tw-eight

4.7K 217 65
                                    

Canım yanıyordu. Belki küçük bir olaydı ama gerçekten canım yanıyordu. Fiziksel bir acı değildi belki ama ruhum yanıyordu. Artık hiçbir şekilde onlardan değildim. Artık yoktum belkide. Unutulmuştum. Hayır bu unutulma değildi. Bu hiç var olmayışımdı...

Deniz kenarında oturmuş elimdeki kartlara bakıyordum. Kendimi bildim bileli bunlar vardı elimde. Anne ve babam yanımda olmadığı için ihtiyaçlarımı bunlarla karşılardım hep. Üzüldüğüm şey paranın gidişi değildi belki ama değişik hissediyordum yine. Yokmuş gibi. Her şey netlik kazanıyordu hayatımda. Artık sadece bendim. Kendi hayatımı kendim kazanmak zorundaydım. Buna mecburdum. 

Tek başıma Taksim'in o güzel caddesinde gezerken küçük bir butiğin camında dikkatimi çeken turuncu bir sweatshirt ile başladı her şey. Satın almak için içeriye girdiğimde diğer turuncu giyimler çekti dikkatimi. Onlara yöneldiğimde kendi bedenime uygun olanları topladım hep. Turuncuydu işte hepsi. Güzeldi. Kasaya gidip ödeme yapmak istediğimde kredi kartlarım geçersizdi. Bankayı aradıklarında kartın iptal ettirildiğini söylemişlerdi. Kısaca teşekkür edip bırakmıştım aldıklarımı. Şimdide oturuyordum işte bir bankta. 

''İş bulmam lazım'' diye mırıldandım kendi kendime. 

''Üzerindekilerden zenginlik akıyor evlat, ne işi'' diye bir ses işittim yan tarafımdan. O tarafa döndüğümde, orta yaşlı, başında şapkası, sakallı, üzerinde eski kıyafetler olan bir adam oturuyordu. Kitaplardaki ya da filmlerdeki klişeleri yaşamak istemesem de elinde birde içki şişesi vardı. Dertleşecek adam tipiydi işte.

''Artık fakirim, gerçi hiç zengin birisi değildim ama'' dedim acı bir tebessümle. 

''Aynıyız desene o zaman, çocuk'' Elindeki biradan bir yudum daha alıp bana uzattı. Hiç bir iğrenme olmadan alıp dudaklarıma götürdüm. Tekrar ona uzattığımda gülümseyerek  aldı elimden.

''İçmek için erken değil mi? Sende mi dertlisin yoksa'' 

''Dert ne zaman eksik olur ki çocuk? Şu önümüzden geçen herkesin bir derdi vardır emin ol. Gülmelerine bakma. İçindekileri bilmeli, anlamalı insan. Ama ne yazık ki olmuyor.'' derken eliyle kafasını gösteriyordu. ''Mesela senin ne derdin var? Halden anlamayan birisi olsam şu yorumu yapardım bak, annen ve babanla kavga ettin, son model spor arabanı elinden aldılar değil mi?'' dediğinde kısık ve küçük bir kahkaha atıp önümdeki deniz manzarasına döndüm. Aklımda olan tek şey manzaranın güzelliği değil, atladığımda boğulma olasılığımdı. Kafamı hızla iki yana sallayıp kurtulmak istedim bu düşüncelerimden. Atlatacaktım, tekrar dönmeyecektim o depresif hallerime.

''Anne ve baba..'' dedim ona bakarak. ''Ben o şeylere hiçbir zamana sahip olmadım. Bendeki tek yerleri kazık ve kan'' dediğimde gülümsedi yorgunca.

''Senin sınavında onlar demek ki'' Hala elindeki birayı içiyordu. Cebimdeki sigara paketini çıkartıp aceleyle yaktım bir tane. Nikotin şarttı. Paketi cebime atmadan bir tane de adama uzattım. Oda alıp yaktığında cebime attım tekrar.

''Yaşın küçük olmalı, neden sigara içiyorsun, yazık değil mi ciğerlerine, çocuk?'' Gülümsedim yavaşça.

''19 yaşındayım, pekte küçük sayılmam.'' dedim elimdeki sigaradan derin bir nefes çekerken. ''Konuşmak güzeldi yabancı, iş bulmam gerek'' dedim banktan kalkarken. ''Belki yine karşılarız'' deyip gülümsedim yüzüne.

------------------------------------------------------------------------------------------

Cebimde kalan son parayı saydığımda olmayan moralim hızla eksilere düşmüştü. İş bulmalıydım. Kimseye muhtaç kalmayacağımı onlara göstermeliydim. Belki umurlarında değildi, ki büyük ihtimal olmayacaktı ama ben yine de kanıtlamak istiyordum. Taksim'den yürüyerek Beşiktaş'a inmiş aylak aylak dolanıyordum. Büyük bir restoranın camında fark ettiğim yazıyla olduğum yerde kalıp yazıyı okumaya başladım.

aleph |bxb|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin