9.Bölüm

130 10 29
                                    

Geçmişimde, gölgelerin arasında gezinen bir adam vardı. Bilmediğim bir gezegende tutunacak dal olan, yaralarımı sarmak için yalancı bir çaba gösteren, sonra da beni yerler bir ederek sırtını dönen. Sadece ona güvenerek tutunduğum dalları bir bir yerinden söken, acımasızca beni yalan bir sevginin içine hapseden. Bir adam vardı geçmişimde acılar içinde bıraktığım, yıkık dökük bir adam.

Şimdi o adam yaptığı her şeyin karşılığı gibi tam karşımda, gözlerinin irislerini saran bir kederle,  yüzünde yollar çizen kanıyla duruyordu. Oktay Çetin geçmişin yıkıntıları arasında kalan yalan bir adamdı. 

Onu görmenin şokunu atlattığımda ikisinin de burada neden olduğunu umursamadan bir köşede sessizce beklemeye başladığımda Oktay'ın mühürlü dudaklarına rağmen annem hiç susamadan konuşmaya devam ediyordu. Onu duymayı reddediyor, donuk bakışlarla karşımdaki duvarı izliyordum.

"Kızım... Prensesim." Prensesim kelimesini duyduğumda tehlikeli bir yavaşlıkla ona döndüm. Annemi çok özlemiştim fakat özlem duygusundan daha ağır basan duygular ona bir adım bile yaklaşmama engel olmaya yetiyordu. O buradaki tüm pisliğe inat tüm güzelliği ve asaletiyle duruyordu. "Lütfen bana inan." Onu dinlemeye öyle kapatmıştım ki kendimi neyi kast ettiğini bile bilmiyordum.

"Ne demek istiyorsun?" 

"Koca bir ordu toplanıyor Nora. Alex ile savaşmak için toplanıyorlar ve istediğim tek şey senin bizimle dönmen." Bunu benden istiyor olamazdı. Bir ordu toplanıyor diye korkarak onu terk edeceğimi mi sanıyordu. Etrafta çınlayan büyük bir kahkaha attığımda annem büyüttüğü gözleriyle izledi beni.

"Sana inanacağımı mı sanıyorsun? Doğruları söylüyor bile olsan asla onu bırakmam." Omuzları usulca çöktüğünde umursamazca çevirdim gözlerimi üzerinden. Tam o anda sesini bile unuttuğum adamın kelimeleri döküldü ortaya ve düştüğü yerden sertçe çarptı beynime.

"Annen doğru söylüyor. Toplanıyorlar."  Onun aldığı yaralara inat tok ve güçlü çıkan sesini duyduğumda hırsla gözlerimi ona çevirdim. Kanla kaplı yüzünde gözleri birer kuyu gibi parlıyordu.  "Hemen değil ama bir gün saldıracaklar Nora. Çok güçlüler ve yıllar geçtikçe de güçlenecekler." 

"Her ne olursa olsun Alex'in yanındayım. Bu yolun sonu ölüm olsa bile." Net tavrımın onu sinirlendirdiğini görebiliyordum.

"Hiçbir şey bildiğin gibi değil Nora. Senin dünyaya gitme nedeninin bile çok başkaydı." Annemin kırık dökük sesi tekrar yükseldiğinde acıyla kıvrıldı dudaklarım. Annemdi o ve sesini bile çok özlemiştim. 

"Ne o zaman? Anlat! Beni neden dünyaya gönderdiğinizi anlat! Beni uyutarak hayatımdan çaldığınız yılları anlat!" Yükselen sesim acıyla kısıldığında annemin verecek tek bir cevabı yoktu. "Anlatsana anne. Bunları hakkedecek ne yaptım?" Onun yaptığı en iyi şey susmaktı ve yine öyle yaptı. 

Dışarıdan yükselen seslerle hızla olduğum yerden doğruldum. Kopan kargaşaya inat görünür kimse yoktu. Geçen sürede girişte olan gözlerim istediğim gözleri bulduğunda zaferle kıvırdım dudaklarımı. Buradaydı. Bende olan gözleri arkama kaydığında kasılan yüzüne koyulaşan gözleri eşlik etti. Parmaklıklar açıldığına yavaşça yürüyerek önüne geçtim. Bana kayan gözlerinde sadece benim görebileceğim bir sevgi parladı. Güçlü kolları belimi sardığında yüzümü güvenle göğsüne gömdüm. "Nerede kaldın?" Alayla sorduğum soruya usulca güldüğünde geriye çekilerek yüzüne baktım. Kemikli parmakları şefkatle yüzümde dolandı. 

"İyi misin?" 

"Şimdi çok iyiyim." Bende olan gözleri tekrar arkaya kaydığında bende yavaşça döndüm. Zorlukla ayakta durmaya çalışan Oktay öfkeyle maviye dönüşen gözlerini bize dikmişti. Alex ona aynı şekilde karşılık verdiğinde bunun daha çok uzamasını istemediğimden soğuk parmaklarımı onun sıcak avcuna sardım. "Gidelim buradan." 

Ben Sende Kaldım-2Where stories live. Discover now