birlikte yürüdük mü bilmiyorum belki yalnızca selamlaştık

2.5K 340 121
                                    

god save our young blood - borns & lana del rey

"Hayır, hayır o oraya değil, salak."

"Hayır, kesinlikle oraya, sensin salak."

Yixing ve Jongdae yere uzanmış bir şekilde yap-boz oynuyorlardı. Geldikleri anda yere çöküp oynamaya başlamışlardı ve geldikleri andan beri didişip duruyorlardı. Şimdi ise Jongdae, elindeķi kesinlikle orta bir yere gelmesi gereken parçayı en köşeye yerleştiriyordu ve Yixing saçlarını yoluyordu.

"Gerçekten orgazm oldum." Yanı başımda uzanan Kyungsoo'ya baktım. Yatağa boylu boyunca uzanmıştı ve çenesini ellerine dayayıp önündeki dergiden Brigitte Bardot resimlerine bakıyordu. Normalde eline limon alıp emikler dururdu ama evde limon kalmadı be diye cinnet geçirdiğimde susmuştu. Bugün pazardı, Jongdaeleri sabah kahvaltıya çağırmıştım. Aslında ben çağırmamıştım, Jongdae zorla kendisini davet ettirip arkasından Kyungsoo ve Yixing'i de sürüklemişti. Rahattım çünkü yemekleri Kyungsoo hazırlıyordu ve öyle de yapmıştı.

"Oynamıyorum be." Jongdae elindeki parçayı yere fırlatırken aynı zamanda Yixing'in yerleştiği bütün parçaları da havaya fırlatarak kalkmıştı. Yixing çığlıklar atarak ayağa kalkarken Jongdae daha fazla bağırdı ve birkaç eşyamı kırdıklarına emin olduğum bir şekilde kovalamaca oynadılar. Bu halleri beni güldürdü.

"Birkaç güne panayır kuruluyor." dedi Kyungsoo, yüzünü tavanımdaki yıldızlara çevirmişti.

"Evet, bu sefer bisiklet kiralayacağımıza söz verdin." Bu onun oflamasına sebep oldu.

Kyungsoo küçük yaşlarındayken, babasının ona aldığı ilk kırmızı bisikletine gözü gibi bakmış. Bakmış ama sürmemiş, sürmeyi aklından bile geçirmemiş. Ekmek almaya giderken onunla gidiyormuş fakat kenarlarından tutarak, bazen arkadaşlarıyla oyun oynarken bahçelerinden çıkartıp evlerinin önüne koyuyormuş, bazı günler de annesinden gizlice odasına çıkarıyormuş. Fakat hiç üzerine binip sürmemiş. Babası bir gün çıkarmış bunu odasından, koymuş iki tekerleklinin üzerine. Sür demiş, düşeceğim diye korkma ben buradayım. Kyungsoo bunu anlatırken gülümsüyor ve gözleri doluyordu. Ellerini koymuş demirlere, güvende hissediyormuş çünkü babası arkasındaymış, her zamanki gibi. Kyungsoo sürmüş, sürerken kıkır kıkır gülmesini de es geçmemek istediğini söyledi, kıkır kıkır gülerken dengesini kaybedip düşmüş. Dizleri kanamış, avuçları soyulmuş, birkaç çakıl taşı çıkardığını da unutmamak gerekiyor. Kyungsoo bu kısmını anlatırken gülümsemiyordu fakat gözleri halen dolu doluydu. Babam beni kandırdı demişti Kyungsoo, her zamanki gibi.
Panayırlarda bana göre en güzel şeylerden birisi bisiklet sürmekti, hiçbirimizin de bisikleti yoktu bu yüzden kiralamak istemiştik bir seferinde. Kyungsoo şiddetle karşı çıkmıştı, kırmadık.

"Tamam," dedi Kyungsoo, "tamam kiralarız."

Onayıyla memnun olurken Jongdae ve Yixing'i merak ettim. Sesleri kesilmişti, ya birbirlerini öldürmüşlerdi ya da pes edip yere yığılmışlardı. Oturduğum yerden kalkarak salona ilerledim.

"Jongdae?" Koltukların arkasına, masanın altına bakmıştım fakat salonda yoklardı. Ayaklarımı sürüyerek mutfağa ilerledim.

"Allah belanızı versin."

Jongdae ve Yixing suç üstünde yakalanmış gibi başlarını kaldırarak bana baktı. Gözlerimi kapatarak tek elimi şakağıma koydum.

"Ne yapıyorsunuz ulan siz?" Ne yaptıklarını görebiliyordum. Jongdae yere oturmuş, elini bal kavanozuma sokmuş ve her yerini bal etmişti, saçlarının ön kısmından damladığına yemin edebilirdim. Yixing ise, anlamamıştım, buzdolabımın içine oturmaya çalışıyordu.

tut elimi buradan gidelim//chanbaekWhere stories live. Discover now