Final

917 51 121
                                    

Ve sonra ayaklarım havada asılı kaldı. Sehpa yere düştü. Canım yansada çırpınmadım. Boğazımı yakan o acıyı görmezden gelmeye çalıştım. Az sonra ölecektim. Kulaklarım yakarışları duyuyordu. Ama yine de açmadım gözlerimi. Sadece bekledim. Bekledim. Bekledim ve bekledim...

Öldüm sandınız değil mi?

dhdhdhdhdhdhshshdhshshhsshshshhsshhshsshhdhdhdhdgdgdussjshhshshsshshshshshshhdhdhshshdhdhddhhdhdhdhdhd

Ve birden ayaklarımdan tutuldum. Güçlü kollar beni yukarı kaldırıyordu. Gözlerimi istemsizce açtığımda idamcının bacaklarımdan beni tuttuğunu gördüm. Gerilen ip boynumu hala sıkıyordu. Az sonra vınlayıp gelen bir ok sesi duydum. Ok boğazımı sıkan ipi delip geçti. Bakışlarım anında refleks olarak okun geldiği yöne döndü.

Siyah atının üstündeydi. Gözleri kıpkırmızı olmuş ve öfke ile bakıyordu. Elinde yayı ve oku vardı. Yan tarafında Min Ki duruyordu. Kalabalık onu gördüğü an uğultular, haykırışlar sustu. Herkes şaşkındı. Atından hızla indi. Bana doğru gelirken istemsizce ağzımdan bir hıçkırık kaçtı.

İdamcı beni kucağından aşağı indirdi ama dayanacak gücüm yoktu. Ayaklarım kırılmış  gibi tutmuyordu. Yere düşecekken kolları beni sarmaladı. Kollarının arasına alırken ağzımdan bir hıçkırık çıktı.

" Gösteri bitti, dağılın!" diye bağırdı Min Ki.

Ağlamam şiddetlenirken sırtımı okşadı.

" Şşt geçti. " dedi kadife sesiyle. Ancak elimde değildi. Az önce ölüyordum ben. Kabullenmiştim. Bitmişti her şey. Gerçekten de gidecektim.

Elleri sırtımda gezinirken son gücümle ittirdim onu.

" Sen! Sen beni öldürdün. Beni öldürdün. " dedim göğsüme vurarak. Elini bana doğru uzattı.

" Bildiğin gibi değil Soo. Hiçbir şey sandığın gibi değil. " dediğinde ona ilerledim.

" Neredeydin o halde aşağılık herif! Neredeydin? " dediğimde kolumdan tutup beni kendine çekti.

" Böyle olacağını bilmiyordum. Üzgünüm. " dediğinde omzuna vurdum.

" Üzgün müsün? Ben nasıl hissediyorum biliyor musun? İhanet hissini tarif bile edemem. " dediğimde sımsıkı sarıldı.

" Sana bunu yapanlar, ödeyecekler. " dediğinde kaşlarım çatıldı. Kulağına fısıldadım.

" Annen, ne yapacaksın ona? En fazla ne yapabilirsin ki? Öldürecek misin?" dediğimde o da kulağıma fısıldadı.

" Daha da kötüsünü yapacağım. Tüm bu yaptıklarının cezasını en ağır şekilde çekecek. İzle ve gör. " dedi. Beni sımsıkı saran kolları gevşedi. Yorgundum. Açtım, susuzdum.

Kolları beni havaya kaldırdı. Başımı omzuna koydum. Sessizce ağlamaya devam ettim. Ağladığımı biliyordu. Ben her ne kadar göstermek istemesemde. Saçıma minik bir öpücük kondurdu.

" Sana bu yaptıklarının cezasını çekecekler. Hergün ölmeyi dileyecekler. " dediğinde onun bu duygusuz sesinden korktum.

Yürümeye devam etti. Askerlerin seslerini duyuyordum. Min Ki onlara emirler veriyordu. Yanımıza koşarak gelen ayak sesleri duydum.

" Soo iyi misin?" dedi Woo Hee.

" O iyi değil mi abi?" dedi Jung.

Göğsüne sanki kaybolmak istermiş gibi iyice sokuldum. Bu halimi farkedip bana baktı. Bende uzun bir zaman sonra o kahvelerine baktım.

SterliçyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin