(30) ASLA

22.9K 1.5K 313
                                    

Kaderimde yaşadıklarım, bana bir şey daha öğretmişti; "asla" dememeyi. Belki en çok Harun için kullandığım kelimeydi "asla".

"Asla onla bir arada olmam.
Asla ona tahammül edemem.
Asla bir daha onla konuşmam.
Harun'la evlenecek kıza Allah yardım etsin..."

Harun'la muhatap olduğumda, onla ilgili fikirlerim böyle uzayıp giderdi. Şimdi ise asla tahammül edemediğim adamın kolları arasında huzurla yatıyordum. Asla dediğim herşey kaderim olmuştu.

Şimdi korkuyordum o kelimeyi kullanmaya. "Asla Harun'suz yapamam" demeye korkuyordum. Tekrar o kelimeyle sınanmaktan korkuyordum. Pervasızca kullandığım sözü artık kullanmaya korkuyordum.

Harun'un kolları arasındayken kendimi çok huzurlu hissediyordum. Bana söylediği güzel sözler beni çok mutlu ediyordu. Harun'a nasıl alışacağım diye düşünürken, şimdi hayatımın parçası değil ta kendisi olmuştu.

Uyuyan yüzünü seyrettim bir süre. Ona baktıkça bir şeyler kopuyordu yüreğimde. Daha önce hiç hissetmediğim duygular sarmıştı kalbimi. Kimseye hissetmediğim farklı bir duyguydu ona karşı hissettiklerim. Ne annemin sevgisine benziyordu ne abimin ne de yeğenlerimin. Farklıydı işte. Ondan önce kimseye karşı hissetmediğim bir duygu.

Ailem geleceği için bütün gece heyecandan gözüme uyku girmemişti. Heyecanın yanısıra, gün içinde yaşananlardan dolayı hala gergindim. Tam da ailemin geleceği zamanda böyle birşey yaşanması çok kötüydü. Sabah namazından sonra birkaç saat uyku girmişti gözüme.

Derinden gelen tıkırtı sesiyle gözlerimi araladığımda gün aydınlanmıştı. Yataktan çıkıp kapıyı açınca Berfin'i gördüm karşımda. Uykulu halime bakıp söylenmeye başladı.

"Misafir gelecek, siz hala uyuyorsunuz. Sizi dayıma şikayet edeceğim. Biz çoktan uyandık sizi bekliyoruz."

Saate bakınca gerçekten de geç olduğunu farkettim. Sabaha karşı uyuduğum için uyanamamıştım. Harun ise, dokunan olmazsa günlerce uyurdu zaten.

Abimi arayıp haber almıştım. Birazdan uçağa bineceklerdi. Telaşla Harun'u uyandırmaya çalışırken bir yandan da giyiniyordum. Harun uyanmamakta ısrar ediyordu.

"Abim aradı. Havaalanında bekliyorlarmış." Dememle yataktan fırlaması bir oldu.

"Abin mi? Nerde hani? Geldi mi? Ne zaman aradı?"

"Şimdi konuştum. Havaalanında bekliyorlar. Birazdan uçağa binecekler."

"Şunu baştan söylesene hatun. Burda bekliyorlar sandım."

"Şunu baştan söylesem uyanmazdın. Sen çıkıp havaalanına gidene kadar onlar da gelir. Beklemesinler orda."

Ben telaşla ortalığı toparlamaya çalışırken Harun'un ağır ağır hareket etmesi sindirimi bozmaya başlamıştı. Yolu uzaktı ve uçağın inişine yetişemezdi. Ailemin orda beklemesini istemiyordum.

"Neden hala burdasın sen? Gitmeyeceksen başkasını göndereyim."

"Ne acelen var hatun. Yetişirim merak etme."

"Uçak inmek üzere ve sen hala burdasın."

"Panik yapma, sakin ol. Geçti herşey. Şimdi derin derin nefes al, ver."

Harun'un ne yapmaya çalıştığını anlamadığım için yüzüne boş boş bakarken gülmeye başladı.

"Ben çıkıyorum. Sen de burda sakince bekle biz gelene kadar."

Harun çıkınca mutfağa girip kahvaltı için hazırlık yapmaya başladım. Böreğin iç harcını hazırlarken çalan zil sesiyle çocukların kapıyı açmasını bekledim. Zil sesi tekrar gelince mutfaktan çıkıp çocuklara seslendim fakat ortalıkta görünmüyorlardı. Evden çıksalardı haberim olurdu. Yağlı ellerimle kapıyı açınca Saliha ve Seher'i gördüm karşımda.

ÖMRE BEDELNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ