18. Bölüm

1.2K 36 0
                                    

Arkama döndüm ve yüzüme inen sol direği tuttum. Hiç beklemeden sağ kroşeyi yapıştırdım.

Karşımdaki siyah saçlı, uzun boylu adam sol elini tutmamın etkisiyle yere düşmemişti. Elini bıraktım ve sol aparkatı geçridim. Adamın yere düşmesiyle bayılması bir oldu.

Ayaklarından tuttum ve depoya götürdüm. Hemen Cemal abi'yi aradım.

"Efendim?"

"Abi güvende misin?"

"Evet. Evi yaktım ve bilet almak için yürüyorum. Ne oldu?"

"Bana bir ajan saldırdı. Benim hemen Türkiye'ye dönmem gerekiyor.

"Merak etme. Sen kayıtlarda bir Almansın. Abella'nın yanına git ve o Ankara'ya gelince sen de Ankara'ya gel."

"Tamam." dedim ve telefonu kapattım. Adamın ellerini ve kollarını bağladım. Lavobo'ya girdim ve Berdina'nın yanına yeniden döndüm.

"Adriana nerede?"

"O diğer uçakla İspanya'ya gidecek. Unuttun mu?"

"Evet." dedim arkama yaslandım.
Arkama yaslanmamla gözleriminin ağır ağır kapanması bir oldu.

Yazardan;
Cengiz uykuya dalmışken Cemal bileti almış ve Fransa sokaklarında dolaşıyordu. Bir cafe'ye oturdu ve akşamı beklemeye başladı. Kahvesinden bir yudum aldı ve masasına oturan kızıl saçlı kadını süzmeye başladı.

Kadın kızıl, uzun saçlı, uzun boylu ve inceydi. Şuh gülümsemesiyle oturdu ve bacak bacak üstüne attı.

"Merhaba."

Cemal kahvesinden iki tane koca yudum aldı ve "merhaba." dedi.

"Görmeyeli çok değişmişsin."

"Sen de öyle ama bir şeyden vazgeçmemişsin. O da göğüs dekolteli ve kısa giyinmekten. Ama yine de o siyah elbisenin içinde mükemmel görünüyorsun."

"Teşekkür ederim ama ilk söylediğine katılamayacağım."

Cemal sırıttı ve kahvesinden bir yudum daha aldı. "Katılmanı bekelemezdim." derken kahvesini bitirdi.

"Zaten senin bu açık giyinmen vatan sevdamızdan dolayı ayrılmadık mı?"

"Hayır senin saçma kıskançlığından ve vatan sevdamızdan ötürü ayrıldık."

Cemal her zamanki gbi tekrar gülümsedi. "Tamam. Öyle olsun." dedi.

"Neden bana benim yanıma geldin. Neden beni görmemiş gibi yapıp yürümeye devam etmedin?"

"Çünkü hâlâ seni seviyorum!"

"Ben de seviyorum ama vatanımı daha çok."

Kızıl saçlı kadın ayağa kalktı. "Sen şimdi adımı da unutmuşsundur." dedi.

"Adım Ebru."

"Senin o güzel adını unutmak ne mümkün."

Ebru iç çekti ve "haklısın." dedi.
Yürüyerek uzaklaşırken son sözü "ben de vatanımı daha çok seviyorum." oldu.

Cemal arkasından koşmadı. Bana geri dön diyerek yalvarmadı. Gururuna yediremezdi çünkü.

Bir erkek gibi davranacaktı. Sonra erkekliğin gururlu olmak değil korkusuz olmak olduğunu hatırladı. Hesabı ödedi ve koşarak Ebru'ya yetişti.

"Ebru ben seni seviyorum. Seni bırakmayacağım. Çünkü seni vatanım kadar seviyorum."

Ebru Cemale baktı. Rüzgar saçlarını uçuşturmaya başlarken sımsıkı sarıldı.

"Ben de seni vatanım kadar çok seviyorum!"

Cemal tebessüm etti. Sonra dudaklarını dudaklarına bastırdı. Sokak ortalarında olnalarının hiçbir önemi yoktu. Sanki dünyada bir tek kendileri vardı. Öyle hissediyorlardı. Koca evrende başbaşa olduklarını düşünüyorlardı.

"Benim Ankara'ya dönmem lazım."

"Ben de yarın Ankara'ya döneceğim."

"Ama ben bu akşam döneceğim."

Ebru "tamam." dedi ve Cemale telefon numarasını verdi.

"Beni sakın aramayı unutma!"

Cemal gülümseyerek "tamam." dediler ve birbirinden ayrıldılar.

🌐BÖLÜM SONU🌐

Uçurum (+18) (Ara Verildi)Where stories live. Discover now