11. BÖLÜM: ''ÜST SINIFLARLA PROJE''

4.1K 193 34
                                    

Tuna'nın evinden annesine selam bile vermeden koşarak ayrıldığımda saat sekize geliyordu. Hala utanç duygusunu doruklarımda hissederken eve girdim ama içeride eli belinde bekleyen annemi görmek korkuya kapılmama neden oldu. ''ANNE?!!!!'' diye bağırdım korkuyla ve geri çıkıp kapıyı kapatmaya çalıştım ama annem geninden gelen hızlılığıyla beni kolumdan tuttuğu gibi içeri çekip kapıyı kapattı. 

''Kız vallahi paralarım seni. Neredeydin sen dün gece? Ağlayarak çıktın yetişemedim, nereye gittin kız söylesene?!''

Annemin ses tonunda hem endişe hem korku hemde asabiyet vardı. Gece onu korkuttuğum için kendime sinirlenip konuşmaya başladım. ''Burak.''

Sesim titredi ve annem, ''Sus! O lanet olasıcanın adını anma bu evde,'' dedi. 

''O beni arayıp saçma şeyler söyledi bende kötüleştim ve ağlamaya başladım.''

''Ee?'' Annem gözlerini tekrar konak dizilerinin kötü yengesi haline getirdi. ''Nerede kaldın gece? Söylesene ayol!''

''Merveler'de kaldım ya.''

''Kız sen beni mi kandırıyorsun? Siz onunla küs değil misiniz?''

Haklıydı. Merve ile geçen yaz saçma bir nedenden dolayı tartışmıştık ve bu yüzden ben Ece ile daha yakın olmuştum. 

''Geçenlerde barıştık anne yemin ederim,'' derken bir ayağımı sessizce kaldırıp duvara dayadım. 

''Kız yemin etme vallahi çarpılırsın bak,'' deyip parmağıyla büyük büyük büyük annemiz Fediş Sultan'ın duvardaki fotoğrafını gösterdi. Tabii fotoğraf dediğime bakmayın nesilden nesile kim nasıl hatırlıyorsa çizilmiş bir resimdi.

''Anne saçmalama ya!'' deyip odama doğru yol aldığımda annem klasik repliğini arkamdan söyledi.

''Anneler saçmalamaz deliler saçmalar.''

Okul için hazırlanıp çabucak evden çıkıp apartman kapısının önüne geldim. Kapıyı açmamla motoruna binmekte üzere olan Tuna'yı görmem aynı saniyede oldu ve hemen kapıyı kapatıp hızlı atan kalbimi yavaşlatmaya çalıştım. 5 dakika geçtikten sonra kapının aralığından Tuna'nın orada olup olmadığına baktım, yoktu. Ardından apartmandan çıkıp otobüsü yakalamak için koşmaya başladım. 

Okula geldiğimde saat dokuza geliyordu ve telefonuma gelen hatırlatma ile başımdan aşağı kaynar sular döküldü. 

9.15'de müzik odasında ilk defa yabancı şarkısı çalışması yapılacak, unutma!!!!!!

Sorumluluğumu yerime getirmek için müzik odasına gittim ve gitmemle gördüğüm manzara beni hayal kırıklığına uğratmıştı. İdil ve Tuna sarılıyorlardı, Defne ise arkada sırıtıyordu. Kendimi sakinleştirip son derece normal bir tavırla içeri girdim ve, ''Günaydın herkese,'' dedim Tuna'nın yüzüne bakmadan. 

İdil sağ elini beline koyup sol eliyle beni işaret etti ve, ''Senin gibi bir zevksiz o bluzu nasıl giyiyor olabilir? Tanrım yoksa dünyanın sonu mu geliyor?'' dedi bilmiş tavırla. 

''Kendi işine bakarsan ikimizde daha mutlu oluruz canım.'' 

''Ah Mira'cık ya, zavallı Mira'cık ne zaman öğreneceksin benim işimin her şey olduğunu?'' dedi iğneleyici ses tonuyla. 

''Senin işini si-'' diye başladığımda Tuna araya girdi ve, ''Kızlar sakin, sabah sabah kavga için nasıl neden bulabiliyorsunuz?'' dedi. 

Gözlerimi devirip Tuna'ya bakıp, ''Seni ilgilendirmez,'' dedim. Sanki sevgiliydik de beni İdil'le aldatmış gibi davranıyordum ona. Neden böyle davrandığım ise meçhuldü. 

Tuna garip gözlerle bana baktığında tek kaşımı kaldırıp sinirli bir bakış attım. ''Hangi şarkıya çalışacağız?'' 

İdil araya girip, ''Tatlım sen böyle kaliteli şarkıları bilmezsin boşuna sorma. Hande Yener ya da Demet Akalın değil sonuçta,'' dedi gülerek ardından Tuna'nın yanındaki sandalyeye oturup elini Tuna'nın bacağına koydu. ''Ne oldu tatlım, sana bi kal geldi galiba?'' 

''Sana cevap verip kendi standardımı düşüremem.''

Sesli bir kahkaha attı önce. ''Ahhh tatlım benim ya, kuzucuk senin standardın mı varmış? Ay yerler senin standardını.'' 

''Sen-''

Tuna, ''Yeter!'' diye bağırdı ve cümlemi kesmek zorunda kaldım. ''Susun ve işinize odaklanın.''

Çalışmamızı bitirdikten sonra müzik odasında bir saniye bile kalmak istememiştim çünkü muhtemelen İdil ile Tuna'nın öpüşeceğini görecektim ve bunu istemiyordum. Sınıfa geldiğimde sırama geçtim ve önceden gördüğümüz dersleri tekrar etmeye başladım. 

Arzu hoca derse girdiğinde giydiği kalem etek ve müdire topuzu ile kendini gösterdi. Sınıf defterini imzaladıktan sonra yoklamayı aldı ve tahtanın önüne geçti. Öksürüp sesini düzeltti ve konuşmaya başladı. ''Evet canlarım, nasılsınız?''

İdil, ''İyiyiz hocişcim siz nasılsınız?'' dediğinde tüm sınıf hociş lafına gülmeye başladı. 

''İyi İdil'ciğim bir daha benimle öyle konuşursan edebiyattan kalırsın haberin olsun.''

''Okay ya espri de yapamıyoruz sınıfta,'' dedi İdil ve kollarını önünde birleştirdi. 

''Neyse konumuza gelelim çocuklar. Biliyorsunuz ben size performans ödevi vermedim.''

''Evet,'' dedi tüm sınıf bir ağızdan. 

''Ödevinizi grup olarak yapacaksınız arkadaşlar. Gruplarınızı çoktan belirledim ve panoya astım. Bu arada haberiniz olsun ödevi üst sınıflar ile yapacaksınız.''

Hayatımda duyduğum en saçma ödevi öğrendikten sonra dersi işlemeye geçti. Dersin ortalarına geldiğimizde Uygar, ''Aç elini,'' diye fısıldadı. Dediğini yapıp elimi açtım ve Uygar elimin ortasına bir kağıt parçası bıraktı. 

Teneffüste sana bir şey sormam lazım. -UYGAR

Tereddütle notu buruşturup sıra altına koydum ve Uygar'a dönüp ağzımı oynatarak tamam dedim. 

Teneffüste sınıf boşaldığında yüzümü Uygar'a doğru döndüm. ''Ne konuşacaktın benimle?'' 

Elini kıvırcık saçlarına atıp karıştırdı. ''Şey... Benimle randevuya gelir misin diye soracaktım.''

''Ne randevusu doktorluk bir şeyin mi var?''

''Mira sevgili olmadan önceki şu randevulardan bahsediyorum. Benimle randevuya çıkar mısın?''

Cevap vermek için ağzımı açtığımda sınıftan bir kız içeri girip, ''Mira kiminle eşleştiğine inanamazsın ya!'' dedi yüksek bir tonda. Korkuya kapılıp Uygar'ı orada bıraktım ve listelerin olduğu panonun önüne gittim. OLAMAZ!!!

Mira Turaner - Tuna Tansel

ÖDEVİNİZ: KÜÇÜK BİR HİKAYE YAZMAK. 

***

Bir günde 2. bölüm :) Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmazsanız sevinirim. :) :)

GİZLİ NUMARA - BUL BENİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin