BÖLÜM 20: ACI ÇIĞLIKLAR

1K 135 17
                                    

Kısa bir süre sessizliğe gömüldük. Bu kadar sessiz olmaktan korkuyordum. Kafayı yememe neden oluyor gibi hissediyordum. Ve tabii ki yine her şeyin sorumlusunun ben olmam da bunu etkiliyordu. Ama bunu düzeltebilecek olan tek kişi de bendim. Sonuçta benim var olmam yüzünden ortaya çıkan sorunlardı. Rüzgâr sesini çıkarmıyor, Aras ise ayrı bir dünyada gibi davranıyordu. Ne bana bakıyor ne de Rüzgâr'a bakıyordu. Üçümüzde kendi içimizde kaybolmuştuk.

"Aklıma bir fikir geldi. İşe yarar mı bilmiyorum ama denersek..." Rüzgâr'a sesliğimizi bozduğu için teşekkür etmek istiyordum. Gerçekten kendimi ferahlamış hissediyordum.

"Nedir?" Aras aniden hareketlenerek Rüzgâr'a dikkatini verdi. Anlaşılan o da benim gibi bu anı bekliyordu.

"Güçlerinin içinde bir yerde olduğunu biliyoruz. Ama sen onları sadece hissedemiyorsun. Bu bana ilk zamanlarını hatırlattı. Bence önceden olduğu gibi rüya görmene ihtiyacımız var. Böylelikle güçlerinle birlikte uyanacaksın. Hem öğrenmen gereken o geçmişi de öğrenebilirsin. Deneyebilir misin?" Rüzgâr bir an bile ara vermeden ne yapacağımızı düşünüyor ve ortaya mantıklı sonuçlar çıkarıyordu. Böyle bir durum aklıma bile gelmemişti.

"Ama günlerce uyanamayabilirim. Belki haftalarca." Geçmişe gidecek diğer zihin çökertenlerle bağlantı kuracaktım. Bunun ne kadar zor olabileceğini tahmin bile edemiyordum çünkü daha önce bunu yapan bir zihin çökerten olup olmadığını bile bilmiyordum. Bunu yapan ilk zihin çökerten de kesin benimdir gerçi.

"Biliyorum. Ama bunu yapmazsak öleceksin. Kaybedecek başka bir şeyimiz yok. Artık sona geldik." Rüzgâr bana yaklaşarak ellerimden tuttu ve gözlerimin içine baktı. Ona verdiğim sözü hatırlayarak gülümsedim.

"Haklısın. Deneyeceğim." O ne derse yapacaktım. Dediği gibi kendi canımdan başka kaybedecek bir şey kalmamıştı ki onu da yakın zamanda kaybetmeyi başarmıştım.

"Bir dakika. Bir dakika. Bu halde mi?" Dedi Aras.

"Halimde ne varmış?" Şaşkınlıkla kendime bakındım.

"Açsın, güçsüzsün. İlk önce seni doyuralım."

"Orada yemeğe ihtiyacım olmayacak." Buna gerçekten gerek yoktu. Zaten bir ölüydüm. Ölülerin ne kadar yemek yemeğe ihtiyacı olurdu ki?

"Evet, ama yine de güç toplaman lazım. Zihnin uzak olsa da miden hala burada olacak." Aras her zaman düşünceli taraf oldu. Fakat bu evde şifalı ottan başka bir yemek bulacağımızı sanmıyordum.

"Bu evde yiyecek bir şey olduğuna emin misin? Zaten bir ölüyüm, eskisi gibi değilim. Buna gerek olacağını hiç sanmıyorum?" Emin olmadığım için kaşlarımı yukarı kaldırarak gülümsedim ve Rüzgâr'a baktım.

"Bir şeyler bulmaya çalışırım. Ayrıca gerçekten bir ölü olsaydın karşımda değil mezarda olurdun." Diyerek odadan çıktı.

Aradan yaklaşık yirmi dakika geçtikten sonra Aras elinde birkaç ıvır zıvır ile geri geldi. Çoğu tahmin ettiğim gibi sebzeye benzeyen şeylerdi. Yine de getirdiklerini şikâyet etmeden mideme indirdim. Açtım ve bunu fark edemeyecek kadar kafam doluydu. Bu beni haliyle baya şaşırtmıştı. Çünkü açlık dayanacağım en son şeydi. Son olarak bir bardak su içtikten sonra oturduğum kanepeye uzandım. Sonunda beklenen an gelmişti.

Rüzgâr'a ve Aras'a baktım. Tepemde bana gülümseyerek bakan, hayatımdan hiç çıkmasını istemediğin iki yakışıklı erkek bana gülümsüyordu. Daha başka bir şey istemeyeceğime emin olunca gözlerimi kapattım ve kendimi zihnimin derinliklerine teslim ettim. Bunun hemen olacağını beklemiyordum, sanki sadece bir saniye sürmüştü. Bedenimdeki güç bunu hissetmiş olmalı diye düşündüm. Sonuçta güç içimde bir yerlerdeydi. O beni hissediyor olsa bile ben onu hissedemiyor olabilirdim. Tıpkı Rüzgâr'ın dediği gibi, ilk zamanlarıma geri dönmüştüm.

ZİHİN ÇÖKERTEN | Tamamlandı|Where stories live. Discover now