onu bir görseniz sanırsınız o bir deniz

6K 427 129
                                    

electric guest - coming back for me

Dünyada en berbat şey nedir diye sorsalar cevabımı hiç düşünmeden uyandırılmak diye yapıştırırdım. Uyanmak değil uyandırılmak. İkisi arasında çok önemli bir çizgi vardı. Kendi kendime uyanmam sorun olmazdı çünkü kendi kendime uyanmışımdır işte, ama uyandırılmak tıpkı hayatınızı ellerinizden alıyorlarmış gibi bir şeydi. Özellikle geç yatan birisiyseniz.
Yüzüme vuran güneş ışınlarıyla yatağımda uzanırken bunları düşünmem gayet olağan, çünkü tahmin edildiği gibi tam da güneş yüzümü yakarken ve ben geceden kapatmadığım perdelerime küfür ederken uyandım. Yatağımın karşısındaki saat bana uyanmak ve hayata devam etmek için oldukça erken bir zaman olduğunu gösterdiğinde ve ben tekrar bacaklarımı kendime çekip kıvrılırken aklıma düşen düşünceyle yerimden fırladım. Yatağımın üstündeki not da beni haklı çıkarınca ağlamak istedim.
Bugün okul açılıyordu, tatil bitmişti. Hiçbir şey yapmayıp sadece odamda sigara içerek ve pink floyd dinleyip hayatıma söverek bir tatil geçirsem de tatil tatildi sonuçta ve eh, okul açıldığı için sevinip öğrenciliğin yüz karası olamazdım. Ne yapacağımı bilemeyerek yere çöktüm ve içimden when we grew up and went to school diyerek drama bağlayan tarafımı susturmaya çalıştım. Pijamalarımı çıkartıp hazırlanmam gerekiyordu ama ben aynı bu şekilde, mavi beyaz pijamalarımla okula gitmek istiyordum. Eğer bunu yaparsam Kim Jongdae çığırarak üstüme atlar ve bütün moda ikonları üzerine yemin ederek saçımı başımı yolardı. İlk günden rezillik çıkarmak istemediğimden bu seçeneği göz ardı ettim. Kırmızı bir tişört ve altına da açık bir kot giydikten sonra tişörtümü kotun içine sokuşturdum ve üzerime de yeşil, lacivert ve turuncu karışımı olan yeleğimi giydim. Sarı çoraplarımı da giydikten sonra elime bir çanta alıp duvarımdaki posterlerime havadan bir öpücük attım ve evden çıktım. Hava oldukça güneşliydi ama yine de üşütüyordu. Küçük dükkanlar yeni yeni açılırken oldukça yaşlı görünen bir kadın penceresinin kenarındaki ipi çekerek tek tek astığı çamaşırları topluyordu. Birkaç çocuk top peşinde koşturarak bu saatte uyanma sebeplerini bana sorgulatıyordu.

"Günaydın, Baekhyun." Bayan Becca gülümseyerek kafasını uzattığı pencereden bana el sallarken ben de ona gülümseyerek karşılık verdim.

"Günaydın, Bayan Becca."

Bayan Becca oldukça yaşlı ve tek başına yaşayan bir kadındı. Ayrıca en sevimli komşumdu. Evime ilk yerleştiğimde bana dolu dolu yemekler getirmiş hatta yedirmeye bile çalışmıştı. Tek başıma ve oğlan çocuğu olduğumdan elimden pek bir iş gelmediğini düşünüp evimi temizlememe, yerleşmeme, bulaşıklarımı ve çamaşırlarımı yıkamama ve bana daha pek çok yardımcı olacak şeyde o yaşlanmış ellerini hiç eksik etmemişti. Yeri geldiğinde pamuk şekerim diyerek pembe saçlarımı sevmiş, yeri geldiğinde de hatalarımı yüzüme tek tek söylemişti. Bu yüzden onu da annem gibi seviyordum ve selamlarımı, günaydınlarımı eksik etmiyordum.
Gülümseyerek yola devam ettiğimde okula geldiğimi fark ettim. Etrafa bakınarak kapıdan girdiğimde çoktan kalabalıklaşmış bahçeyle karşılaştım. Bizimkileri bu durumda bulmak daha zor olacaktı.
Etrafa bakına bakına yürüdüğümde sırtımdaki ağırlıkla yüzümü buruşturdum.

"Benim pamuk şekerim yine mi geç kalmış?" Gülerek söyleyip yanağımı ıslak bir şekilde öptü.

"İn sırtımdan Jongdae, hayvan gibi kilo almışsın." Dudaklarını buruşturarak indiğinde arkamı döndüm.

"Ben de beni özlediğini düşünerek kendimi mutlu ediyordum." Dudaklarını büzerek konuşmaya devam etti.

"Ya, ben de tatil boyunca hiç arayıp sormayan birine kollarımı açacaktım."

"Bu tavrının hiç aramadığım için olduğunu biliyordum." Gevşek gevşek gülmeye devam etti. Böyle şeyleri umursamazdım tabi ki ama en yakın arkadaşsa en azından bir kere arayabilirdi.

tut elimi buradan gidelim//chanbaekWhere stories live. Discover now