BÖLÜM 3

5.2K 347 259
                                    

"Kihyun!"

Genç adam adını duyar duymaz bakışlarını yanındaki kıza çevirdi. Sonunda kendine gelebilmişti.

"Yarım saattir sana sesleniyorum aptal!" Diye bağırdı Joy. "Gidip şu ses kaydını dinleyelim."

Kihyun başıyla genç kızı onayladı ve sırasından kalktı. Ancak gözleri hâlâ Jennie'deydi. Çünkü o ağlıyordu.

Sevdiği kız ağlıyordu.

Joy, genç adamı yakasından tuttuğu gibi sınıftan çıkarmak üzere çekiştirmeye başladı. Kihyun ile uğraştığından önüne bakmıyordu ve bir bedene çarpması da uzun sürmemişti.

Kafasını acıyla ovuşturmaya başladığında çarptığı bedene doğru kaldırdı bakışlarını.

"Hey... Sen iyi misin?" Diye sordu çarptığı beden, Joy'a.

"İ-iyiyim. Üzgünüm, gitmeliyim."

Arkasına bile bakmadan ilerlediğinde Kihyun'un onu takip ettiğini düşünerek hızla koştu. Ancak hiçbir şey düşündüğü gibi olmamıştı. Çünkü ne Kihyun onu takip ediyor ne de insanlardan kurtulabiliyordu.

"Nereye böyle Joy?" Diyerek onun önünü kesti Lalisa. "Sende gerçekten bir problem olduğunu düşünüyorum."

Joy, sıkıntıyla bir nefes verdiğinde Lalisa'yla uğraşmak istemediği için cevap vermemeyi tercih etti ve yanından sıyrılmaya çalıştı.

Ancak Lalisa onu ince bileğinden kavrayıp durdurmuştu. "Sadece şunu itiraf etsen yeter sürtük; Kihyun ile yattım ve şimdi en yakın arkadaş rolünü oynuyoruz."

Joy sinirden ağlamamak için direnirken kaşlarını çattı. "Neden Taeyong tarafından aldatılan ve ağlayan biricik arkadaşın Jennie'nin yanında olmak yerine benimle uğraşıyorsun Lalisa?"

Lalisa bu sözlerin üzerine oldukça rahat bir ifadeyle kollarını göğsünde birleştirdi. "Kihyun onunla konuşmak istediğini söyledi. Bende yalnız bıraktım."

Joy'un gözleri bu sözlerin üzerine irileşirken arkadaşının geleceği birkaç saniye gözlerinin önünden geçmişti. Yani... İşkence edilerek öldürüleceği geleceği.

Genç kız bir saniye bile beklemeden sınıfa geri koştu. Kapıdan geçerken yine aynı çocuğa çarpmış, ancak bu sefer özür dileyecek bir vakit bile yaratamamıştı.

"Kihyun!" Diye bağırdı sınıfa girdiği gibi.

Tüm gözler Joy'a kilitlendiğinde Jennie ve Kihyun'u birkaç kişinin bulunduğu sınıfın en arka sıralarında konuşurken bulduğunda ufak bir küfür süzüldü dudaklarından.

Kihyun tamamen ölmüştü.

Wendy, merdivenleri ağır ağır inerken aynı zamanda telefonuna gelen bildirimleri okuyordu.

Bu okulda staj yapmak onun için iyi bir fırsattı ve neredeyse tüm öğretmenler ona iyi bir şekilde yardımcı oluyordu. İçinden bir ses çok uğraşacağı bir öğrencisi olacağını hissettirse de bu düşünceleri kafasından atması uzun sürmedi.

"Ö-öğretmenim!"

Wendy'nin bakışları telefonundan ayrıldığında ona korku dolu gözlerle seslenen bir öğrenciye doğru baktı.

"Kavga ediyorlar koşun!"

Çocuk, Wendy'nin bileğini kavradığı gibi onu -muhtemelen- kavganın olduğu yere doğru sürüklemeye başladı. Öylesine hızlı çekiyordu ki Wendy bir an düşeceğini sanmıştı.

Henüz ilk günden bir kavga görüyor olmak onu endişelendirse de yardım için elinden geleni yapacaktı.

Etraftan kavgaya dair sesler yükselmeye başladığında Wendy, elindeki kitapları bir öğrenciye uzatıp koridorun başında kavga eden çocukların arasına girmeye çalıştı.

"Hey hey! Durun bakalım."

Aslında tam olarak dövüş içerisinde oldukları söylenemezdi. Eğer öyle olsaydı onları ayıran kişi Wendy olamazdı çünkü.

"Neler oluyor böyle?" Diye sordu sesini yükselterek.

Kavga, az önce öğretmeni olduğu sınıftan öğrenciler arasındaydı. Neredeyse hepsinin yüzünü tek görüşte ezberleyebilmişti ve isim hafızası da fena sayılmazdı. Dersteyken herkes tek tek ismini söylediği için kolayca aklındaydı bazıları.

"Neden kendi işine bakmıyorsun?" Diyerek Wendy'yi hafifçe ittirdi genç adam. "Bu ciddi bir şey."

Genç öğretmen hafifçe sendelediğinde bu ukala öğrenciye karşılık daha da hırslandığını hissetmişti. "Okulda kavga edemezsiniz!"

"Ah öyle mi?"

Konuşan kişi Yoongi'den başkası değildi. Ve daha önce böylesine sinirli görmemişti kimse onu. Taeyong ise... Yoongi'den çok daha sinirli gözüküyordu.

Olay, Platonlar ve Kihyun arasında geçiyordu ve nedeni az çok belliydi. Wendy bunu bilmese de olaya müdahele etmek zorundaydı.

Taeyong Kihyun'a doğru ileri atıldığında Yoongi, Joy'u tutmakla meşguldü. Etraftakiler ise yalnızca izliyor ve garip sesler çıkarıyorlardı.

"Bırakın onu!" Diye bağırdı Joy, Yoongi'nin ellerinden kurtulmaya çalışırken.

Wendy daha fazla müdahale etmeden duramayacağını bildiği için en azından Joy'u rahat bırakmalarını sağlayabilir ve diğer öğretmenler de o ikisini ayırabilirdi.

"Yah! Bıraksana kızı!"

Wendy'nin sert itişine karşılık Yoongi birkaç adım gerilemiş, Joy da onun ellerinden kurtulmuştu. Kızaran bileğini ovan Joy, Yoongi'nin ne kadar sinirleneceğini bildiği için gözlerini öğretmenine çevirmişti.

Wendy onu henüz tanımıyordu.

Sessizdi, ancak istediği zaman ölesiye korkutucu birisi olabiliyordu. Gözü dönüyordu sanki. Sevdiği insanları üzenleri tereddüt etmeden üzerdi Yoongi.

Koridora birkaç öğretmen daha dolduğunda Taeyong ve Kihyun'u ayırmaya çalışırlarken Yoongi, öğretmeninin bileğini kavradığı gibi onu sertçe duvara ittirmişti.

Yüzü gözü kan dolan Kihyun ayağa kalkmaya çalışırken birkaç kişinin bakışları Yoongi ve Wendy'ye kaydı. Asıl durdurmaları gereken kişi kesinlikle Yoongi'ydi çünkü.

"Sakın." Dedi Wendy'nin çenesini kavrayan parmaklarını bastırarak. "İşime karışma öğretmen zımbırtısı."

Genç kız çenesini sıkan parmaklara karşılık sertçe yutkundu. Elinden bir şey gelmiyordu çünkü aşırı güçlüydü. Ancak bir öğretmenle bu şekilde konuşamazdı!

Yoongi, karşısındaki kızın anladığına emin olmak istercesine sesini yükseltti ve cümlesini tekrarladı.

"Sakın karışma."

school love affair ✓Where stories live. Discover now