BÖLÜM 17

3.2K 204 106
                                    

"Özür dilerim." Sesi hiç olmadığı kadar üzgün ve tok çıkmıştı. "Söylediklerimi unutalım, olur mu?"

Genç adam hafifçe gülümsedi. "Sorun yok Joy. Ama gözlerindeki hırsı gördüm ve korkmadığımı söyleyemem."

Bu cümleye karşılık ufak bir kahkaha attı genç kız ve Kihyun'un oturduğu sıranın yanına yerleşti hemen.

"Ayrıca sana söylemem gereken bir şey var."

Kihyun kaşlarını çattı aniden. Bu sefer de aynı şeyleri duymak istemediğine emindi çünkü. Ama Joy'un söyleyeceği önemli şey, bundan oldukça farklıydı tabi.

"Ne oldu?" Diye sordu Kihyun.

Genç kız, yavaşça pembeleşen yanaklarına karşılık gülümsemeye çalıştı bir süre. Ardından pat diye söyleyivermişti.

"Sungjae ile... çıkıyoruz."

Kihyun şaşkınlık ve mutluluğun verdiği tepkiyi uzun süre yüzüne yansıtamamış, uzun süre tepkisiz kalmıştı. Ancak bu haber onu delicesine mutlu etmişti çünkü Sungjae'yi az çok tanıyordu ve o mükemmel birisiydi.

"Aman Tanrım!" Diyerek ayağa zıpladı Kihyun. "Joy, bu müthiş!"

"Biliyorum biliyorum..." Kihyun'a eşlik ederek gülmeye başladı genç kız.

"Şimdi detayları anlat, hemen."

Hoseok, kafasında bir bahane uydurmaya çalışırken aynı zamanda hızla merdivenleri iniyordu. Bahçeye ulaşmak bu kadar uzun sürmemeliydi.

Elindeki dosyaları tamamen boş verip Wendy'nin yanına ulaşma düşüncesi içerisindeydi. Yani Wendy ve Yoongi'nin...

Böyle bir şey Wendy'nin öğretmenlik hayatını bitirebilir, Yoongi'yi tamamen yerle bir edebilir ve kendisini de bitirebilirdi. Çünkü Yoongi, Hoseok'un kendisinden çok değer verdiği tek öğrencisiydi. Aynı şekilde Jennie ve Taeyong'u da sayabilirdi ama Yoongi hep tek olmuştu.

Şimdi olaya el atarsa daha hiçbir şey yaşanmadan durumu kurtarabilir diye düşünüyordu. Tabi olayın ne kadar ileri bir düzeyde olduğundan pek haberi yok gibiydi.

Bahçeye ulaştığında kalabalık ortamda bir süre göz gezdirdi. Nefes nefese kalan bedeninde arkaya savrulmuş kravatını önüne alıp kendine çeki düzen verdi.

Boğazını temizledikten sonra öğretmenler odasının camından gördüğü Wendy ve Yoongi'nin oturduğu banka doğru ilerlemeye başladı. Açıkçası ne diyeceği konusunda en ufak bir fikri yoktu ama gidiyordu işte.

"Y... Yoongi!" Diye bağırdı endişeli ses tonuna engel olamadan.

İkisinin bakışları aniden arkalarında duran Hoseok'u bulduğunda Wendy direkt olarak ayağa kalkmıştı.

"Oh... sunbaenim."

Yoongi rahat tavrını koruyarak yapmacık bir gülümseme sundu ve ayağa kalktı. Ellerini de okul pantolonunun cebine sokmuştu.

"Ne yapıyorsunuz?" Diyerek gülümsedi Hoseok.

Aslında üçü de her şeyin farkında fakat belli etmemek için elinden geleni yapan toz pembe yalancılardı.

"Ders konusunda b-"

Wendy konuşacağı ve birkaç yalan zırvalayacağı sırada Yoongi onun sözünü kesti. "Sadece ona ondan deli gibi hoşlandığımı söylemek için buluşmuştuk. Sen neden geldin hyung?"

Hoseok'un ağzı birkaç santim açık kaldıktan sonra Wendy'ye baktı. Genç öğretmen neredeyse kızarmaktan patlayacak gibi duruyordu. Ama gözleri Yoongi'ye doğru kaçamak bir bakış attığında sanki gülümsüyor gibiydi.

Wendy, Hoseok'un sert bir tepki vereceğini ve okuldan atılması için elinden geleni yapacağı gibi senaryolar kurarken Yoongi her şeyi biliyormuş gibi yalnızca Wendy'ye bakıyordu.

Hoseok hafifçe gülümsedi. "Sanırım yeterince geç kalmışım." Dedi ve tek kaşını kaldırdı.

Wendy anlamadığını belli eden bir ifade takındığında kalbinin deli gibi çarptığını duymamaları için sürekli yutkunmaya başlamıştı. Sanki mümkünmüş gibi.

"Biraz konuşalım." Dedi Yoongi, Hoseok'a doğru gülümsemeyi sürdürürken.

Wendy, ikisine de şaşkınlıkla bakarken Yoongi'nin Hoseok'un yanına ilerleyişini ve gitmeden önce yalnızca ağzını oynatarak kendisine 'seni seviyorum' diyişini izledi.

Dudakları istemsizce kıvrıldı daha sonra. Doğru olmadığını bilse de kalp atışlarına ve gülümsemesine engel olamıyordu.

Çünkü aslında Yoongi'den deli gibi hoşlanıyordu.

"Pekâlâ..." Jennie yavaşça piyonlardan birine uzandı. "Sıra sende."

"Bu saçmalık."

"Oyna hadi..."

Taeyong daha adını bile bilmediği veziri kuralına göre ilerletmeyi bilmediğinden gelişi güzel oynattıktan sonra sandalyede geriye yaslandı. "Asla kazanamayacağım."

"Kazanamazsan barışamayız." Dedi Jennie pis bir gülüş atarak.

"Benimle dalga mı geçiyorsun?"

Genç kız, siyah saçlarını geri attıktan sonra dudaklarını ıslattı. "Ne o? Barışmak için yalvarıyordun ama..."

"Jennie..."

"Taeyong..." gülümsemesi biraz daha genişlerken bacak bacak üstüne attı. "Ayrıca sana bir haberim var."

"Hm?" Genç adam, Jennie'nin söyleyeceği şeyi beklerken satranç tahtasını dağıtmaya başlamıştı.

"Artık her şey yolunda." Dedi Jennie. "Hoseok öğrenmiş."

Taeyong kaşlarını çattı. "Nasıl yani? Yoongi'yle Wendy'yi m-"

Jennie çabucak sevgilisinin ağzını kapadıktan sonra kantini kolaçan etti. "Aptal! Bağırmasana."

"E öğrendi diyorsun ya..."

Genç kız kendi alnına bıkkınlıkla bir tokat attı. "Sadece Hoseok öğrenmiş diyorum Taeyong, herkes değil. Ama zamanla o da olacak endişelenme."

"Öyleyse bir diğer iyi haberi de ben vereyim güzelim."

Jennie bir dirseğini bacak bacak üstüne attığı dizine yerleştirdikten sonra elini de çenesine koydu.

Taeyong yavaşça masaya doğru eğildi ve belki Jennie'nin üzüleceğini bilmeden kendisinin iyi olduğunu düşündüğü haberi kalın sesiyle Jennie'ye iletti.

"Kihyun, okuldan gidiyor."






Uzun arayla atmayı sevmiyorum ama umarım anlayışla karşılarsınız. Sınavım bittikten sonra kesinlikle güzel bir dönüş yapacağım.

Sizi seviyorum

school love affair ✓Where stories live. Discover now