9

994 86 2
                                    

Yavaş yavaş önümdeki dışarı ağaçlık bir alana açılan havuza doğru ilerledim. Üstümde dizimin bir karış üstünde biten vücuduma sarmaladığım bir havlu vardı. Onun üstünde de kırmızı renkte,ince bir sabahlık vardı. Havuza adım attığımda su ayak bileklerime kadar geliyordu, ayrıca su çok sıcaktı. Üstümdeki sabahlığı çıkardığımda etrafıma bakındım, benden başka kimse yoktu. Boğazıma bir yumru oturdu. Ben hep yalnızdım ve hep yalnız olacaktım, evlensem bile bu sevdiğim bir adamla olmayacaktı, bu ülkeyi yönetebilecek yetilere sahip biri olacaktı. Evlendiğim zamanda yalnız olacaktım. Belki çocuklarım olacaktı ama ben hep yalnız olacaktım. Benim kaderim buydu. Kimi sevdiysem onu kaybetmiştim. Annem, babam ve dadım. Belki de bir önceki hayatımın cezasını bu hayatımda tüm sevdiklerimi kaybederek çekiyordum. Gözümden bir damla yaş aktı. Böyle yaparak, düşünerek şu anda kendime işkence yapıyordum. Ne demişti Keşiş, bana sen güçlüsün demişti. Ona bir söz vermiştim. Bu sözü tutmalıydım. Havuz aşağı doğru inen bir merdiven gibi adım attıkça derinleşiyordu. İki adım attıktan sonra durdum ve kendimi yavaşça suya bıraktım. Sıcak su tüm iliklerime kadar işlerken gözlerimi kapattım ve dinlenmeye koyuldum.

Soğuk bir rüzgar esintisi kollarımı sarıp sarmalarken gözlerimi açtım. Saray Leydisi Oh ve iki nedime havuzun çevresindeki mumları yakıyordu. Kırmızı mumlar karanlığın esir aldığı gecede nahoş ışıklarıyla etrafı aydınlatıyor ve içimin nedensizce ısınmasını, kendimi daha iyi hissetmemi sağlıyordu. Tüm mumlar yakıldığında iki nedime beni selamlayıp gitti. Tam Saray Leydisi Oh'da gidecekken ona seslendim.

" Saray Leydisi Oh?" dediğimde durdu ve eğilip beni selamladı.

" Bir isteğiniz mi vardı prensesim?" dedi.

" Lütfen yanıma yaklaş ve otur. " dediğimde sakince gelip oturdu.

" Ne zamandan beri burada çalışıyorsun?" dediğimde başını kaldırmadan cevap verdi.

" Yaklaşık 20 yıldır. " dedi. İyi bir kadına benziyordu ama dış görünüşünden buna karar veremezdim. O kadar şey yaşadıktan sonra böyle davranmam akılsızlık olurdu.

" O halde buradaki çoğu kişiyi iyi bir şekilde tanıyor olmalısın. " dediğimde cevap vermedi.

" Benden ne öğrenmek istiyorsunuz prensesim?" dediğinde ona döndüm. Onunla baya iyi anlaşacağımızdan emindim.

" Lütfen başını kaldır. Sadece seninle konuşmak istiyorum. Bu sarayda çok yalnızım. " dediğimde gözlerini yere dikerek cevap verdi.

" Yalnız olmak inanın ki sizin için en iyisi olur. Kimseye güvenmezsiniz. Öyleki bu sarayda bilmeniz gereken ilk şey kimseye güvenmemek olmalı. " dediğinde gülümsedim. Eğer kötü biri olsaydı, ona yalnız olduğumu söylediğim anda benimle yakınlaşmaya çalışıyor olurdu.

" Saray Leydisi Oh seni baş nedimem olarak yanıma almamı ister miydin?" dediğimde o yemyeşil gözlerini bana dikip cevap verdi.

" Siz nasıl isterseniz prensesim. " dediğinde gülümsedim.

●●

Bir yandan saçımı yapan bir yandan da kıyafetimi giymeme yardım eden nedimelere bakıp ofladım. Sabah Saray Leydisi Oh gelip beni uyandırmış ve Kraliçe Yo'nun kahvaltı daveti için hazırlanmaya başlamamı söylemişti. Bu yüzden nedimeler de bir koşuşturma içerisindeydi. Chae Ryung elinde tuttuğu tepsideki takıları bana doğru seçmem için uzattı. Giydiğim kıyafet sadeydi bu yüzden saç tokası olarak altın tokayı seçtim. Nedime seçtiğim tokayı alıp takarken canım yandığı için ağzımdan bir inilti çıktı. Saray Leydisi Oh kızgınlıkla gelip tokayı aldı ve canımı acıtmadan taktı. Diğer nedime geri çekilip başını eğdi.

" Sana daha kaç defa öğretmem gerekecek? Git ve mutfaktaki nedimelere yardım et. " dediğinde onun ne kadar katı ve disiplinli olduğunu gördüm. Nedimeler en sonunda geri çekildiğinde bende rahat bir nefes aldım. Chae Ryung, Leydi Oh' un yanında durup beni süzdü ve gülümsedi. O sırada çalan kapıyla nedimeler dahil bütün bakışlar kapıya döndü. Leydi Oh yanındaki nedimeye gözleriyle kapıyı işaret ettiğinde nedime gidip kapıyı açtı. Gelen Kang Dae idi.

" Prenses efendimiz hazır ise ona Kraliçe Yoo'nun dairesine kadar eşlik edeceğim. " dediğinde dışarı çıktım. O dahil bir hizmetli sürüsü beni selamladı. Hizmetliler birkaç metre gerimizde bizi takip ederlerken Kang Dae sessiz bir şekilde konuşmaya başladı.

" Kraliçe Yoo' ya karşı dikkatli olun lütfen. " dediğinde başımı salladım.

" Merak etme. " dedim ona bakmadan.

" Sanırsam Kraliçe'nin üç oğlu da yemeğe katılacak. " dediğinde ona döndüm.

" Kraliçe Yoo'nun 4 oğlu olduğunu sanıyordum. " dediğimde eliyle başını kaşıdı.

" Aslında 1 prens daha var ama onun tarafında işler karışık. Ben size bunu daha sonra anlatırım. " dediğinde başımı salladım. Çok geçmeden Kraliçe Yoo'nun dairesine gelince Kang Dae gidip iki nöbetçinin nöbet tuttuğu kapıyı çaldı. Daha sonra kapı açılmadan iki adım geri geldi ve yanımda durdu. Soğuk bakışlarla etrafımı süzerken kapı aralandı ve bir nedime gözüktü. Gülümseyerek beni selamladı.

" Prenses hoşgeldiniz. Kraliçe Yoo sizi odansında bekliyor. " dediğinde Kang Dae ve Leydi Oh' a bakıp kapıya doğru ilerledim. Kang Dae' de bana eşlik etti. 4 çift ayakkabının yanına kendi ayakkabılarımı da bırakıp iki basamaklı merdiveni çıktım. Kang Dae, Leydi Oh' un yanına gidip durdu ve kırmızı kapı kapandı. Bundan sonra tek başıma idim. Nedime durdu ve eliyle ileriyi işaret etti.

" Lütfen beni takip edin Prenses. " dediğinde başımı hafifçe salladım ve beyaz duvarlar arasında uzun bir koridorda ilerleyen orta yaşlardaki nedimeyi takip ettim. Beyaz sürgülü kapının önünde durdu.

" Prenses hazretleri geldi. " dedi ve sürgülü kapıyı araladı. Gözlerim ilk başta minderde oturan Kraliçeyi sonra da bana arkası dönük oturan prensleri gördü. Yavaş bir şekilde bir adım atıp içeri girdim. Kraliçe Yoo bana gülümseyerek oturduğu minderden kalktı ve beni selamladı. Bende onu selamlarken prenslerin bana döndüğünü ve selamladığını hissettim. Başımı kaldırıp dik durduğumda gözlerim şaşkınlıkla açıldı. Onun burada ne işi vardı?

Sizce prenses kimi gördü?
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın💜

SterliçyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin