II

1.2K 100 35
                                    

Gece yarısı kabus görerek yataktan kendi bağırışımla kalkmıştım. Elim saçıma gittiğinde terden ıslanmış saçlarımı geri ittirdim. O pislik girmişti yine uykularıma. Sinirlenerek ayağa kalktım fakat alışmayan bedenim düşecek gibi olmuştu ki duvara tutundum. Üstümü değiştirmek için bir kaç parça eşyayı yatağıma bırakıp havlumu da alıp banyoya girdim. Soğuk bir duş almak bedenime iyi gelecekti. Musluğu kapatıp soğuk su dolu olan küvete girdim. Bedenim sudan çıkmam için sinyaller verse de aldırış etmedim. Bedenim suya aşılırken, soğukluğuna rağmen mayışmtığımı hissettim ve uykuya daldım.

Uyandığımda titreyen bedenimle nerede olduğumu anlamam uzun sürmedi, dün akşam buz gibi olan suda kalmıştım. Hapşırdığım an kendimi tebrik etmek istedim bir grip olmadığım kalmıştı zaten. Harika, fevkalade ne diyebilirdim ki başka?

Ilık bir suyla duş aldıktan sonra banyodan çıktım ve havlumu alıp odama geçtim. 19 yaşındaydım ve üniversiteye henüz gitmemiştim, kazanamadığımdan değil de, bu kadar doluyken üniversiteye gitmek istemediğimdendi. Beynimin o dersleri kaldırabileceğinden emin değildim. Hayatım boyunca çok çalışmış ve iyi bir üniversiteyi kazanmak için uğraşmıştım. Şu an ise boşuna çabalamışım gibi geliyordu.

Bir iş yapmam gerektiği için kendi minik kafemi açmış ve orada çalışmaya başlamıştım. Kafemin ismi ise "Mahi Kafe'ydi."
Mahi kelimesi; Yok eden, mahveden perişan eden anlamlarına geliyordu. Tam da bana göre bir kelimeydi kendime yaptıklarımı anlatıyordu.

Siyah boğazlı kazağımı üzerime geçirdikten sonra mavi kot tutulumumu giydim. Beyaz bilekte olan çoraplarımı ve siyah ayakkabılarımı da ayaklarıma geçirdim ve saçlarımı tarayıp kuruttuktan sonra topuz yaptım. Kaküllerimi de düzgünce taradım. Siyah ceketimi de giydikten sonra çantamı ve telefonu alıp evden çıktım.

Çalışan 3 kişi beni görünce gülümsedi yeni saç şeklime baktılar hepsi beğeni dolu sözler söyledikten sonra başımı sallayarak teşekkür ettim. Tek katlı olan kafenin dışı siyah mat bir renge sahipti. İçerisi ise renkliydi. Bana göre bu da çoğu şeyin dışardan göründüğü gibi olmadığını yansıtıyordu.  Saat 12'ydi ve neredeyse her yer doluydu. Kafenin en uç noktasında kapı vardı ve orası dışarıya açılıyordu, masanın etrafında 4'lü olarak hazırlanan salıncaklar bulunuyordu. Toplamda ise 4 masa vardı. Yan tarafı boydan boya camla kaplıydı ve üzeri de kapalıydı. Genellikle kafenin en tercih edilen tarafı burasıydı. Büyük duvarda ise "Cihân-ârâ cihan içindedür arayı bilmezler. O mahiler ki deryâ içredür deryâyı bilmezler." (Hayâli) yazıyordu.

Çalışanların bulunduğu yere geçtikten sonra oturarak telefonda annemin numarasını tuşladım. Telefon kapanmak üzereyken açılmıştı. Bu beni hayli şaşırtsa da boğazımı temizleyerek heyecanla konuştum.

"Anne."

"Ne oldu sürekli arıyorsun? Paran bittiyse baban banka hesabına yatırdı bir miktar. İşimiz var hadi görüşürüz." Deyip kapatırken
"Anne" dedim ama çoktan kapatmıştı. Sinirle elimdeki telefonu sıktım ve boşta olan elimi de etime geçirdim. Lanet olsun onları çok özlemiştim. Akmak için yalvaran yaşlarım gözlerime tırmanmıştı. Hayır sizi salak göz yaşları şimdi olmaz daha sonrası için lütfen bekleyin.

"Saçların güzel olmuş." Diyerek yanımda beliren Lavin'e baktım. Arada beni ziyarete gelirdi. Başımı salladığımda suratındaki mutsuzluğu gördüm. İçimde bir yerlerde bir şeyler kırılmıştı. Vay canına kırılacak bir şeylerin kalması güzeldi.

"Her gün gözümün önünde bitiyorsun, ölüyorsun, kalmıyorsun Lina. Ne olursun anlat konuş benimle " Dedi sesi sonlara doğru kısılırken. Bir şey olmadı diyemezdim. Lavin akıllı kızdı ve ısrar ederdi ve bende ağzımı boşa yormak istemiyordum.

MEYUS(Ara Verildi)Where stories live. Discover now