu farkettirebildiysem ne mutlu bana."

"Büyük bir sorumluluk aldınız ama altından kalkabileceğinize inanıyorum. Çocuklarla aranızdaki bağ çok kuvvetli. Onlara baktığınızda gözlerinizdeki parıltıyı görmemek mümkün değil."

Öğretmenle çocuklar hakkında biraz sohbet ettikten sonra yanından ayrılıp arabaya doğru ilerledim. Harun arabanın yanında durmuş beni bekliyordu. Harun'a yaklaştığımda bir anda panikle önüme atılıp beni arkasına almasıyla neye uğradığımı şaşırdım.

"Korkma Nazlı, sakin ol. Bir şey yapmaz." Derken yanımızdan geçen köpeği farkettim.

"Harun dur..."

"Tamam geçiyor korkma."

Köpek uzaklaşınca Harun geri çekilip bir kahraman edasıyla gülümsedi.

"Ben varken korkma. Bak geçti gitti."

"Asıl sen varken korktum. O hayvandan korkulur mu?"

"Nasıl yani? Korkmadın mı?"

"Korktum tabi. Ama sen gelince korktum. Şu sevimli şeyden korkulur mu?"

"Aman be! Sana iyilik yapanda kabahat. Korkmazmışmış. Asıl, hayvancağız korktu senden. Arkasına bakmadan kaçtı."

Yol boyu Harun'la atışmamız devam ederken bu durum çocukları çok eğlendirmişti.

Birlikte hastaneye gittiğimizde Ömer abi bahçede, başını eğip elleri arasına alarak oturmuştu. Berfin hemen babasına koşarken Eyüp geri duruyordu. Ömer abi başını kaldırıp Berfin'i görünce gözyaşlarını saklamaya çalıştığını farkettim.

Şok olmuş halde Ömer abinin yüzüne bakarken bir şey sormaya cesaret edemiyordum. En son ablamın cenazesinde ağlarken görmüştüm onu. Korkudan dizlerimin bağı çözülmüştü. Çocuklar da endişelenmişti babalarını bu halde görünce. Berfin ağlayarak babasına sarıldı.

"Baba, kardeşime ne oldu? Neden ağlıyorsun baba?"

"Bir şey yok kızım. Kardeşiniz içerde. Bak Serhat amcan orda. Sizi Ravza'ya götürsün."

Çocuklar Serhat'la hastaneye girince Ömer abiyle başbaşa kaldık. Çocuklardan bir şey sakladığı belliydi.

"Abi, bir sorun mu var?"

"Kalbinde delik varmış. Ameliyat diyor doktorlar. Tehlikeli bir ameliyat."

Duyduğum haber yıkımım olmuştu benim. Ravza'mın minicik, tertemiz yüreği nasıl dayanacaktı bu acıya. Zayıf bedenine ağır gelirdi bu hastalık.

Ömer abi, konuşurken gözlerinden akan sicim gibi yaşları saklamıyordu artık. Dağ gibi adam, söz konusu evladı olunca nasıl da çökmüştü. Zaten ablamın ölümünden beri eskisi kadar sağlam durmuyordu.

ÖMRE BEDELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin