26

648 63 5
                                    

Hatırlatma

" Prenses, veliaht?" dikleştim ve ona döndüm. Soğuk, buz gibi bir ifadeyle ona baktım ve arkasındaki koca ordusuyla beni selamlamasını izledim. Veliaht onu selamlarken dimdik durdum. Samimiyetsiz bir gülümsemeyle önce veliahta sonrada bana baktı.

" Veliaht sizin kralın yanında olmanız gerekmiyor muydu? " dedi, veliaht konuşacakken ben araya girdim.

" Veliahta bana eşlik etmesini istedim. " dedim gülümserken. Olabildiğince doğal gözükmeye çalışıyordum.

" Öyle mi? Sizin iyi anlaşmanıza sevindim. " dediğinde başımı salladım.

" Bu akşam sizi evime davet etmek isterim. " deyince ona üzgün bir şekilde baktım.

" Ne yazık ki bu akşam kral ile yemek yiyeceğim. Başka sefere. " dedim ve ardından prense baktım. Sonra tekrar kraliçeye döndüm.

" İzninizle hazırlanmam gerek. " dediğimde gülümserken beni selamladı. Veliaht ile birlikte arkamıza döndük ve ondan uzaklaştık. Yalandan yüzümde olan gülümsemenin yerini donuk bir ifade kapladı.

Nedimeler yapılan yemekleri büyük salona taşırken camdan dışarıyı seyrediyordum. gökyüzü yavaş yavaş kararıyordu. Zihnimde tek bir soru vardı. Ya kraliçe onu öldürtürse, o zaman ne olacaktı. Geçen sefer veliaht kısmen benim sayemde kurtulmuştu, peki ya şimdi... Zihnimden bu düşünceleri atmak istercesine başımı salladım. Kral, kraliçenin neler yaptığını biliyor olmalıydı. O halde neden susuyordu? Neden kraliçeyi sürgün etmiyordu? Başımı salladım. Bu işlere burnumu sokmayacaktım. Başıma bela almamalıydım. Kralı uyarsam yeterdi.

" Prenses?" Leydi Oh' a döndüm.

" Efendim?" dediğimde eliyle büyük sofrayı işaret etti.

" Her şey hazır efendim, kral bir ulak gönderdi. Biraz geç kalabilirmiş. " dediğinde başımı salladım ve diğer nedimelere baktım.

" Sizler gidebilirsiniz. " dediğimde Leydi Oh'da gidecekken onu durdurdum.

" Leydi Oh sen kal. " dediğimde durdu. Gidip Mindere oturdum ve sırtımı duvara yasladım.

" Karşıma geç ve otur lütfen. " dediğimde beni ikiletmeden oturdu.

" Kraliçe Yo sence nasıl biri?" dediğimde yeşil gözlerini bana dikti.

" Onun hakkında gerçek düşüncelerimi mi bilmek istiyorsunuz?" dedi. Başımı salladım.

" O hırslı bir kadın. İstediğini alana kadar durmaz. Kralı istedi, aldı. Şimdi de tahtı istiyor ve alacak. " dediğinde gözlerinin hafiften kızardığını hissettim.

" Buraya tam olarak nasıl geldin?" dediğimde başını cama çevirip cevap verdi.

" Bir zamanlar kralın sevdiği kadındım. Beni savaştan dönerken durduğu bir köyde görmüştü. Sonrada alıp buraya getirmişti. Her şey güzel gidiyordu. Ben hamileydim. " dediğinde şaşkınlıkla ona baktım.

" Ancak kraliçe kendine bir rakip istemiyordu. Çocuğumu düşürmemi sağladı." dediğinde kaşlarım çatıldı. Bunu nasıl yapabilirdi? O kadar mı gözü dönmüştü?

" Sonra ne oldu? Kral, kral ne yaptı?" dediğimde bana döndü.

" İçten içe o da kraliçenin yaptığını biliyordu ama delil yoktu. Bir daha bana zarar gelmesin diye bana dokunmadı, bana olan sevgisinin bittiğini kraliçeye göstermek için beni baş nedime yaptı. " dediğinde ona sarıldım.

" Bunları size anlatıyorum çünkü dikkatli olmanız gerek. Onun gözüne batmayın. İşlerine karışmayın. " dediğinde ondan ayrıldım ve elinden tuttum. Sonrada onu kaldırdım.

" Yüzünü yıkayalım. Sen düşündüğümden de güçlü bir kadınsın. " dediğim sırada kapı açıldı ve içeri yavaş bir şekilde kral girdi. Bizi görünce kaşları çatıldı. Leydi Oh' a bakıyordu. Onu selâmladım.

" Hoşgeldin amca, lütfen söyle geç. " dediğimde bakışlarını Leydi Oh' dan ayırdı ve masaya geçti.

" İzninizle ben gideyim. Bir şeye ihtiyacınız olursa kapıda bekliyor olacağım. " dediğinde ona içten bir gülümseme sundum. Onun gidişini izledikten sonra arkama döndüm. Kral amcamın yanına gidip yanağından öptüm. Bana gülümserken elimi sıktı.

" İyisin değil mi?" dediğinde yerime otururken konuştum.

" Merak etme amca, geldiğimden beri zaten herkes bana bunu soruyor. " dediğimde kaşlarını çattı.

" Elbette soracaklar. " dedi ve ardından yemeğine başladı. Mutluydum.

" Kafanda bir isim belirdi mi? " dediğinde yemeğimden başımı kaldırmadan onu yanıtladım.

" Bilmiyorum, daha onları iyi tanıyamadım." dediğimde başını salladı.

" Bunu yapmak zorunda değilsin, eğer seni zorluyormuş gibi görünüyorsam üzgünüm." dediğinde başımı kaldırdım ve ona baktım.

" Hayır, ben, ben bunu yapacağım. Kendimi zorunda hissetmiyorum. Sadece bir yanlış yaparım diye korkuyorum. " dedim içimden geçenleri ona söyleyerek.

" Yanlış yapsan bile kimse sana kızmayacak." dedi çubuğuyla yemeğini alırken.

" İşinize karışmak istemiyorum ama yerimde öylece oturamam. " dediğimde kaşlarını çatıp bana baktı.

" Bir sorun mu var?" dediğinde ellerimi masada birleştirdim. Gözlerimi kapattım, tepkisinden korkuyordum.

" Sizce de kraliçe çok ileri gitmiyor mu? Veliaht prensi hala öldürmeye çalışıyor. Buna dur demeniz gerekmez mi?" dedim ve gözlerimi araladım. Kral gözlerini kapayıp açtı ve kederli bir şekilde nefesini verdi.

" Her şeyin farkındayım ama elimden bir şey gelmiyor. " dediğinde yumuşak bir sesle konuştum.

" Kraliçeyi neden sürgün etmiyorsunuz?" dediğimde bana umutsuz bir şekilde baktı.

" Kraliçe sürgün edilirse daha da hırslanacak. Bilmiyor olabilirsin ama onun her yerde gözü var. Onu sürgün etsem bile o bu gittiği yoldan dönmeyecek. " lafını bitirdiğinde tüm zihnimi büyük bir acımasızlık duygusu kapladı.

" O halde ölmeli. " dediğimde bana şaşkınca baktı.

" Onun ölmesini mi istiyorsun?" dedi kısık bir sesle.

" Yakında onun yoluna bende çıkabilirim. Yo ile evlenmezsem beni de mi öldürecek?" dedim. İlk defa birinin ölmesini istiyordum. Ama ben böyle bir insan değildim. Ne ara böyle acımasız, ölüm isteyen birine dönüşmüştüm? Başımı sağa sola salladım.

" Ben, bu saray bana iyi gelmiyor. Beni savaşmak için zorluyor. Tanrım, ben böyle değildim. " dediğimde amcam elinde tuttuğu kadehi bıraktı.

" Eğer olurda bir gün savaşmak istersen senin arkanda olacağım. " dediğinde şaşırdım. Sonra ona gülümsedim.

........................ ........................

Kral'ın iyice gözden kaybolduğunu gördüğümde yavaşça evime girdim. Kapıyı kapattım ve çoktan toplanmış olan masaya baktım. Derin bir iç çekip odama girdim. Uyku üzerime çökmüştü. Zaten yorgundum. Yavaş bir şekilde aynamın önüne oturdum ve saçlarımdaki tokaları yavaşça çıkarmaya başladım. Saçım açıldıkça rahatlıyordum. Bu anda bir sese dikkat kesildim. Bir hışırtı sesi duymuştum sanki. İyice kulak kabartıp dinlerken hiçbir ses duymadım. Tekrar önüme döndüğümde kapının aralama sesini işittim. Kim gelmişti? Gözlerimle kendimi savunabileceğim bir şey aradım.

Beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın🖤

SterliçyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin