BÖLÜM 5

4.5K 323 161
                                    

"Pekala herkes yerlerine!" Diye bağırdı Bay Shin. "Herkes bir top alsın!"

Tüm kız öğrenciler rastgele ellerine geçen topları aldıklarında erkekler de basketbol sahasına doluşmakla meşguldüler.

Yoongi, elindeki basket topunu Taeyong'a fırlattı ve karşılık beklerken konuştu. "Barıştınız mı?"

"Evet." Dedi Taeyong, topu Yoongi'ye geri fırlattı. "Ama Kihyun için aynı şeyi söyleyemem."

Topu yakalayan Yoongi potaya koşup bir basket attıktan sonra topu sektirerek Taeyong'un yanına ulaştı.

"Siz Hoseok ile ne konuştunuz?" Diye sordu Taeyong bu sefer.

"Joy, Kihyun'u korumak için orada bulunduğunu söyledi. Ben de seni korumak için orada bulunduğumu."

Bir kahkaha attı Taeyong. "İyiymiş."

Bay Shin bu sefer basketbol sahasının yanına ulaşıp erkeklere seslendiğinde Yoongi topu sektirmeyi bırakıp onu dinlemeye başlamıştı, diğer herkes gibi.

"Taeyong! Gidip bodrumdan yedek voleybol toplarını getir hemen!"

Genç adam gözlerini devirip oraya gitmek istemediğini belli eden ifadeler sergilerken Bay Shin sesini yükseltmişti. "Seni tembel herif! Lanet olası bir topu bile getiremiyor musun?!"

"Ben alırım." Diyerek öne atıldı Yoongi.

Taeyong'un kavga sonrası yeterince yorulduğunu biliyordu ve bu sıcak havadan da sıkılmıştı zaten. Bodruma inmek onu serinletebilirdi.

Bay Shin bir süre tereddüt ederken Taeyong neredeyse mutluluktan Yoongi'nin ayaklarına kapanacaktı.

"Pekala. Git al bakalım."

Yoongi, Bay Shin'in uzattığı anahtarları kaptığı gibi basket topunu Taeyong'a atarak okulun içine yürümeye başladı.

Elindeki anahtarı çevire çevire giderken aynı zamanda ıslık çalıyordu. Bu konuda oldukça başarılıydı.

Rahat gri eşofmanın içindeki bacakları yavaş hareketlerle merdiveni indi ve bodrumun kapısı gözlerine ilişti. O topları taşımak yine terlemesine sebep olacaktı ancak en azından bodrum soğuktu.

Kapıya doğru ilerlerken kulaklarına dolan sevinç dolu çığlık ile bedeni istemsizce duvara sabitlenmiş, gelen sese doğru kafasını gizliden çevirmişti.

Koridorun sağa sapan yolunda bir kız ve bir erkek konuşuyordu. Ve kim olduklarını çözmesi pek zaman almamıştı.

Kihyun ve Joy.

"Aslında tam olarak yazman gereken şe-"

"Hayır hayır... önce ses kaydını dinleyeceğiz Kihyun. Bu seferki cümle daha ilgi çekici olmalı. Anlıyorsun değil mi?"

Yoongi istemsizce kaşlarını çattı. Onların 'tuhaf ikili' olduğunu biliyordu ancak ne saçmaladıklarına anlam vermek istiyordu. En azından bilmesi gereken bir şey diye düşündü.

"Yeni öğretmen, yeni ilişki." Diyerek ellerini birbirine vurdu Joy. "Başlık bu olacak, nasıl ama?"

"Woah... Sanırım bu işe yarar."

Başını hafifçe arkasında saklandığı duvardan çıkarıp göz ucuyla onlara bakmaya çalıştı. Joy, camın önündeki kirişte elindeki telefonuyla oturuyordu. Karşısında da Kihyun bir ileri bir geri yürüyor, çenesini okşuyordu.

Onlarla daha fazla uğraşamayacağına karar veren Yoongi gözlerini devirip elindeki anahtara baktı. Bodruma girip o topları almalı ve bir an önce geri dönmeliydi çünkü burası fazlasıyla tozluydu.

Joy ve Kihyun'un onu görmediğine emin olduktan sonra kapıyı açtı ve içeri girdi. Eline birkaç top sıkıştırdıktan sonra da bodrumdan çıkıp bahçeye geri yürümeye başlamıştı.

O sırada koridorun karşısından kendisine doğru gelen Wendy'ye karşılık adımlarını yavaşlattı. Aslında ona gelmiyordu. Muhtemelen öğretmenler odasına gidiyordu ama yine de Yoongi'ye doğru yürüdüğü kesindi.

Neden bununla ilgileniyordu ki?

Kısa süreliğine yanaklarını şişirip gözlerini devirdi ve elindeki topları yavaşça camın önündeki kirişe dizdi. Birazdan yanından geçip gidecek olan Wendy'yi durdurmaktı amacı.

Ondan özür mü dileyecekti? Hiç sanmıyordu ama bedenini kontrol edemiyordu sanki.

Wendy elindeki dosyaları gerginlikle sıktıktan sonra başını hafifçe eğip bir an önce öğretmenler odasına girmeyi hedefledi. Ancak hedefini gerçekleştirememişti ne yazık ki.

"Biraz konuşalım."

Yoongi'nin kalın sesine karşılık başını kaldıran Wendy sertçe yutkundu ve öğrencisine baktı. "P...peki."

Keşke topuklu ayakkabı giyseydim, diye düşündü içinden. Çünkü bir öğrenciden fazlasıyla kısa olmak onu kötü hissettiriyordu. Erkek olsa bile.

Söyleyeceklerini dinlemek için başını kaldırdı Wendy yeniden. Ne konuşmak istediğini merak ediyordu ancak biraz da korkuyordu.

"Ihm..." bir süre mırıldandı Yoongi. "Jennie için üzgünüm." Dedi ardından. "Aslında öyle birisi değil."

"Peki."

Beyaza kaçan gri saçlarını elleriyle karıştırdıktan sonra karşısındaki kızı boydan süzdü. Bu kadar ufak olması nedensizce sevimliydi Yoongi için.

"Aslında bunu onun söylemesi daha iyi olurdu sanırım." Diye ekledi.

"Peki."

"Başka kelime bilmez misin sen?" Sesinde hafif bir bıkkınlık beliren Yoongi, ardından gülümsedi.

"Özür dilemekten haz etmediğini düşünmüştüm. Öyleyse neden şimdi Jennie adına üzgün olduğunu söylüyorsun?" Dedi Wendy. "Yoongi'ydi değil mi?"

Genç adam bu sözlerin üzerine istemsizce kalkan kaşları ile gülümsedi. "Evet, Yoongi. Ve ben geleceği düşünüyorum."

Wendy anlamadığını belli eden bir ifade takındığında kaşlarını çatmıştı.

Yoongi, genç öğretmene doğru biraz daha eğildi. Erkeksi kokusu Wendy'nin burnuna ulaşırken istemsizce yutkunmuştu. Ve kıpkırmızı olması uzun sürmedi.

"Taeyong, Jennie ve en başta ben olmak üzere..." dudaklarını ıslattıktan sonra devam etti. "Sana yapacaklarımız için üzgün olduğumu bilmeni istedim Wendy."

Tatlı, aynı zamanda korkutucu -en azından Wendy'ye göre- bir göz kırptıktan sonra kirişin üzerinden aldığı toplar ile birlikte koridoru yürümeye başlayan Yoongi'ye doğru döndü genç kız.

Sanırım en başından beri biliyordu. Ciddi anlamda uğraşması gereken ufak bir sorunu vardı.

school love affair ✓Where stories live. Discover now