BÖLÜM 9

4K 277 117
                                    

Tam olarak 15 dakikadır aynı panoya gözleri dikili bir halde duran Joy ve Kihyun uzun süre kıpırdamadılar. Arkalarındaki topluluk kendi arasında dedikodu yapıp panoya asılı olan şey hakkında konuşurlarken aralarındaki sessizliği Kihyun bozmuştu.

"Joy... bu tam olarak ne oluyor?"

Joy iri gözlerini panodan ayırmadan başını sağa sola salladı. "İnan bilmiyorum."

Birkaç dakika sonra ilk ders zili çaldığında arkalarındaki kalabalık kaybolmuştu. Ancak onların bu olayı çözmeden gitmeye niyeti yok gibiydi.

"Haber dikkatinizi çekti sanırım."

Omuzlarında hissettikleri hafif dokunuş ile ikiside arkasını döndüğünde karşılarında Yoongi'yi görmek onları iki kat daha şaşırtmıştı.

Genç adam ellerini okul pantolonunun cebine sokup ikiliden uzaklaştı ve hafifçe gülümsedi. "İlgi çekici. Değil mi?"

Kihyun istemsizce çatılan kaşları ile Yoongi'ye bakarken henüz iyileşmeyen yaraları nedeni ile acıyla yüzünü buruşturdu.

"Ne istiyorsun?" Diye sordu Joy, başka kurtuluşu olmadığını bilerek.

Kihyun bir süre Joy'a bakmıştı. Bunu neden hemen açığa çıkardığını çözememişti ancak sanırım haklıydı, diye düşündü.

"Vay canına..." diyerek kaşlarını kaldırdı Yoongi. "Bu sayfanın size ait olduğunu daha önceden bilmeliydim."

Joy etrafına bakındı. Birisi bunları duyarsa kesinlikle işleri biterdi. Ve bu olay şimdi tüm okulun ağzındayken olmazdı. Şimdi olmazdı!

"Ne istediğini söyle Yoongi." Diyerek üsteledi Kihyun.

Ardından Joy endişeyle araya girmişti "Bunu senden başkası biliyor mu?"

"Hayır. Ama birbirimizden nefret ettiğimize göre öğrenmeleri zaman almayacaktır." Diye yanıtladı Yoongi.

Yüzündeki gülümseme Joy'a göre oldukça korkunç ve tehditkardı. Evet, kesinlikle işleri bitmişti.

"Sizden istediğim şey..." Yoongi adımlarını ikiliye doğru ilerletip neredeyse diplerine kadar girdi. "Çıkardığınız 'yeni öğretmen, yeni ilişki' dedikodusunu k-"

"Yoongi!"

Koridorun sonundan onlara doğru gelen genç öğretmene döndü üçünün de bakışları. Acilen Yoongi'yle konuşması gerekiyor gibiydi. Joy ve Kihyun da bunu fırsat bilerek hızla sınıfa kaçmışlardı. En azından şimdilik kurtulmuşlardı.

"Wendy?"

"Bu ne demek oluyor?" Wendy elindeki karton kağıdı genç adama doğru uzatıp kaşlarını çattı.

Yoongi'nin yüzünde küçük bir sırıtma belirdiğinde dudaklarını ıslatarak Wendy'ye dönmüştü. "Görmüyor musun? İlan."

Genç kız gözlerini devirdi. "İlan olduğunu görebiliyorum Yoongi. Şu dedikodu sayfası saçmalığından bahsediyorum. Dün gece ilanları sen astın. Değil mi?"

Genç adam bir süre etrafına bakındıktan sonra başını evet anlamında salladı.

"Bu bir şantaj!" Diye bağırdı Wendy.

Sesi istemsizce yükseliyor, karşısındaki gencin işlediği disiplin suçlarını sayamıyordu bile. Gerçek anlamda bir belaydı.

"Eğer bir öğrenciyle adın çıksaydı kim olmasını tercih ederdin?" Diye sordu Yoongi aniden.

Wendy kaşlarını çattı. Öylesine sinirliydi ki ağzından çıkan tek bir kelimeyi bile daha sonradan hatırlayacağını düşünmüyordu.

"Sen hariç herkes!" Dedi isyan edercesine. "Tanrım... gerçekten okuldan atılmalısın!"

Yoongi bu sözlere karşılık yalnızca gülümsedi. Söylemişti, bir taşla iki kuş. Wendy bundan memnun olmayacaktı. Ancak Yoongi'nin de istediği buydu zaten.

Genç kızın sinirli adımlarla yanından uzaklaşışını izledikten sonra saçlarını karıştırıp sınıfına geçti. Öğretmen gireli 10 dakika olmuştu ancak Yoongi bunu umursamadan sırasına geçti ve başını koydu.

Taeyong, arkadaşını dürttü birkaç dakika sonra. "Hey... Wendy bir şey sordu mu?"

"İlanları benim astığımı biliyor." Diye cevapladı Yoongi.

Taeyong başını salladı. "İyi ama ilanları sen asmadın Yoongi. Biz astık. Neden orada gitmemizi istedin ki? Gitmemeliydik."

Genç adam hafifçe gülümsedi. "Sorun değil Tae. Siz hiçbir şeyden haberiniz yokmuş gibi davransanız yeter. Gerisini ben halledeceğim. Söz veriyorum."

Yoongi'nin sözlerine karşılık Taeyong sıkıntıyla önüne döndü ve sıradaki kalemiyle oynamaya başladı. İçinde kötü bir his vardı ve arkadaşının ne yapmak istediğini çözemiyordu. Onu daha önce böyle görmediğine emindi.

Yoongi, dersin sonuna doğru bakışlarını Kihyun ve Joy'a diktiğinde aklındaki düşünceleri tazelemekle meşguldü. Onlara yaptıracağı şey basitti. Bu sayfanın onlara ait olduğunu kimsenin öğrenmesini istemiyorlarsa dediğini yapmak zorundaydılar. Bir süre bunu devam ettirmeye kararlıydı.

Zil çaldığı gibi sırasından fırladı genç adam. Taeyong ise onun gidişiyle ayağa kalkmış, peşinden gitmeye başlamıştı.

"Neler oluyor?" Diye sordu Lalisa, Jennie'ye.

Jennie'nin bakışları Yoongi'nin arkasından hızla ilerleyen Taeyong'daydı. Tabi onların önünde de Joy ve Kihyun vardı. Bir çeşit kovalamaca gibiydi.

"Bilmiyorum. Ama Yoongi'nin sakladığı bir şey var gibi." Jennie aniden ayaklandı. "Sen burada kal Lalisa. Ben olanları öğrenip geleceğim."

Arkadaşının yanından ayrıldığı gibi bahçeye koştu Jennie. Topluluk, Yoongi'nin sinirli ve hırslı haline karşılık olay çıkmasını dört gözle bekliyor gibiydi.

"Yoongi!"

Genç kız seslense de onu umursayan olmamıştı. Taeyong ve Yoongi, Joy ve Kihyun'u takip etmekte ısrarcıydılar. Joy ve Kihyun ise ödlek adımlarla basket sahasına ilerliyorlardı.

"Yoongi dur artık!" Diye bağırdı Taeyong, arkadaşının kolunu kavrayıp. Bu sırada Joy ve Kihyun olabildiğince uzaklaşmıştı onlardan.

Genç adamın gözü dönmüş gibiydi. Bir şey onu bunları yapmaya zorluyor gibiydi. Yoongi, değişmişti. Değil mi?

"Neler oluyor sana?!" Sesi olabildiğince yüksek çıktı Taeyong'un. "Kimi koruyorsun?! Kim için uğraşıyorsun onlarla!"

Yoongi çatık kaşlarını eski haline getirdi. Taeyong'a baktı uzun süre. Ardından gözleri, onları korkuyla izleyen Jennie'ye kaymıştı. Ve daha sonra Wendy'ye...

Wendy.

Onu mu koruyordu gerçekten?

"B... ben..."

Kelimeler boğazında tıkandığında Jennie korku dolu bakışlarını Yoongi'nin baktığı tarafa yöneltmişti. Kime, neye baktığını bilmek istiyordu. Onu böyle yapan şeyi bilmek istiyordu.

Genç kız, gözleri Wendy'ye iliştiğinde yeniden Yoongi'ye döndü. Daha sonra yeniden Wendy'ye. Sessizce mırıldandı.

"Ona ne yapıyorsun böyle?"

school love affair ✓Where stories live. Discover now