kanser olmuşsun hayırlı olsun

2.6K 359 67
                                    

kaan boşnak - uzatma n'olursun

"Bence" dedi Jongdae, bir yandan da elindeki elmayı kemirmeye devam ediyordu, "çok fena kafalandık."
Ona hak vermemek için dilimi ısırdığımda Kyungsoo ileriye bakan bakışlarını kesmemişti.

"Bir daha aynı şeyi dersen yemin ederim bütün dergilerini yakar üstüne de gözlük koleksiyonu yaptığını babana söylerim." Kyungsoo bakışlarını hâlâ kesmeyip dişlerini sıkarken bunun Jongdae için çok büyük bir tehdit olduğunu düşündüm. Elmasını kemirmeye devam ederken zaten babam öğrendi mırıldanmalarına göz devirerek Kyungsoo'ya baktım. Oldukça gergindi, aynı zamanda sinirli, sinirli ve sinirli. Yaklaşık iki saattir burada oturuyorduk ve birkaç dersi kaçırmıştık ve muhtemelen de yok yazılmıştık ama hâlâ siniri geçmemişti. Söylemem gerekirse, Kyungsoo sinirlenince aşırı korkunç oluyordu ve dünyanın en mantıklı cümlesini söylesem bile bana uzunca baktıktan sonra yumruk yumruğa dövüşecekmişiz gibi geliyordu. Belki de sadece o yumruk atar ben de sağlam bir dayak yerdim, bu da oldukça büyük bir olasıydı ama şu an konumuz bu değil. Kudurmuş boğalar gibi burnundan soluya soluya nefes alması ve moraracak kadar sinirlenmesinin tek sebebi, Kim Jongin. Sebep Kim Jongin, çünkü sabahın bir körü Kyungsoo'nun bu şerefsiz Kim Jongin sözünü tutmayan bir şerefsiz diyerek odama dalması ve şakır şakır dökülmesi sonucunda olay Kim Jongin sözünü tutmayan bir şerefsiz'e çıkıyordu. Kyungsoo'nun dökülmesinden anladığım şu ki; Kim Jongin bir hafta önce verdiği 'beraber takılma ve yakınlaşma' sözünü bir haftadır yerine getirmemişti ve Kyungsoo'nun artık ömrü tükenmişti çünkü tam bir haftada bu kara oğlanın herhangi bir dışarı çıkma teklifini beklerken kanser olmuştu. Ayrıca ortada sadece gelmeyen bir teklif değil, tavşan gibi zıplattığı kızlar da var, demişti Kyungsoo. Yüzün gülmedi be gülüm diye saçını okşayarak dudak büktüğüm sırada da elime vurmuş ve Kim Jongin yoksa Park Chanyeol de yok diyerek yüreğimin ortasına kocaman bir öküz koymuştu. Elimi saçından çekmiştim ama dudak büzmeye devam etmiştim. Kafamda bir şeyler ötüyordu Park Chanyeol de yok diye. Yüzüm gülmedi be diye tam zırlayacakken ve neden zırladığımı bile bilmezken Kyungsoo ağlak durumundan çıkıp Kim Jongin'e yeni ürettiği küfürlerini saydırmıştı ve ben de kulaklarımı kapatmıştım. Saydırması bittikten sonra sırtını yastığa yaslamış ve araba sinemasına gidelim mi diye sormuştu, ben de kabul etmiştim.

Şimdi Kyungsoo'nun küfürlerinin, kafamda öten Park Chanyeol de yok sinyallerinin ve bu sinyalleri çalıştıran şerefsiz kim diye çığırmalarımın, araba sinemasının üzerinden iki gün geçmişti. Okulun bahçesindeki kamelyada oturuyorduk ve az ileride basketbol sahası vardı. Bahçeye çıkarken ve ağaçların altına oturacakken Kyungsoo kolumuzdan çekip buraya oturacağız dediğinde sebebini anlamamıştım ama sırtımı tahtalara yasladığım an, kıçını zorla kapatan bir şortla basketbol oynayan Kim Jongin'i ve yandaşlarını gördüm. Kyungsoo kaşlarını çatmış, Jongdae yemek arasında birisinden çaldığı elmayı kemirirken ve ben Park Chanyeol'ün top peşinde koşturarak kıkır kıkır gülmesine takılı kalmışken Jongdae birden buraya güneş vuruyor ya diye cırlamış ve girdiğim hülyalardan ayrılmamı sağlamıştı. Kyungsoo ve ben ona kötü bakışlarımızı attığımızda ne oluyor lan size diye tekrar cırlamıştı ve ben de susması için Kim Jongin'in yaptığı kalleşlikten bahsetmiştim. Aslında Kim Jongin'in yaptığı bana göre kalleşlik değildi ve ne bok yerse yesin beni hiç ilgilendirmiyordu ama Park Chanyeol ile arkadaştı ve 'takılacağız' kelimesi hepimizi içeriyordu. Yani Kyungsoo her ne kadar kendisi için bu sözü alsa da dolaylı yoldan Chanyeol ve ben de takılacaktık. Evet, Jongin şerefsizlik yapmasaydı takılacaktık ama şerefsizlik yapmıştı ve dolayısıyla takılmayacaktık. Bu beni derinden üzmüş ve yüreğime ağırlık vermişti. Bunun beni neden üzdüğünü de tam kestiremiyordum bu yüzden okula gelirken Jongdae'ye sorduğumda bana, ondan hoşlandığını ne zaman kabulleneceksin dedikten sonra kendimi iğrenç hissettirecek bir bakış atmış ve kahkahalarla yürümeye devam etmişti. Kyungsoo da arkamdan gelerek salağa yatıp sinirimi attırma demiş ve kaşlarını çatmaya devam etmişti. Hoşlanmıyordum, olmayan bir şeyi kabul edemezdim. Tamam belki etkilenmiş olabilirdim ama hoşlanmıyordum. Hem daha onunla tam olarak tanışmamıştık bile, sadece arada bir gözü gözüme takılıyordu o kadar. Geleli de az olmuştu, bu kadar kısa zamanda belki birisi birisinden hoşlanabilirdi ama söz konusu bendim ve bu kadar kısa zamanda hiç kimseden hoşlanmazdım, yani en azından ben öyle düşünüyordum.

tut elimi buradan gidelim//chanbaekOnde histórias criam vida. Descubra agora