sen sıkı sarıl kalbime dünya sandığın yer değil

2.6K 296 135
                                    

sevince - erkin koray

"Baekhyun, şu süsleri lambaların etrafına takar mısın hayatım?"

"Hayır."

"Tak ulan şunu." Kyungsoo'nun kırmızı suratını görünce yanına ilerleyerek elindeki süsleri aldım, yüzü eski haline dönünce gülümseyerek bana öpücük attı ve işine devam etti.

Bugün panayırın ilk günüydü, yırtık sesli müdüremizin de emriyle belirlenen sınıflardaki öğrenciler okulun bahçesini süslemede yardımda bulunacaktı, ilk okuldaymışız gibi hissediyordum ve bunda kesinlikle haklıydım.
Çoğu kişi kesinlikle yardımda bulunuyordu, ama bahçe tellerinden önce çantasını sonra da kendisini atanları da görmüştüm.
Kyungsoo'ya kaç kere bizim de kaçmamız gerektiğini, alnımızda enayi yazmadığını, bu süslemelerin çok boş olduğunu söyledim ama o, aldırış etmedi ve şu an büyük bir mutlulukla Jongin'in omuzlarına çıkmış, portakal ağacına yılbaşı süsleri asıyordu. Ben ise, etrafa yer yer konulmuş, çalıştığına bile emin olmadığım ampullerin etrafına, daha afilli bir aydınlatma olması için el yapımı süsler geçiriyordum.

Güneş tepemizdeydi, terlemiştim, okul üniforması beyazdı ve üzerime yapışıyordu. Kendimi çimenlerin üzerine atmak istiyordum ama herkes bir şeylerin ucundan tutmuşken benim yatmam hoş olmazdı.
Başımı çevirerek Jongdae'ye baktım, Chanyeol ile masaların etrafına sandalyeleri yerleştiriyorlar, aynı zamanda sohbet de ediyorlardı.
Yixing, Junmyeon ile daha nereye takacaklarını bilemediğim süsleri paketlerinden çıkartıyorlardı. Kyungsoo ise hâlâ Jongin'in omuzundaydı ve ağaçtaki süslerin yerleştirmesi bittiği halde Jongin'e, hâlâ süslemelerle uğraştığını, biraz daha sırtını dikleştirmesini söylüyordu. Başımı tekrar önümdeki ampullere çevirdim ve derin bir nefes alarak elimdeki süsleri etrafına sarmaya başladım.

Ampullerin arasında beş adımlık mesafe vardı ve çalıştırınca hepsi farklı renkte ışık yayıyordu. Süslemeleri bitirince sırtımı dikleştirdim ve oturduğum yerden kalkarak tekrar çalıştırdım, tahmin etmediğim bir şekilde gerçekten daha iyi ışık yayıyordu.

"Güzel iş, Byun." Sesin geldiği tarafa dönerek güneşten dolayı gözlerimi kıstım, Sehun, yanıma gelerek gülümsedi.

"Teşekkür ederim." Ellerimi çırparak üzerimdeki tozları silkeledim. Elindeki iki bardaktan birini bana uzattı.

"İç hadi, susamışsındır." Uzattığı bardağı alırken tekrar teşekkür ettim. İçtikten sonra karton bardağı elimden alarak çöpe attı. Bu halleri beni şaşırtmıştı, yanıma gelip gıcık bir şekilde prenses diye ciyaklamasını bile bekliyordum fakat o, yorulduğumu düşünüp bana su uzatmıştı.

"Kes sesini ve işine odaklan, anladın mı?" Jongdae'nin sesiyle başımı olduğu tarafa çevirdim. Masaların etrafında, ayakta dikiliyordu ve elinde süs paketi vardı. Kaşları çatılıydı, karşısında Jongin duruyordu ve ben boynundaki damarları gördüğüme yemin edebilirdim. Hızlı adımlarla yanlarına ulaştım, çevrelerine toplanmış kişilerden dolayı Jongdae'nin yanına gidememiştim, olayı anlamaya çalışıyordum.

"Bir şeyi neden düzgün yapamıyorsun? Yardımcı olmak için mi buradasın yoksa daha çok ayak bağı mı?" Jongin'in sesiyle ona baktım, kısa boylu olmak şu an işime yaramıyordu, aslında hiçbir zaman işime yaramıyordu.

"Ufak bir hatadan dolayı bana diklenmeyi kes ve kendi işine bak." Artık duramadığım için önümdeki kişileri iterek Jongdae'nin yanına ulaştım.

"Neyin çenesini yapıyorsunuz?" Jongin'e döndüm, Jongdae yanımda sinirden olduğunu düşündüğüm bir şekilde kıpkırmızı olmuştu.

"Süslerin çoğu yırtılmış ve bil bakalım bunda kimin parmağı var?"

tut elimi buradan gidelim//chanbaekWhere stories live. Discover now