15. Bölüm

280 18 1
                                    


Toplumu açıkgöz davranıp herkesin zararına kendi mutluluğunu kurma kuramıyla açıklamak, yıkıcı bir öğretidir, bunun ağır çıkarımları, yasaya, insanlara ya da bireye verdiği zararı bile belli etmeden, gizlice elde edilen her şeyin iyi ve uygun biçimde kazanıldığına inandırır insanı. Bu yasaya göre, becerikli hırsız temize çıkar, görevinde hiç belli etmeden kusur eden kadın mutludur, dürüsttür; adalete tek kanıt bırakmadan bir adamı öldürün, böylece Macbeth'e yaraşır birkaç iklil elde edersiniz, iyi davranmış olursunuz; çıkarınız yüce bir yasa olur, sorun, tanıksız, kanıtsız olarak, törelerle yasaların kendinizle isteklerinin arasına koyduğu güçlükleri yenmekten başka bir şey olmaz. Toplumu böyle gören bir kimse için, edinilecek bir servetin oluşturduğu sorun, sonu bir milyon para ya da kürek, politik bir mevki ya da onursuzluk olan bir oyun oynamaktan öteye geçmez, dostum. Hem de, yeşil çuha bütün kumarcılara yetecek oranda geniş değildir, iyi bir vuruş hazırlamak için bir deha gücü gerekir. Ne dinsel inançlardan ne duygulardan söz ediyorum size; altın ve demirden yapılmış makinenin çark düzeni ile insanları ilgilendiren dolaysız sonuçları söz konusu. Gönlümün sevgili çocuğu, bu caniler kuramı karşısındaki dehşetimi paylaşırsanız, sizin için toplum her sağlam kafada açıklandığı gibi, görev kuramıyla açıklanacaktır. Evet, binbir biçim altında birbirimize borçluyuz. Bana göre, dükle ayan üyesi, zanaatçı ile yoksula, yoksulla zanaatçının dük ile ayan üyesine borçlu olduğundan daha çok borçludur. Tecimde olduğu gibi politikada da doğru olan şu ilkeye, çabaların ağırlığı, her yerde çıkarların genişliğiyle oranlıdır ilkesine göre, insanın üzerine aldığı yükümlülükler, toplumun kendisine sunduğu kazançlarla oranlı olarak artar. Herkes kendi yordamınca öder borcunu. Rhétorière'deki zavallı adamımız çalışmalarından sonra yorgun argın gelip yattığı zaman, görevini yerine getirmemiş midir sanırsınız? Hiç kuşkusuz kendi görevlerini yüksek görevlerde bulunan birçok insandan daha iyi yapmıştır. İçinde zekânız ve yeteneklerinizle uyum durumunda bir yer isteyeceğiniz toplumu böyle ele alınca, şu özdeyişi ana ilke bileceksiniz: Kendi bilincimize aykırı bir şey yapmamamız gerektiği gibi, toplum bilincine aykırı bir şey de yapmamalıyız. Israrımı gereksiz bulacaksınız belki, ama yalvarırım size, bu iki sözün anlamını iyice tartın. Dostum, görünüşte basit şeyler bunlar, ama, doğruluğun, onurun, hakseverliğin, nezaketin yükselmeniz için en güvenilir, en hızlı araçları olduğu anlamına gelir. Bu bencil dünyada bir sürü insan size duygularla ilerlenemeyeceğini, ahlak kurallarına fazla saygı göstermenin yürüyüşü geciktirdiğini söyleyeceklerdir; kendisine hiçbir yararları olmadığı bahanesiyle, bir küçüğü inciten, yaşlı bir kadına karşı kabalık suçu işleyen, iyi bir yaşlı adamın yanında bir sıkıntıya katlanmaya yanaşmayan, görgüsüz, bilgisiz ya da geleceği göremeyen insanlar göreceksiniz; daha sonra, bu adamların kırıp geçemeyecekleri dikenlere takıldıklarını, hiç uğruna yaşamlarını yaktıklarını göreceksiniz; oysa görev kuramına erkenden alışmış insan hiçbir engelle karşılaşmayacaktır; belki de o denli çabuk erişemeyecektir amacına, ama yeri sağlam olacak, ötekilerinki yıkıldığı zaman onunki kalacaktır.

Size bu öğretiyi uygulamanın her şeyden önce görgülü davranmayı gerektirdiğini söylersem, belki de yasalarımın biraz saray koktuğunu, Lenoncourt ailesinden aldığım bilgilerin izini taşıdığını düşüneceksiniz. Ah, dostum! En büyük önemi görünüşte çok küçük olan bu eğitime veririm ben. Sizin geniş ve değişik bilgileriniz ne denli gerekli olabilirse, yüksek çevrenin töreleri de o denli gereklidir; onların yerini almışlardır çoğu zaman; aslında bilgisiz olan, ama doğal bir zekâsı bulunan, düşüncelerine tutarlılık vermeye alışmış birtakım kimseler, kendilerinden çok daha üstün olanların kaçırdığı yüksekliklere erişmişlerdir. Kolejlerde herkese birden verilen eğitimin hiçbir şeyinizi bozup bozmadığını öğrenmek amacıyla sizi iyice inceledim Félix. Sizde eksik bulunan azıcık şeyi de kazanabileceğinizi ne büyük bir sevinçle gördüm, Tanrı bilir! Bu gelenekler içinde yetişmiş çoğu kimselerde, davranışlar tümüyle dışta kalır; çünkü ince nezaket, güzel davranışlar yürekten, bir de büyük bir kişisel onur duygusundan gelir, işte bunun için, görgüleri ne olursa olsun, kimi soyluların davranışları kötüdür, buna karşılık kenterler arasından çıkmış bazı kimseler doğuştan zevklidir, beceriksiz bir özentiye düşmeden çok güzel tavırlar edinmek için birkaç ders görmeleri yeter. Vadisinden hiç çıkmayacak olan zavallı bir kadına inanın; söze, davranışa, duruşa, hatta eve dek işlemiş olan bu soylu hava, bu ince sadelik, büyüsüne dayanılmaz ve elle tutulur bir şiir oluşturur; kaynağını yürekten aldığı zaman ne güçlü olacağını siz düşünün! Nezaket başkaları için kendini unutmuş görünmekten başka bir şey değildir, sevgili çocuk; birçok insanlarda toplumsal bir yüz buruşturmadır, biraz fazla incinen çıkar duygusu kulağının ucunu gösterir göstermez yalanlar kendini, o zaman büyük bir insan iğrenç bir insan oluverir. Ama –ben siz böyle olasınız istiyorum, Félix– gerçek nezaket Hıristiyanca bir düşünce gerektirir; acımanın özü gibidir, kendini gerçekten unutmaktan öte bir şey değildir. Henriette'in anısı için, susuz bir çeşme olmayın, bir ruhunuz, bir biçiminiz olsun! Bu toplumsal erdemin sık sık kurbanı olmaktan korkmayın, yele verilmiş görünen bunca tohumun meyvesini ergeç toplarsınız. Bir zamanlar babam, yanlış anlaşılmış nezaketin en kırıcı yollarından biri de aşırı vaatler olduğunu görmüştü. Sizden yapamayacağınız bir şey istendiği zaman, hiçbir sahte umut bırakmadan, kesin olarak "Olmaz," deyin, vermek istediğinizi de çabucak verin: Böylece geri çevirme inceliğiyle iyilik etme inceliğini, bir yaradılışı yücelten çifte dürüstlüğü kazanırsınız. Bir iyiliğin uyandırdığı minnet mi daha fazladır, yoksa kırılan bir umudun uyandırdığı kızgınlık mı, bilmem. Bakın, dostum, bu küçük şeyler benim en iyi bildiğim şeyler, bildiğimi sandığım şey üzerinde de daha çok durabilirim elbet: Ne güvenli ne bayağı ne de çok görkemli olun, bu tutumların üçü de insanı gözden düşürür. Fazla güven saygıyı azaltır, bayağılık küçümsenmenize yol açar, fazla çaba da sömürülmenize neden olur. İlkin şunu koyun kafanıza, sevgili çocuk: Yaşamınız boyunca, iki-üç kişiden fazla dostunuz olmayacak, tam güveniniz zenginlikleri olacaktır; bu güveni birçoklarına vermek, onları aldatmak değil midir? Birkaç insanla başkalarıyla olduğundan daha içli-dışlı dost olursanız, her şeyinizi söylemeyin, ağzınız sıkı olsun, bir gün onları karşınızda rakip olarak, düşman olarak bulacakmışsınız gibi önlemci olun her zaman; yaşamın rastlantıları bunu böyle isteyecektir. Öyleyse ne soğuk ne de çok ateşli bir görünüşünüz olsun, üzerinde bir insanın hiçbir şeyi güç duruma düşürmeden kalacağı bir orta çizgi bulmasını bilin. Evet, inanın ki mert insan, Alceste'in sert erdeminden ne denli uzaksa Philinte'in o gevşek hatırseverliğinden de o denli uzaktır. Oyuncunun dehası soylu izleyicilerce kavranan gerçek orta yerin belirtilmesinde parıldar; elbette, bencilliğin sevimliliği altında gizlenmiş horgörüden çok, erdemin gülünçlüklerini beğenecektir hepsi de; ama kendilerini berikinden de, ötekinden de korumasını bileceklerdir. Bayağılığa gelince; kimi bön kişiler bayağı bir kimsenin çok sevimli bir adam olduğunu söylerse de insanların üstünlüklerini araştırmaya, değerlendirmeye alışmış kimseler, bayağı adamın eksiğini ortaya çıkarırlar; böylesi çabuk gözden düşer, çünkü bayağılık zayıf insanların dayanağıdır, ne yazık ki, bayağılar da, bireylerinin her birini ancak birer organ gibi gören bir toplumca hor görülecektir; öte yandan, belki de haklıdır, doğa kusurlu yaratıkları ölüme mahkûm eder. Bunun için, kadının dokunaklı kanat germelerini belki de, kör bir güce karşı savaşmaktan, maddenin kabalığı karşısında yüreğin becerisini üstün getirmekten aldığı zevk doğurmuştur. Ama toplum, anne olmaktan çok üvey annedir, gururunu okşayan çocukları sever? Aşırı çabaya, gücünü ortaya sermekte gerçek bir doygunluk bulan, böylece başkalarınca aldatılmadan önce kendi kendini aldatarak yola çıkan gençliğin bu ilk ve yüce yanlışına gelince; paylaşılmış duygularınıza saklayın bunu, kadına ve Tanrı'ya saklayın. Karşılıklarında size yalnız incik boncuk verecekleri gömüleri ne kibar çevre pazarına ne de politikanın oyunlarına götürün. Size kendinizi boşu boşuna harcamamanız için yalvarırken, her şeyde soyluluğu buyuran sese inanmalısınız; çünkü, ne yazık, insanlar değerinizi hesaba katmadan, yararlılığınıza göre değer verirler size. Ozan ruhunuza işlenecek bir imge kullanmak gerekirse, rakam ne denli büyük olursa olsun, ister altınla yazılsın, isterse kurşunkalemle, hiçbir zaman bir rakamdan başka bir şey olmayacaktır. Çağımızdan bir insanın söylediği gibi: "Hiçbir zaman gayretkeşlik etmeyin!" Gayretkeşlik aldatmacaya çok yaklaşır, düş kırıklıklarına yol açar; kendi ateşinize uygun hiçbir ateş bulamazsınız o zaman üzerinizde: Krallar da kadınlar gibi her şeyi kendilerine borçluyuz sanırlar. Bu ilke ne denli acı olursa olsun, doğrudur, ama ruhun arılığını hiç bozmaz. Arı duygularınızı çiçeklerinin tutkuyla hayranlık uyandıracağı, sanatçının neredeyse bir âşık gibi başyapıtı düşleyeceği erişilmez yerlere koyun. Görevler birer duygu değildir, dostum. Yapılması gerekeni yapmak, hoşa gideni yapmak değildir. Bir adam ülkesi için ürpermeden ölüme gitmelidir, yaşamını da seve seve bir kadına verebilir. Görgünün en önemli kurallarından biri, insanın kendi hakkında hemen hiçbir şey söylememesidir. Bir gün, oyun olsun, diye, üstünkörü tanıdığınız insanlara kendinizden söz edin; acılarınızı, zevklerinizi ya da işlerinizi konuşun onunla; göreceksiniz, yapmacık ilginin yerini ilgisizlik alacaktır; sonra, sıkıntı basınca, evin hanımı kibarca sözünü kesmezse, her biri ustaca yakalanmış bahanelerle uzaklaşacaktır. Ama sevgilerini üzerinizde toplamak, canayakın, şakacı, dostluğuna güvenilir bir insan, diye tanınmak mı istiyorsunuz, kendilerinden konuşun onlarla, kendilerini konuşma konusu yapmanın bir yolunu arayın; alınlar aydınlanacak, dudaklar size gülümseyecektir, gittiğiniz zaman da herkes sizi övecektir. Bilincinizle yüreğinizin sesi, pohpohlamanın bayağılıklarının nerede başladığını, konuşmanın inceliğinin nerede bittiğini size söyleyecektir. Topluluk içinde konuşmaya ilişkin bir diyeceğim daha var. Dostum, gençlik her zaman kendisine onur veren, ama zararlı olan bir garip yargı çabukluğuna eğilim gösterir; eski zaman eğitiminin büyüklerin yanında yaşamı inceleyerek bir hazırlık çağı geçiren gençlerden sessizlik istemesi bundan ileri gelir; çünkü, eskiden, Sanat gibi Soyluluğun da çırakları, kendilerini besleyen beylere sadık maiyet beyzadeleri vardı.

Vadideki ZambakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin