VII/ Fotoğraf

597 52 17
                                    

Her geçen gün bu göğsümdeki acı daha da dayanılmaz bir hal alıyordu. Haykırıyordum gökyüzüne neden duyan olmuyordu acılarımı? Sanırım yavaş yavaş alışıyordum kimsenin beni duymayıp anlamamasına, yavaş yavaş alışıyordum bu acıya ve yavaş yavaş alışacaktım katil olmaya. Ben bir insanın ruhu bedenden çıkmadığı sürece de ölünülebileceğinin en büyük kanıtıydım. Gülmek en çok bana yasakmış. Ruhum acıya mührünü basmış, prangalı ruhum...

"O çocuk kimdi Lina?" Dedi babam mesafeli sesiyle. Mutfaktan içerisine girerken gözlerim arkaya kaymıştı.

"Gitti mi?"

"İşi olduğunu söyleyip gitti." İş mi? Nereden çıkmıştı ki durup dururken?

"Benim bir arkadaşım. Neden sordun?"

"Hiç hadi hazırlan Yusuf abinlerin evine gidiyoruz." Dediğinde gözlerimin önüne unutmak istediğim hatıralarım geldi. O ev. Laneti üzerime sinmiş, 11 yaşımı bana zindan etmiş ev. Oraya tekrar gidecek miydim, bu kabusu kendime yaşatacak mıydım? Asla.

"Ben gelmek istemiyorum." Dedim omuz silkerek.

"Ne demek gelmek istemiyorum, geleceksin."

"İstemiyorum gelmek falan bana karışmayın."

"Kafanda ne uydurduğunu bilmiyorum ama küçükken saçmaladıkların yüzündense-" diyordu ki annem bir hışımla ona dönmemle söyleyemediklerini ağzına tıktı.

"Tek bir kelime daha etme!" Dedim sinirle suratına bakarken. Bana inanmadığı yetmiyormuş gibi bir de yalancı olduğumu söylüyordu suratıma.

"Sesine hakim ol." Dedi babam sinirli bir şekilde.

"Sizde anne baba gibi davranın o zaman!" Dedim ve mutfaktan çıkıyordum ki babam kolumu tuttu.

"Ne oluyor sana? Ne bu tavırlar! Biz senin aileniz böyle davranamazsın bize, git derslerine çalış sınava gireceksin bu sene dışarıda onun bununla sürtme." Dediğinde gözlerim irice açıldı.

"Sen ne dediğini sanıyorsun ya!" Dedim suratına bağırarak.

"Baban haklı, bize nasıl sesini yükseltirsin?" Dedi Annem de kızarak.

"Bırak beni kalmak istemiyorum burada." Dedim kolumu kurtarmaya çalışırken.

Daha fazla sıktıktan sonra "Dur yerinde!" Diyerek bir tokat attı. Tokat canımı yaksa da sesimi bile çıkaramadım. Sustum. Bütün bu yaşadıklarım sükutun nabzına bıçak vurmuştu, yıllarca tutunduğum bir dal daha elimden kayıp gitmişti. Sonra bir kere daha farkettim küçükken kafamda canlandırdığım mutlulukların yalan olduğunu. Bir kere daha farkettim ki mutluluk asla benim olmayacaktı, acıysa her zaman yanı başımda benimleydi.

Başımı dikleştirip suratına baktım. "Bir tokatla yıkılacağımı sanıyorsun değil mi?"

Kaşları çatık bana baktıktan sonra kolumdan sürükleyerek yukarı çıkardı ve fırlatırcasına odama attı beni. Kapı kilitlenme sesi duyarken gözlerimi irileştirdim.

"Ne yapıyorsun ya! Aç kapıyı!" Dedim kapıyı yumruklayarak.

"Aklın başına gelene kadar burada kalacaksın yarın sabah da gideceğiz erkenden! Hazırlansan iyi edersin çünkü bir kaç gün kalacağız ." Diye bağırdığında sinirle ofladım. Allah'ım şimdi ne yapacaktım ben? Sinirle odada volta attım. Bir kaç dakika sonra kapım tıklatıldığında kapıya yaklaştım.

"Abla?" Dendiğinde kulağımı kapıya yasladım.

"Zorbey, canım."

"Abla sen iyi misin?"

MEYUS(Ara Verildi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin