16. BÖLÜM: ''PİNOKYO MASALI''

3.7K 166 48
                                    

İyi okumalar, umarım beğenirsiniz. :)

***

Gelen mesaj ile vücudumda baştan aşağı boyunca hissettiğim anlamsız korku kalbimi ele geçirdi. Tüm cildim hızla terlerken böbrek üstü bezlerinden salgılanan adrenalin kendini kullandırmaktan çekinmemişti. 

Endişeyle aynaya baktığımda bu kadarının fazla olduğunu düşündüm. Hayatım sanki tamamen yolunda gidiyordu ki birde sapığım eksikti. Ama bunun kim olduğuna adım kadar emindim. Burak'tı. Bu hayatta değer verdiği her şeyi elinden aldığım için hala sinirliydi ve öfkeliydi. 

Ben hala aynaya korkulu gözlerle bakarken içeri Merve girdi. ''Canım,'' dedi öksürürken. ''İyi misin?'' diye ekledi anne tavrı bir sesle. Merve'de en sevdiğim özelliklerden biri de buydu. Asla arkadaşlarına sırtını dönmez, onlarla ne durumda olurlarsa olsun ilgilenirdi. 

Telefonu Merve'ye doğru tutup Tuna'nın gizli numara olmasından Burak ile olan tüm gerçeklere kadar hayatımda ne olup bittiyse anlattım.

Derin bir nefes alıp gözlerini tavan köşesine dikti. ''O zaman yeni gizli numaramız Burak diyorsun?'' diye sordu.

''Yani başka kim böyle bir mesaj atabilir ki bana?'' 

''Tamamen emin olmamız lazım. Telefonunu bana verir misin?'' 

''Neden?'' diye sorup şüpheci gözlerle ona baktım. 

'' Serhan anlar bu teknolojik işlerden. Belki mesajın geldiği yeri ya da asıl telefonu bulur. Ona götürecektim.''

(Serhan Merve'nin 3 yıllık sevgilisi ve hatırladığım kadarıyla gerçekten teknoloji ile yaşıyordu.)   Açıklaması içime sinince anneme bana Merve'den ulaşmasını anlatan bir mesaj çektim ve telefonu Merve'ye verdim.

10 GÜN SONRA

Aradan geçen 10 gün fazlasıyla aynıydı. Her gün sabahtan okula gidiyor, okuldan sonra hastaneye yoğun bakımın önüne geliyordum ama Tuna'nın durumunda hiçbir değişiklik olmuyordu. Fakat o sabah içimde kötü bir hisle uyandım. Sanki günün içerisinde çok kötü şeyler olacaktı ve kalbim bunu hissediyordu. 

O sabah okula vardığımda Uygar kolumdan tuttuğu gibi beni bodrum katına indirdi ve, ''Konuşmamız lazım artık,'' dedi sinirli bir ifadeyle. 

Başımla onaylayıp, ''Haklısın,'' dedim. 

''Neden her gün o çocuğun yanına gidiyorsun?''

''Çünkü...'' diye başladım konuşmaya. Kelimeler boğazıma takılıyor, dudaklarım birbirine baskı yapıyordu. Sanki çıkmak istiyorlardı ama çıkarlarsa kötü şeylere yol açacaklarını da biliyorlardı. 

''Çünkü ne?'' diye bağırırken elini yumruk yapıp duvara vurdu. 

''Uygar sakin olur musun?''

''Olamam Mira olamam, önce bana umut veriyorsun sonra ise o yoğun bakımdaki çocuğa gidiyorsun her gün!'' 

Haklıydı, kendimi savunmak için hiçbir şey diyemezdim. Bu yüzden doğru olanı yapıp gerçeği söylemeyi tercih ettim. 

''Çünkü onu seviyorum anladın mı küt kafalı?!''

Uygar'ın önce gözleri doldu ardından kalkık kaşları indi. Sinirli yüz ifadesi yerini çocuksu bir ifadeye bıraktı. ''Onu seviyorsan neden bana seni sevmem için fırsat verdin?''

''Özür dilerim,'' diye fısıldadım göz yaşlarım düşmeye başladığında. ''Özür dilerim daha önce söyleyemediğim için, özür dilerim seni sevemediğim için.''

GİZLİ NUMARA - BUL BENİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin