BÖLÜM 15: ÇARESİZ

1.1K 152 11
                                    

Ben alışkındım, acı çekmeye ve yara görmeye. Ama Minel bunu benim için zorlaştırıyordu. Onun acısını bedenimde hissediyordum. Dayanamıyordum buna. Yarasına baktıkça gelen kusma isteğimi zor bastırabiliyordum. Bu haldeyken onun okunu çıkaramazdım. Az önceki soğuk kanlılığım nereye saklandı? Ona en çok şimdi ihtiyacım vardı.

"Ne bekliyorsun?" Yaşlı bilgenin sesini duyunca toparlanıp ona baktım. Bir şey diyemedim. Onun karşısında titrerken alnımdan akan terleri hissedebiliyordum.

"Ah. Stresten olmuş olmalı. Biraz hava al da gel. Sadece bir dakika. Sonra buraya gel. Sana ihtiyacım var."

Kafamla söylediklerini onaylayarak evden dışarı çıktım.
Temiz havayı bir anda içime çekmek güzel hissettirdi. Hava almak gerçekten iyi geliyordu. Bir süre sonra geçen titremem ve terlemem sayesinde eskisi gibi oldum.

Dağılan derin düşüncelerimin arkasından aklıma Aras geldi. Birkaç saate onu burada görmeyi umdum. Şimdi yanımda olup bana destek olsa her şey daha iyi olurdu. Fakat şimdi kendime desteği tek başıma yapmak zorundayım. İşte bu işin en kötü kısmından sadece biriydi.

"Sevgilin öteki tarafa göçsün mü istiyorsun?" Bilgenin yaşlı sesini zor duydum. Daha fazla oyalanmadan yanına gittim. Minel'in başında oturmuş hazırladığı kâsedeki ilaçları da yanına koymuştu. "İyi misin?"

"Evet. Ne yapmam gerekiyor?" Derin bir nefes alarak dikkatimi topladım.

"Öncelikle oku senin çekmeni istiyorum." Bilge doğrudan gözlerime baktı.

"Sen neden yapmıyorsun?"

"Şu yaşlı adamın yaşlı kollarına bir bak evlat. Onu tek seferde çıkarmaya benim gücüm yetmez." Kendimi suçladım. Her şeyi neden ondan bekliyordum?

"Özür dilerim. Ben... Düşünemiyorum." Avuç içlerimin terlediğini hissettim ve ellerimi pantolonuma sildim.

"Sorun değil. Hadi bakalım. Dene." Beni sabırsızlıkla beklediğini hissedebiliyordum.

Sağ elimle okun açıkta olan kısmını kavradım. Çoğunu kırdığım için zor tutuluyordu, sanki her an elimin arasından kayacakmış gibi. Sol elimle yerden destek aldım ve oku daha sıkı kavradım. Ve en güçlü halimle onu çektim. En azından çektiğimi sanıyordum. Elimde bir ok yoktu. Ok hala Minelin vücudunda saplı bir vaziyetteydi. Elime bakıp kızaran parmaklarımı görünce bunun boşa bir çaba olduğunu anladım.

"Anlaşılan bedeni soğuduğu için kanıyla beraber o da donmuşa benziyor." Bilge yeniden Minel'in yarasına baktı.

"Şimdi ne olacak?"

"Koridordaki çekmecenin içinde bir tane pense olması lazım. Orta gözünde. " Bunun anlamı oku pense ile söküp almak demekti.

"O şekilde çıkar mı?"

"Çıkarmak zorundasın." Bütün iş yine güçlü olmakla alakalıydı.

Koridora gittim ve orada tek başına duran üç gözlü çekmecenin orta gözünün içinde penseyi aramaya başladım. Yoktu. Hiçbir yerde onu bulamıyordum bende ne var ne yok yere atarak aramaya başladım. Sonra bir tane ceketin altında penseyi buldum. Minel'in yanına gittim ve aynı şekilde yerden destek aldım. Sağ elimle tuttuğum penseyi açarak oku kavradım ve kapattım. Şimdi yapmam gereken tek şey tüm gücümle onu çekmekti. Ve çekmeye başladım. Tüm gücümle yüzüm kızarana dek çektim. Yavaş yavaş okun çıktığını hissediyordum. Ok Minel'in vücudu ile neredeyse bütünleşmek üzereymiş. Sonunda oku çıkarmayı başardığımda alnımdan akan terlerin yanağıma doğru izlediği yolu hissettim. Çok fazla güç uyguladığım için nefes nefese kalmıştım. Penseyi ve kanlar içindeki oku bir kenara koyarak geri çekildim ve Minel'in yarasına baktım. Ok çıkınca kan akar sanmıştım. Ama akan kan iki damladan fazla değildi.

ZİHİN ÇÖKERTEN | Tamamlandı|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin