BÖLÜM 11: SIRLAR

1.2K 141 11
                                    

Bu hissi anlatmak istesem kelimeler birbirine dolaşır. Bazı kelimeler bana sırt çevirirdi. Ama illa anlatmam gerekiyorsa bunu şu şekilde anlatmalıyım. Çabuk alıştığım, bağlandığım ama bir o kadar da nefret etmek istediğim bir eşya gibiydi. Atmak isteyip de bir türlü atamadığım yani varlığına da yokluğuna da kıyamadığım bir eşyaydı, evet. Kullandıkça kendine daha çok bağladı ve zarar vermeye devam etti. Kurtulmak için isyanlarıma karışan dualar etmiştim. Dualarımın kabul olacağından bir haberdim. Hiç içimden geçirdiğim isteklerimin gerçek olduğuna tanık olmamıştım. Şimdi tanıklık ettiğim bu olay bana çölde susuz kalmışım gibi hissettiriyordu. O olmadan yaşayamazmışım gibi. Sanki ben ona o da bana muhtaçtı. Ve ben bunu daha yeni yeni anlıyordum.

Güçlerim beni bırakıyordu. Bu sürekli olan bir şey mi yoksa geçici bir şey mi anlayamıyordum. Fakat bir daha hiç gelmeyeceğini kalbimdeki derin bir korku eşliğinde hissediyordum. Ve bu derin korku bunun gerçekten doğru olduğunu kanıtlıyordu. Bu durumda ne yapılması gerektiğini bir kişinin bile bilmediğinden emindim. Çünkü bu yine ilk kez benim başıma geliyordu, her zaman olduğu gibi.

Lanet kaybolduğundan bu zamana kadar güçlerimi kullanmaya çok alıştım. Bu alışkanlıktan vazgeçmek kolay olmayacaktı. İki saat içerisinde neredeyse bin kez Aras'ın zihnine girmek için uğraştım. Sonuç her zaman negatif oldu. Bedenim daha istediği kadar dinlenmemişti. Zihnim bu yüzden kendini toparlayamamıştır diyerek avutuyordum kendimi. Fakat bu dinlenmekle falan alakalı değildi. İçimdeki ses bağırmaktan helak olmuştu artık. "Güçlerin artık seninle değil."

"Nasılsın?" Aras kapıya tıkladı. Odamın kapısının arkasında olduğu için sesini zor duymuştum.

"İçeri gel." Yatağımda uzanıyordum. Ara sıra gözlerimden kan akmaya devam ediyordu. Bu yüzden yatağımın kenarındaki çekmecenin üstü kanlı peçetelerle dolmuştu. Bunun bir nedeni de Aras'ın zihnine girmeye çalıştığım için olabilirdi.

"Hala devam ediyor mu?" Gözleri kanlı peçetelere doğru kaydı.

"Bazen." Omuzlarımı silktim.

"Gerçekten gittiğine emin misin?" Aras gözlerini peçetelerden bana çevirdi. Benim için bir şeyler yapmak için çabalıyordu. Ama bu bile onun bilgeliğini aşıyordu. Rüzgâr'ında aşacaktı.

"Evet. Hiç olmadığım kadar." Kabullenmekten başka çaremiz yoktu. Sanırım eski hayatıma dönmek çokta kötü bir fikir değildi. Alıştığım zaman her şey yoluna girecekti.

"Peki, ama neden?" Kendime sormaktan bile kaçındığım o sorunun içinde yüzüyordum şimdi. Çünkü bunun cevabını da çok iyi biliyordum.

"Sanırım neden olduğunu biliyorum. Babamın zihnine girdiğimde uyanmamak için yalvardım. Güçlerime isyan ettim." Aras söylediklerimi duyunca derin bir nefes aldı.

"Neden böyle bir şey yaptın?" Ellerini pantolonunun cebine soktu.

"Bilmiyorum. Sadece çok üzgündüm. Babamın öldüğünü öğrendim ve olanlar oldu. Zihin çökerten olmasaydım kimse zarar göremeyecekti. Ölen de olmayacaktı."

"Anlıyorum."

"İşte bu yüzden... Bir dakika. Ne?" Duyduğum şeyi gerçekten söyledi mi yoksa bana mı öyle geldi?

"Anlıyorum." Aras'ın beni anlamasına gerçekten şaşırmıştım.

"Gerçekten mi?"

"Gerçekten. Yerinde ben olsam aynısını yapardım. 3 kişi hayatını kaybetti. Dünyadaki ailen artık yok." Ayakucuma oturdu.

"Teşekkür Ederim. Ben gerçekten ne yapmalıyım bilmiyorum." Bu farklı bir şey değildi aslında. Çünkü ben genellikle ne yapacağımı bilmiyordum. Ama bu sefer farklıydı. Çünkü kimse bu konuda ne yapılması gerektiğini bilmezdi.

ZİHİN ÇÖKERTEN | Tamamlandı|Where stories live. Discover now