BÖLÜM 10: SÜRPRİZ! BEN ARTIK YOKUM.

1.3K 153 16
                                    

Neler olduğunu anlamak çok zor oldu. Sindiremedim aslında söylenenleri. Kabul etmemek gibi bir şansımız da yoktu. Çünkü bize bir seçenek sunmamışlardı. Seçmiş olduğum yoldan dönmek diye de bir şey yoktu. Şef ile karşılaşmak zorunda kalacaktım. Kemiklerim kırılana kadar, belki de ölene kadar o arenada onunla dövüşecektim. Koruyucular gittikten sonra Rüzgâr tek bir kelime dahi etmedi. Dili tutulmuş olan bir ben değildim. Eve girdikten sonra kapanan kapının sesinin yankısından başka bir ses olmamıştı. Kalp atışlarımın sesini bile duyabiliyordum. Alnımdan aşağı doğru akan soğuk terlerimi hissederken Rüzgâr'ın gözlerinin içine baktım. Fakat o ona baktığımı hissetmedi. Çok uzaklara, derin düşüncelere dalmıştı.

"Anlaşılan barışmadınız." Aras'ın bizi izlediğini bile anlamayacak kadar şaşkındım. Hem neler yapacağımızı hem de Rüzgâr'ın şimdi içinden geçirdiği düşünceleri merak ediyordum.

"Bir toplantı yapmamız gerekiyor." Rüzgâr olanları sindirmiş olacak ki ellerini birbirine çarptı. Neye karar verdiğini merak ediyordum. Beni yönlendirecek birisine ihtiyacım vardı ve bunu yapabilecek olan tek kişi Rüzgâr'dı. Bu yüzden konuşması içime su serpti. Sonunda aklından geçenleri öğrenebilecektim.

"Gerçekten barışmayacak mısınız?" Aras salondaki koltukta yerini alırken suratımıza baktı.

"Barıştık. Konu tamamen farklı bir mesele." Rüzgâr'la aynı anda koltuğa oturduk. Rüzgâr'a bakmaktan salona ne zaman geldiğimi anlamamıştım.

"Ne oldu?" Aras üzerimize çöken gerginliğimizi anlamış olacak ki yüz ifadesini anında değiştirdi. Yüz kasları tıpkı bizim şu anki gerginliğimizle gerildi.

"Aslında bir iyi bir de kötü haber aldık. Önce hangisini duymak istersin?" Rüzgâr ve Aras uzunca bir süre bakıştılar. Sonunda Aras biraz gevşeyerek cevap verdi.

"Ah beni bilirsin, önce iyiyi duymak isterim." Gülümsemeye çalıştı ama sonra bunu yapamadı.

"İyi haber şu ki Minel'e iki ay daha verildi." Rüzgâr bunları söylerken derin derin nefesler alıyordum.

"Gerçekten mi? Bu gerçekten harika. Bolca çalışmış olacağız. Bir sürü vaktimiz var. Ona her şeyi öğretebiliriz." Aras'ın yüz kasları gelen rahatlamayla gevşedi ve yerini kocaman bir gülümseme aldı. Rüzgâr ise onun mutluluğunu takmadan konuşmasına devam etti.

"Kötü haber ise Minel finali şef ile yapacak. Benimle dövüşmeyecek." Rüzgâr neredeyse hiç nefes almadan konuştu. Bu yüzden bunları söylerken yüzü kızardı ve boynundaki damarlar belirginleşti.

"Ne?" Aras aniden oturduğu yerden kalktı. "Neden?" Ellerini açtı. Böyle bir tepkiyi benim vermem gerekiyordu? Gözlerini büyük bir korku sarmıştı.

"Seçme şansımız yok. Sadece yapın dediler." Rüzgâr bakışlarını kaçırdı. Bir şeylerin gizlendiğini hissediyordum. Henüz öğrenemediğim daha çok şey vardı.

"Hayır. Ölür. Orada onu öldürür." Aras bir anda sesini yükseltti. Onun bu kadar gergin olacağını beklemiyordum. Hareketleri ve söyledikleri çok şüphe uyandırıcıydı. İkisinin bildiği fakat benim bilmediğim ne vardı?

"Neden bahsediyorsun sen?" Sonunda konuşanın ben olduğuma sevindim. Neredeyse yarım saattir sadece onları izlemekle ve içten içe kendim için endişelenmekle meşguldüm. Şimdi neler olduğunu anlamanın tam vaktiydi.

"Bu maç ölümcül olacak Minel. Şef seni öldürmek istiyor." Aras sakin değildi. Ve ben onun söylediklerinde ciddi olduğunu bildiğim halde inanmak istemedim.

"Ne?" Şaşkınlıkla yükselen sesim ve yükselen sesimle beraber büyüyen gözlerim hissettiklerimin küçük bir göstergesiydi sadece.

"Üzgünüm." Aras'ın yumuşak ses tonu beni kendime getirmeye yetmedi.

ZİHİN ÇÖKERTEN | Tamamlandı|Where stories live. Discover now