BÖLÜM 9: BENLİĞİM KAYBOLDU

1.5K 154 27
                                    

"Neden bahsediyorsun sen?" Rüzgâr söylediklerim karşısında afallamış ve ne diyeceğini bilmediği bir ifadeyle bana bakıyordu. Oysa benim ne yerimden kalkmaya ne de konuşmaya halim vardı. Aldığım her nefes ciğerlerimin en uç noktalarına ulaşıyor ve iğne batma hissi uyandırıyordu.

"Su." Konuşmak için ağzımı yeniden açtığımda dudaklarımın çok kuruduğunu hissettim. Annem ölmüştü ve ben şimdi yaşamak için su istiyordum. Annem ölmüştü, herkes ölmüştü ama ben nefes almaya devam ediyordum.

Rüzgâr çekmecemin üzerinde duran bardağı alarak bir eliyle kafamı kaldırdı ve bana yavaşça suyu içirdi. Oda sıcaklığındaki su bana bir hayli soğuk gelmişti. Suyun boğazımdan mideme doğru gidişinin her bir anını hissediyordum resmen. Ne kadar içersem içeyim doymayacak gibiydim. Daha fazlasını istiyordum.

"Biraz daha." Az önce ölmek isterken şimdi bunları söylemek acı verici değildi. Gurur kırıcıydı.

"Aras! Hemen bir şişe su alıp yukarı çık." Rüzgâr damarları görünecek bir şekilde bağırdı. Benim için çok endişelenmiş olmalıydı. Bunun için kendime ne kadar kızarsam kızayım yetersiz kalıyordu. Bir yerlerde hala kendime hak vermeye devam ediyordum.

"Ne kadar oldu?" İçtiğim bir bardak su faydasını çabuk gösterdi. Artık rahat bir şekilde konuşmaya başlıyordum. Ve her geçen dakika bana daha iyi geliyordu.

"Bir hafta." Rüzgâr'ın bakışlarındaki şefkat ve korku onu çok daha çekici biri haline dönüştürüyordu. Ölmek istediğimi öğrendiği zamanda bu gözler bana bu şekilde bakmaya devam eder miydi?

Aslında uyanmak planlarım arasında olan bir şey değildi. Nasıl uyandığımı da anlayamıyordum zaten. Bu tamamen benim isteğim dışında gerçekleşti. Hiçbir şey hatırlamıyordum. Geçen bir hafta orada benim için bir gün gibiydi sanki. Sadece kendimi cezalandırmak istemiştim.

"Ciddi olamazsın." Aras kahkahalar atarak yanımıza geliyordu. Onun adım seslerini duyuyordum şimdilik. Görüş hizama girdikten sonra neredeyse Rüzgâr'ın ilk baştaki yüz ifadesine eş değer bir ifadeyle karşılaştım. "Uyanmışsın. Yeniden aramıza hoş geldin." Elinde tuttuğu bir buçuk litrelik su şişesinin kapağını açtı ve Rüzgâr'ın hala elinde tuttuğu bardağa su doldurdu. Aras'tan çok şu an suya dikkat kesilmiştim. O bir bardak suyu içmek için sabırsızlanıyordum. Damarlarımın içine girmesini istediğim bir uyuşturucu hissi uyandırıyordu. Bardak tamamen dolduktan sonra Rüzgâr yine aynı şekilde kafamı kaldırdı ve bir bebekmişim gibi davranarak suyumu içirdi.

"Teşekkür ederim. Bir bardak daha içmek istiyorum." Aynı şeyleri tekrarlayarak bir bardak daha su içtim. Her ağzımı açışımda birkaç kelime daha fazla konuşuyordum. Bunun iyi bir şey olduğunu düşünmek kendimden nefret etmeme sebep olsa da ben yaşıyordum. Başka ne yapabilirdim ki.

"Biraz daha ister misin?" Soruyu soran kişi Aras'tı.

"Birazdan." Rüzgâr beni geri yatırdı. Aras soru sormak için sabırsızlanıyordu, bunu sadece suratına bakarak söylüyordum. Ama sormadı. Açıkçası soru sormadığı için ona minnettardım. Çünkü sorduğu soruyu cevaplayacak gücüm ne de gururum vardı. Annem öldü bile demek istemiyordum kimseye. Bu kelimelerin dudaklarımdan akıp gitmesine izin vermek istemiyordum. Acımı içimde yaşayıp kimseyle paylaşmak istemiyordum. Günlerce ağlamak, odamdan dışarı çıkmamak istiyordum. Fakat işin acı ve gerçek tarafı bunları yapamayacak olmamdı. Yeniden gülecek ve yeniden eğlenecek ve farklı acılar tadacaktım.

"İyi misin?" Soruyu soran Rüzgâr'a baktım. Biliyordu iyi olmadığımı zaten. Bunu bildiğini biliyordum. Kendimi benden bile iyi tanıyordu o. Ben ise güçlerim sayesinde anlıyordum iyi olup olmadığını. Onun belirli bir güce ihtiyacı yoktu beni anlamak için. Çünkü o daha özel bir şeye sahip, hislerine.

ZİHİN ÇÖKERTEN | Tamamlandı|Where stories live. Discover now