1.Menatiniya

407 28 55
                                    

Cılız kollarımın arasında tuttuğum silah karşımdaki sahte bir hedef tahtasına değil, nefes alan bir hedefe doğrultmuştu. Tam önümde tıpkı benim ellerim gibi titreyen esmer adamla kesişti gözlerim. Masumdu. Bunu gözlerinden anlayabiliyordum ama Baron White benden masum olduğuna inanmadığı bu adamı öldürmemi istiyordu. Önce ona dokundu gözlerim, sonra karşımdaki bağlı adama. Parmaklarımın kavradığı silahın namlusu bir masuma doğrultulmuştu ve bunu yapan bendim. Silahı usulca indirip tekrar Baron White'a döndüm. Şokla açılan gözlerini öfkenin esir alması uzun sürmedi. 

"Nora!" Hırsla adımı ikaz etmesiyle öfkeyle bir çığlık attım. 

"Ne istiyorsun?" Benim alayla kurduğum soruyu o büyük bir ciddiyetle cevapladı. 

"Öldürmeni." Kaç yaşımdaydım ki daha? Bu adamın elime bir silah verdiğinde ve bir masumu öldürmemi istediğinde kaç yaşındaydım?  Sadece on yaşımdaydım. O gün öldürmediğim o adam için onun bana olan öfkesi bir çığ gibi büyümüş zamanla beni ezecek hala gelmişti. Fakat o adamı öldürmediğim için nefes aldığım hiçbir gün pişman olmamıştım. 

Baron White ile oldukça zaman geçirirdim geçmişimde. Saatlerce ilgilenirdi benimle mesela. Ama normaller arasında çok fark vardı bu ilginin. O benim elime silah verir ateş talimi yaptırırdı, ringe çıkartır dayak yiyerek dövüşmeyi öğretir, benim fikirlerimi önemsemeden bir çok spor dalı öğretirdi. Tüm gezegenlerin dağını taşını ezberlerdim mesela ama tatil yapmak için değildi. Onun gölgesinde yetişen bir şövalye idim ben. Onun en büyük kozu, en etkili silahıydım. Bir sözün de dediği gibi; evdeki hesap çarşıya uymamış gölgesinden  onun beni dünyaya göndermesiyle kurtulmuştum. Bu kurtuluşun yeni bir esaret olduğundan habersizdim o zamanlar. Dünyada ne yaşarsam yaşayayım onun istediği olmamıştı. 

Şimdi Baron White'ın en büyük kozu, en güçlü silahı, veziri, düşmanı Alex Dark'ın yanındaydı. Ben Nora White, Baron White'ın kızıydım ve evet onun baş düşmanı şuan tam karşımda oturan Alex Dark'a aşık, onunla onun gezegenine gidiyordum.

Babamı geride bırakıp eğdiğim başımı kaldırdım. Alex oturduğu koltukta rahatça yayılmış çekinmeden beni izliyordu. Onun birinden çekinmesini düşünmek zaten saçmalıktı. Bir mimik bile oynamayan yüzünde dalgalanan gözleri vardı. Çikolata denizi gibi olan gözlerinden kaçarcasına yanında oturan Evan'a odaklandım. 

Evan'ın ise Beyna ile arasında sorunlar vardı ve hiçte iyi gözükmüyordu. Bu ikisi içinde geçerliydi. Elliot Ashley'İn yanından bir dakika bile ayrılmamış yanımıza hiç uğramamıştı. Diğerleri arada gözüküyor sonra bu ucu bucağı belli olmayan araçta kayboluyorlardı. Gözlerimi ilk açtığımda buradaki odalardan birindeydim. Alex ile büyük pencereden dışarıyı izledikten sonra buraya oturmuştuk ve o zamandan beridir de buradaydık. 

Yeniden uykumun gelmeye başladığı anlarda diğerleri teker teker yanımıza geldiler. Ben onlara merakla bakarken Alex ayaklanmış tüm heybetiyle önümde dikilmişti. "Nora, benimle gel." Emir veren cümlesini önemsemeden, diğerlerinin meraklı bakışları altında onu takip ettim. Geçtiği karanlık koridor onun adımlarıyla aydınlanıyordu. Dışarıyı izlediğimiz kapıyı geçmiş ilerlemeye devam ediyorduk. Parlak bir kapıyı aralayıp içeriye girdiğinde derin bir nefes alıp bende girdim.

Burası aracı kullananların olduğu bir bölümdü. Tam dört kişi aracı kontrol ediyor önlerindeki çokta büyük olmayan camdan dışarıya izliyorlardı. Camdan dışarıya dikkatle baktığımda yaklaşmakta olduğumuz mavi ağırlıklı gezegeni fark ettim. Boyutu hariç dünyaya oldukça benziyordu zira boyutu dünyanın on katı kadar olmalıydı. 

"Büyük okyanuslar mı var?" Bana baktığını biliyordum ama onun muhteşem bir görüntüye sahip gezegenini izlemeye devam ettim. 

"Evet. Büyük ve derin okyanuslar var." Verdiği cevap benim için yeterliydi. Bazen cevapsız bıraktığı sorularımı düşündüğümde onun kısa cevabını sessizlikle karşılamayı seçtim. İkimiz yan yana onun gezegenine olan yaklaşmamızı izledik büyük bir sükunet içinde. 

Ben Sende Kaldım-2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin