rüyadan uyandım ama sen hâlâ aynı güzelliktesin

2.5K 348 644
                                    

bon jovi - bed of roses

On sekiz yıllık hayatımda bana ait olan her şeyin derecesi ortadır, araftır, on üzerinden beştir. Ne iyi ne kötü bir insanımdır mesela, tabi Kyungsoo bazen elindeki emiklediği limonu sızlayan çene kemiklerim yüzünden kapıverdiğimde çok acımasız ve kötü bir insan olduğumu söyler, ama Do Kyungsoo'nun illet limonu karakter analizime son sözü söyleyecek herhangi bir etken arasında değil. Başarılı da değilimdir, ama başarısız da değilimdir. Bu başarı da her şeyi kapsar, derslerden tutun yemek pişirmeye ya da Bayan Becca'nın net görmeyen gözleri yüzünden kalın şişli örgülerini kaldığı yerden devam ettirmeye kadar.  Sinirli bir insan değilim ama sinirli de değilim, sabrım pek yoktur ama sabreden derviş muradına ermiş sözünü çok kullanırım. Özetle, bana ait her şey ortadır, içtiğim kahvenin şekeri bile.
Ama sanırım orta olmayan tek şey başıma gelen şeylerin iyilik-kötülük derecesi, aslında öyle bir derece yok, sadece kötülük derecesi var. Sadece kötülük derecesi var çünkü başıma iyi şeyler gelmiyor, hayat yataktan çıkmamam için her şeyi yapıyor ya da canım allahım bana verdiği belaların farkında değil.
Kendim hakkında düşüncelerimin bir kısmı böyle, yani en azından böyleydi.
Ama sanırım şimdi canım allahım bana verdiği belaların farkına vardı ve dedi ki e hadi yüzün gülsün, al sana bal gibi Oh Sehun.

Bu bal gibi Oh Sehun hayatıma gireli üç gün oldu, üç gündür sırıtarak dolaşıyorum etrafta. Kankilerim can yoldaşlarım sanki Park Chanyeol için canımı ciğerimi düşürmemiş, arkasında bıraktığı parçalarımı toplamaya çalışırken yediğim dondurmalar yüzünden hastalıktan gebermemişim gibi yüzüme bakıyorlar ama haklılar çünkü manyak gibi sırıtarak dolaşıyorum etrafta.
Ne olduğu hakkında hiçbir fikrim yok ya da dışarıya bu halimin nasıl yansıdığının, ama bildiğim tek şey Oh Sehun'un bana iyi geldiği. Sanki yenilenmiş de yeni bir insan olmuş gibi hissediyordum, yeni bir hikayeye başlamış gibi.

Sehun ile olan ilişkimiz ilk günden yayıldı, Minseok sağ olsun önüne gelene LAN BU ÇOCUK SAHİPLİ BAKANIN GÖZÜNÜ KAŞIKLARIM dediği ve matematik dersinde uyukladığım zaman alnıma SEHUN♡ yazdığı ve bunu benim iki saat sonra fark etmem etkili oldu tabi bu yayılımda.
İyi kötü tepki aldık, kankilerimiz de sırtımızı patpatladı ama bütün bu durumlarda Chanyeol'ü görmedim, üç gündür görmüyordum da. Ortalıktan kayboluşları bana derin nefesler aldırırken aynı zamanda umursamıyordum da, bana birden gelen bu rahatlık tuhaf hissettirse de sorgulamadım.

"Lan Do Kyungsoo o boya öyle mi sürülür allahın cezası?" Kyungsoo elindeki sulu boya fırçası ile yağlı boyaları karıştırırken ensesine bir tane geçirdiğimde ağzındaki sakızı düşürdü. Bana pis pis bakıp küfür ettikten sonra yerine oturduğunda bütün fırçaları suya sokup çıkardım, her tarafımız leş gibi olmuştu. Teneffüs olduğu halde boyama ile uğraşmamın tek sebebi Bayan Scout'ın keçi inadı ve iğrenç ses tonuydu. Sınıfın ortasında bağıra çağıra bu resimler bugün bitecek deyip topuklarını vura vura sınıftan çıktığında teneffüstü, Do Kyungsoo da o yüzden hemen yanımda bitiverdi. 

"Aman be ne yapıyorsan yap Picasso mudur nedir pezevenk." Söylene söylene ayaklarını topladığında yarım kalan resmime devam ettim, Kyungsoo biraz oturduktan sonra Jongin'i kontrol edeceğini söyleyip sınıftan çıktı.

Belimin ağrıdığını hissedip elimde boya fırça ne varsa kenarı fırlattıktan sonra oturduğum sandalyeye sırtımı dayadım.

"Baekhyun?" Jongdae sınıfın içine girip beni gözleriyle aradığında elimi havaya kaldırıp bulunduğum yeri belirttim, hemen yanıma geldi.

"Ne yapıyorsun?"

"Scout'ın işleriyle uğraşıyorum işte, sen?"

"Hiç, öyle." Yanıbaşımda dikilirken önce elleriyle uğraştı, sonra yerinde kıpırdanıp durdu.

tut elimi buradan gidelim//chanbaekWhere stories live. Discover now