final

3.3K 433 669
                                    


farid farjad - kelebekler de ağlar
erkin koray - seni her gördüğümde

Kyungsoo'nun bütün gerçekleri yüzüme vurması ve benim de bunları artık kabul ettiğim günün üzerinden sanırım bir hafta geçti. Her şey aynı şekilde ilerlemeye devam ediyor. Jongdae'ye karşı kendi içimde başlattığım küslük onu hiç etkilemedi, bir haftadır birbirimize tek bir kelime bile etmememiz, yüzlerimize bile bakmamamız onun umrunda olmadı hatta başka kişilerle takılmaya bile başladı. Böylece aramızdaki arkadaşlık ilişkisinin aslında onun için çoktan bitmiş olduğunu da anladım.
Kyungsoo, Yixing, Minseok ve Sehun ile takılmaya devam ediyor, ara sıra da Kyungsoo sayesinde Jongin ile konuşup, ayaküstü sohbet ediyoruz.

Kyungsoo'nun dediğine göre benim dertten boğulduğum ve kafayı yediğim şu günler, hatta şu aylarda Jongin ile araları çok fazla açılmış ve artık birbirlerine ne flört ne de sevgili gözüyle baktıklarını itiraf etmişler. Karşılıklı sevgi bitmesi sonucu ise arkadaş kalmak istemişler ve tıpkı Sehun ve ben gibi, normalce hayatlarına devam ediyorlar.

Yixing için ise değişen bir şey yok, varlığını unuttuğum Junmyeon ile beraber kahve günleri yapıp, gazetelerin günlük şiir kısımlarını kesip birbirlerinin ellerine tutuşturuyorlarmış. Yixing bunun manyak güzel bir şey olduğunu söylerken elini kalbine götürüp gözlerini kırpıştırdı, onu ilk defa böyle ilişkiler içinde gördüğüm için aynı anda hem şaşırıp hem de mutlu olduğu için mutlu oldum.

Hiç konusunu açmamış, açmak bile istememiştim ama ben sormadan Kyungsoo'nun, artık biz de Jongdae ile konuşmuyoruz, demesi üzerine biraz tuhaf hissedip Jongdae için içimde kalan un ufak vidanımla birlikte hüzün duymuştum. Ama yalnız değildi, yeni arkadaşları vardı ve oldukça iyi görünüyordu, Chanyeol de yanındaydı zaten.

Chanyeol ise, aynı sınıfta, aynı okulda olmamıza rağmen onu çok nadir görüyorum. Her sabah okula geldiğimde belli etmeden etrafı tarayıp gözlerimle arıyorum ama göremiyorum, bazen şansıma birkaç derse giriyor, o zaman ise çökmüş halini görüp bir daha hiç görmemeyi diliyorum. Sınıftaki kızların konuşamalarından duyduklarıma göre ise Park Chanyeol müzik sınıfından hiç çıkmayıp saatlerce piyano çalıyor, sanırım başı tuşların üzerinde uyuyakaldığını görenler de olmuş. Onun bu halini açıklayamıyorum, bu çökmüş halinin sebebini her sorguladığımda çıkmaza giriyorum, elimde olan tek şey ise kalbimin sıkışması oluyor.

"Baekhyun kantine gideceğim bir şeyler istiyor musun?" Minseok önündeki test kitabını sinirle duvara fırlatıp ardından gülümseyerek yüzüme baktığında korkmadan edemedim.

"Hayır, teşekkür ederim."

"Tamam o zaman." Kıvırta kıvırta sınıftan çıkarken havadan bir öpücük atarak gitti.

Elimdeki kalemi döndürüp iç çekerek başımı pencereye çevirdiğimde havanın hafifçe karardığını fark ettim, tekrar önüme dönerek başımı sıraya vurdum, aşırı-iğrenç-bir-gündü.

"Baekhyun!"

Sınıftaki çığlığı duymamla başımı kaldırıp gelene baktım. Jongdae oldukça sinirli bir şekilde yanıma gelirken birdenbire bileğimden tutarak beni sınıftan çıkardı. Hiçbir şey dememe izin vermeden bizi merdivenlerden çıkarttığında çatıya açılan kapıyı açtı ve bileğimden savurarak dışarıya çıkmamı sağladı.

"Mutlu musun?" dedi dişlerinin arasından tıslarken, çok fazla sinirli duruyordu, gözlerinin içi kızarıktı ve ben neler olduğunu anlamıyordum.
"Chanyeol benden ayrıldı, mutlu musun söylesene?" Saçlarını çeke çeke bağırırken gözlerim irileşti. Ne zaman ayrıldıkları hakkında hiçbir fikrim yoktu, Jongdae'nin neden bu kadar aptalca konuştuğunu da bilmiyordum.

tut elimi buradan gidelim//chanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin