BÖLÜM 12: AY IŞIĞI ALTINDA ÖLÜME YAKIN BİR YER

1.2K 147 18
                                    

"Biliyorum. Böyle söyleyince inanmak zor geliyor." Rüzgâr'a gülümseyerek anlatmaya çalışıyordum. Karşımda duran kendisi ise şaşkınlıktan ne diyeceğini bilemez bir haldeydi.

"Na... Nasıl?" Kekelemesi iyi değildi.

"Sen gittikten sonra oldu. Birden başımda şiddetli ağrı hissettim. Dayanılmazdı. Sonrasında kulaklarım çınladı. Burnum, kulaklarım ve gözlerim kanamaya başladı." Anlatırken o anı yeniden yaşıyordum sanki. Çektiğim o acıyı düşündükçe nasıl dayandığıma hayret ediyordum. "Acı hafiflerken içime bir his doğdu. Bir parçamın artık olmadığını, beni terk ettiğini fark ettim." Pişmanlık bir kez daha içime doğdu.

"Peki denedin mi hiç? Güçlerin belki de..." Rüzgâr'ın da ne yapacağını bilemiyor olması beni şaşırtmıyordu. Dediğim gibi bu ilk kez benim başıma geliyordu. Kimse ne yapılması gerektiğini bilmiyordu.

"Evet. Birçok kez denedim." Çaresizliğin ne demek olduğunu annem ve babam öldüğünde zaten anlamıştım. Açıkçası bunu ikinci kez veya üçüncü kez anlamaya ihtiyacım yoktu. Her nedense kendini bir şekilde açığa çıkarmayı başarıyordu.

"Yanında olamadığım için çok özür dilerim." Rüzgâr kalkarak yanıma geldi ve önümde diz çöktü. Ellerimi tuttu ve cevap vermem için bekledi.

"Her zaman yanımda olamazsın." Bunu kabullenmem kolay bir şey gibi duruyor. Fakat kolay değildi. Başıma ne gelirse gelsin her zaman Rüzgâr yanımda olurdu. Onsuz bir hiç olduğumu bile düşünmeye başlamıştım çoktan. Güçlerimi kaybettikten sonra Rüzgâr yanımda yokken çok düşündüm. Bazı olayları kendim atlatmam gerekiyordu. Kendime destek olan kişi, kendime güvenecek olan kişi ben olmalıydım. Zayıftım ama artık güçlü olmak zorundayım.

"Ayakta durabildiğin için seninle gurur duyuyorum." Bunu o dile getirmese bile gözleri her şeyi anlatıyordu.

"Teşekkür ederim." Elimi bırakıp ayağa kalktı ve başımdan beni birkaç kez öptü.

"Şimdi nasıl hissediyorsun?" Yerine geri döndü.

"İyiyim. Toparlandım. Aras sayesinde." Aras'a minnetimi ifade etmek için gülümsedim. Onun desteği benim aklımı başıma getirmişti.

"Onu yalnız bırakmadığın için minnettarım. Sen olmasan ben..." Rüzgâr acı çekiyor olmalıydı. Gittiği için çok pişman olmuştu. Kalbindeki sızıyı kendi kalbimde hissedebiliyordum.

"Biz dostuz değil mi? Böyle şeyleri konuşmaya gerek bile yok." Aras'ın bu sözleri beni neredeyse ağlatacaktı. Sadece beni değil Rüzgâr'ı da ağlatacaktı. Ama Aras ortamdaki duygusallığı fark etmiş olacak ki yüksek sesle öksürdü ve konuşmaya devam etti. "Ona henüz hiçbir şey öğretemedim. Bir yerden başladık ama o kadar çok fazla anlatılması gereken bilinmesi gereken önemli noktalar var ki."

"Sorun değil. Şimdi daha önemli sorunlarımız var. İlk önce bilgeye gitmeliyiz. Sonra orada güçlerin için bir şey yapabilir mi onu öğreniriz. Bir şeyler bildiğini hissediyorum." Rüzgâr kendine gelmişti sonunda. Kendine gelmesi herkesi harekete geçirmesine yardım etmişti. "Hadi ne duruyorsunuz? Bu gece yola çıkıyoruz."

"Sence de biraz dinlenmen gerekmiyor mu?" Aras söylemek istediklerimi yine benden önce söylemişti.

"Oldukça iyiyim. Su, yemek ve yedek kıyafetlere ihtiyacımız var. Yanınıza mont almayı unutmayın geceleri çok soğuk olabiliyor." Aniden kalktı ve mutfaktan çıktı. Peşinden koşturarak Aras'la onu takip ettik. Ceketini eline almış evin kapısını da açmıştı. "Aras hadi. Eve gidip hazırlanmalıyız."

"Tamam... Ama önce Minel'in hazırlanıp bizimle gelmesi daha doğru olmaz mı? Tek kalmasının iyi olacağını sanmıyorum." Rüzgâr Aras'ın dediklerini duyunca kapıyı kapattı ve ceketini geri astı.

ZİHİN ÇÖKERTEN | Tamamlandı|Where stories live. Discover now