4.Bölüm

273 27 55
                                    

Okuduğum hangi kitabın kanlı satırlarında gizli kalmıştım? Hangi satırlar idamım için sıraya dizilmişti?  Sol yanımı kaplayan ve her gün aşındırarak büyüttüğü duvarlarıma hangi adamı çizmiştim? Kimdi bu gönlümün kanlı katili?

Yüreğime hapsettiğim fakat yüreğine gizlenemediğim o adam kimdi? Yerden yere savurduğu beni oyuncak sanan, karşımdaki başka bir kadınla iç içe oturan, beni yok sayan bu adam kimdi? Kardan adam! Gönül yaram.

Safça atladığım, çırpınmalarımın kar etmediği beni boğmak isteyen çikolata gözleri usulca kaydı yana ve zehrini boşaltmak isteyen gözlerimi buldu. O zehri yeri geldiğinde çıkarmak üzere gerilere bir yerlere itekledim. Tıpkı onun gibi donukça gözlerine dokunan gözlerimden inen bakışları kırmızı bir rujla renklendirdiğim alayla kıvrılan dudaklarıma düştü. Siyah incilerinin üzerindeki iki kalın çizgi çatıldığında diğer bacağımın üzerindeki bacağımı indirdim. Yüksek topuklarımın üzerinde usulca ayaklandım. Mini kırmızı elbisemin üzerindeki görünmez kırışıklıkları düzeltip, küçük siyah çantamı siyah ojeli parmaklarımla kavradım. Omuzlarımda dağılan saçlarımı elimin tersiye geriye itip dimdik ve kendimden emin adımlarla, tıpkı onun yaptığı gibi umursamazca, onu yok sayarcasına, direnen gözlerime inat bir kez bile ona bakmadan tam önünden geçtim. Derin sırt dekoltemde gezinen gözlerin farkındaydım fakat koluma taktığım gururumla arkama dönmeden dışarıya çıktım. Gururumu ayaklar altında çok bırakmıştım ve şimdi olması gerektiği yerdeydi.

Bilmediğim bu gezegenin, bilmediğim bu şehrinde kaybolmak ister gibi yürüyen adımlarımı kesmeden ilerledim. Bilmiyordum ilk kez gördüğüm bu semtleri fakat umursamıyordum da. Ben Nora White'tım. Ölüm umrumda olmamalıydı. 

Beyna'nın olayının üzerinden, Alex'in benden daha çok uzaklaştığı tam bir hafta geçmişti. Beyna da tıpkı eşi gibi beni suçlamamıştı fakat gözlerindeki yıkımı gören ben bunu kabullenemiyordum. Canım neden değerliydi beni almaya çalışanlar için? Kimisi beni öldürüp yok etmek isterken, kimisi benim sahip olduğum gücü kullanmak istiyordu. Fakat ben onlardan hiçbirinin yanında değildim. Ben, bir mumun alevinin canı kadar iyi davranan, sonra güneşin sonsuz ışığı kadar beni görmezden gelen o adamın yanındaydım. Çünkü benim yaralı ve yıkık kalbim ölümü uğruna aşıktı ona. Bu hikayenin sonunu merak ediyordum. Aşk hangimizi mezara koyacaktı?

Derince aldığım nefesle buradaki denizin tam kıyısındaydım. Manzaraya karşı konmuş banklar bana İstanbul'u hatırlatmıştı. O banklardan birine oturup yüzümü denize döndüm. Geceyle kavuşan deniz hafif dalgaları ile kayalara çarpıyordu. Önümden el ele geçen bir çiftle burukça gülümsedim. Bende onlar kadar umursamaz olmak isterdim. Sıradan bir hayatım olsun, sevdiğim adamla özgürce ele ele yürüyelim isterdim. Fakat bunların hiçbirine sahip değildim. Ben, evrenin sevilmeyen adamının kızıydım ve peşimi hiç bırakmayan bir lanet vardı.

Alex'in ne yapmaya çalıştığının da farkındaydım.  Beni yaralamak uğruna bir şeyler ispatlıyordu. Benle asla birlikte olmayacağını, beni sevmeyeceğini söylüyordu. Günlerdir eve geç geliyordu ve ben bugün onun nerede olduğunu öğrenmek için Elliot'a ısrar etmiştim. Tüm direnmesine rağmen beni buraya getirmeye ikna olmuştu.

Yanıma yerleşen bedenle düşüncelerimden sıyrılsam da tepkisizliğimi korudum. "Neden bu kadar çok gelmek istedin? Kendi canını yakmak zevk mi veriyor sana?" Dalgın, buğulu gözlerimi Elliot'ın bana acıyan gözlerine çevirdim.

"Artık değil Elliot. Artık görebiliyorum onunla benim biz olamayacağımızı. Onun o aşılmaz duvarlarını aşamayacağımı, buzdan kalbinin kraliçesi olamayacağımın farkındayım. Sadece görmek istedim onun gönül eğlencelerini." Gözleri bana pek inanmak istemese de kararlılığım onu etkilemişti. Artık küçük kalbimin hissettiklerini gizleyebiliyordum gözlerimden.

Ben Sende Kaldım-2Where stories live. Discover now