6.Bölüm

285 20 49
                                    

Geçmişin silik gölgesi ile savaşırken ruhu geleceği vaat eden, yollarıma seren bir kadın vardı. Saçlarının sarısı tüm karanlığımı aydınlatabilecek bir ışığa sahipti. Ona eşlik eden yeşil vadi gözleri güzel günlerin birer simgesiydi. Ben o kadını kırıklarının dört bir yana saçıldığı bir enkaza çevirmemiştim. O bana geldiğinde tek bir sağlam yanı kalmayan enkazdı. Ben o enkazı yeniden var etmiş, göçüklerin altındaki sarsılmaz ruhunu ortaya sermiştim. Güneşi kıskandıracak saçları birer yılanı simgelemiş, gözleri zehirli sarmaşıkları sergilemişti. O bir enkazdan şahesere dönüşmüştü. O bu hikayenin şahıydı. Ben ise bu oyunu yöneten kişi.

Şimdi oluk oluk kan bedeninden süzülerek peşimizde bir yol bırakırken kollarımın arasında küçücük kalmıştı. O her ne kadar güçlü olursa olsun ben onun yanında olduğumda her gücü benimle eşdeğerdi. Karnına doladığım tişörtüm kanını durdurmaya yetmiyordu. Her dakika yavaşlayan nabzı anlamlandıramadığım bir sancıya sebepti kalbimde. Hayatıma girdiği kısa sürede nereye kadar ulaşabilmişti gözlerimde? Onun konumunu ben bile bilmiyordum artık. Yüzümü omzumdaki solgun yüzüne çevirdiğimde hala bir melek kadar güzel ve eşsiz duruyordu. Kuruyan ve moraran dudakları, bir ölüyü andıran teni dağılan saçları ve kana bulanan bedeni bile güzelliğini gölgeleyememişti. O yüzü kadar kalbi de eşsiz biriydi ve ölmemeliydi.

************

"Durumu gittikçe kötüye gidiyor!" Karnımdan yükselen büyük acı gözlerimi açmamı zorlaştırsa da usulca aralamaya çalıştım gözlerimi. Görebildiğim tek şey Alex'in çıplak teniydi ve hala yaşadığımı hissettiren onun genzime dolan acı kahve kokusuydu.

"Farkındayım Andrew! Kollarımda can çekişiyor!" Alex'in Andrew'E verdiği cevap değildi acıya bulanan aklımı karıştıran. Ses tonuydu beni bilinmezliğe iten. Kimsenin bu halimi görmesini istemediğim için yüzümü daha da gizledim boynuna. Beni biraz daha yukarı çekerek işimi kolaylaştırmıştı. Nick beni hayvanın pençelerinden kurtardığında o yetişemeyecek kadar uzağımdaydı. Yara almamı önleyememişti ama düşmeme de izin vermemişti.

"Her şey bir anda oldu. Hiçbirimizin onu kurtarmaya zamanı yoktu Alex. Seninde." Nick'in aklımdakileri Alex'e söylemesi gergin olan bedenini daha da germişti. Sanırım çıplak teninin açıklaması tişörtünün karnımda sarılı olmasıydı. Yanan canım durumumu açıklar nitelikteydi aslında. Bu yaradan kurtulmam oldukça zordu çünkü karnım parçalamıştı neredeyse.

Zorlukla açık tutmayı başarabildiğim gözlerimin odağında hala kurt formunda olan Beyna ve Evan girdi. Onların neden dönüşmediğini bilmiyordum. Tıpkı aradan ne kadar zaman geçtiğini kestiremediğim gibi.. Bilincimin açık olduğunun farkındaydı Alex fakat gözlerimin açık olduğunu bilmiyordu. Titrek bir nefes daha almaya çalıştığımda Alex'in dudaklarını saçlarımın arasında hissettim. Bu çok yanlıştı. Ölümle burun burna olan bir kadına umut vererek sarıp sarmalamak çok yanlıştı.

Kuruyan dudaklarımı dilimle ıslatmaya çalıştığımda dudaklarımda kuruyan kanın metalik tadı yayıldı damağıma. "Alex..."

"Buradayım güzelim." Burada mıydı? Hep benim yanımda mıydı tapınası ruhu? Yanı başımda mıydı hiç dokunamadığım sevdam?

"Onu burada bırakıp gidelim. Bizi de yavaşlatıyor. Onun yüzünden hepimiz ölebiliriz." Duyduğum ses Alex'İn kalbinin üzerindeki elimin yumruk haline gelmesine sebep olmuştu. Alex sert bir şekilde durduğunda acı bir inilti döküldü dudaklarımdan. Bir an beni bırakacağını düşünmüştüm. Beni burada tek başıma ölüme terk edeceğini... Zorlukla kaldırdığım kolumu daha da çok boynuna doladığımda ılık nefesini kulağımın yanında işittim. "Seni asla bırakmam kar tanesi." Sonra kulağımın yanından uzaklaşan nefesi sertçe Angela'ya cevap verdi. "Onu değil Angela, seni bırakırım burada. O lanet çeneni kapat!"

Ben Sende Kaldım-2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin