2

1.5K 102 15
                                    

2Köyün girişine gelmeden önce ona döndüm.

" Ben burada ineyim. Köylüler bizi böyle görürlerse yanlış anlarlar. " dediğimde gülümsedi ve başını salladı. Önce o indi sonrada bana inmem için elini uzattı. Elinden tutup indikten sonra ona döndüm ve sağ taraftaki hanı işaret ettim.

" Oraya gidersen eğer sana kalacak yer ve yiyecek verirler. " dediğimde başını salladı ve konuşmaya başladı. Bir yandan da koyu kahve rengindeki atına biniyordu.

" Bu arada Hae Soo öyle herkesle konuşmamalısın. Hele ki o kişi bir yabancıysa. " dediğinde ona döndüm ve yüzümü buruşturdum.

" Normalde böyle değildim. Ama nedense sana güveniyorum. " dediğimde bana o gülüşlerinden bir tane daha gönderdi.

" Biliyorum, insanlara karşı güvenilir bir görünüş sergiliyorum. Ama dikkatli olmalısın. Hele de senin gibi hanımlar bu husus da daha dikkatli olmalı. " dediğinde başımı salladıktan sonra evime doğru ilerlemeye başladım. İnsanlara veda etmeyi sevmezdim, bu yüzden gitmek için hızlı davranıyordum. O ise öyle atının üstünde duruyordu.

" Bir daha görüşecek miyiz?" diye bağırdığında arkamı dönüp ona el salladım.

" Kim bilir, belki birgün tekrar karşılaşırız. " diye bağırdım ve yürümeye devam ettim.

O akşam sadece sarayı düşündüm. Amcamı, annemi, babamı düşündüm. Neden bu köye tıkılıp kaldığımı ve neden sürgünde olduğumu düşünüp durdum. Bu yüzden gözüme tek bir uyku girmedi. Sonrasındaysa bazı şeyleri özlediğimi anladım. Babamı, annemi özlemiştim. Annemle birlikte uyuyuşumuzu özlemiştim. Babamın bana ay yüzlüm diye seslenişini... Hatıralar kafamın içinde dolaşırken, daha fazla onlar hakkında düşünürsem eğer ağlayacağımı farkettim ve yanımda uyuyan dadıma sezdirmeden ayağa kalktım. Sessiz olmaya çalışarak dışarı çıktım. Esen soğuk rüzgarla üşüsem de buna aldırmadan bahçedeki çimlere uzandım. Dadımla yaz gecelerinde yaptığımız gibi yıldızları saymaya başladım. Ancak ne yaparsam yapayım içimdeki bu üzüntü ve huzursuzluk bir türlü gitmiyor. Boğazım düğümleniyordu. Çok geçmeden gözümden bir yaş aktı daha sonraysa ağzımdan bir hıçkırık koptu. Beni duymuş olacakki dadım yanıma gelip beni kucakladı ve kulağıma annemin bana söylediği ninniyi söylemeye başladı. Nedense bu ninni beni rahatlatıyordu.

" Uyu meleğim uyu, annen sana yıldız toplarken uyu. Uyu meleğim uyu annen, sana cennetin kapılarını açarken uyu. Uyu meleğim uyu annen senin için bulutları dağıtıp sana güneşli bir gün verirken uyu. Uyu meleğim uyu annen seni herkesten korurken uyu. " diyerek birkaç kez bu sözleri tekrar etti. Artık sakinleşmiştim. Ona sarıldım ve beni içeri küçük odamıza götürmesine izin verdim. Beni yatağa yatırıp üzerime yorganı örttükten sonra saçlarımı okşamaya başladı.

" Artık anne ve babanız için ağlamamalısınız. " dediğinde ona döndüm.

" Onlar için ağladığımı nerden biliyorsun?" dediğimde gülümsedi.

" Küçükkende uyuyamayınca yaz kış dinlemeden çimlere uzanır, yıldızları sayar sonrada aklınıza anne babanız gelip ağlardınız. Size ancak bu ninniyi söylediğimde sakinleşirdiniz. Yoksa hatırlamıyor musunuz?" dediğinde başımı salladım. O anıları hatırlamak ve tekrar o günlere dönmek istemiyordum.

" Neyse, siz sadece uyuyun yarın herşey daha güzel olacak. " dediğinde güldüm. Dadımın en beğendiğim sözlerinden biriydi bu. Yarın herşey daha güzel olacak.

●●●
Gözlerime gelen güneş ışığıyla uyandım. Gerinerek sağ tarafıma döndüm. Dadım çoktan kalkmıştı. Bende kalkıp yer yatağını toplamaya başladım. İşimi bitirince camdan içeriye sızan güneş ışığına baktım. O sırada aklıma dün gece karşılaştığım genç geldi. Acaba ne zaman gidecekti, yoksa çoktan gitmiş miydi? Aklıma gelen bu sorularla yüzümü buruşturdum. Bananeydi ki, ben böyle düşünürken dışardan duyduğum möleme sesiyle gülümseyerek ahıra doğru yöneldim. Tam ahırın kapısını açacakken duyduğum sesle donup kaldım.

SterliçyaWhere stories live. Discover now