IV

271 11 5
                                    


IV

Saat on birden sonra buluşacaklardı, ancak hiç beklenmedik bir biçimde geç kalmıştı prens. Eve döndüğünde generali onu bekler buldu. Daha ilk bakışta generalin canının sıkkın olduğunu, can sıkıntısının belki de beklemek zorunda kalmasından kaynaklandığını anlamıştı. Özür diledikten sonra hemen oturdu prens. Ama konuğu porselendenmiş, onu kırmaktan her an korkuyormuş gibi tuhaf bir çekingenlik vardı üzerinde. Daha önce hiç çekinmezdi generalden, böyle bir şey aklının ucundan bile geçmezdi. Çok geçmeden generalin dünkü general olmadığını fark etmişti: Dağınıklığı, dalgınlığı gitmiş, yerini olağanüstü bir sükûnet, kararlılık almıştı. Bir şeye kesin kararını vermiş gibiydi, ama görünüşte sakindi. Öte yandan, ağırbaşlılığı yanında soylu bir serbestlik de vardı üzerinde. Hatta başlangıçta prensle biraz yukarıdan alarak ve aynı zamanda gururuna düşkün kimi insanların haksız yere hakarete uğradıklarında takındıkları o soylu senlibenli tavırla hafifçe hoşgörülü konuşuyordu. Sesi yumuşak olmakla birlikte biraz sitemliydi de.

— Geçen gün sizden aldığım kitap... (Yanında getirdiği, şimdi masanın üzerinde duran kitabı anlamlı bir tavırla göstermişti.) Çok teşekkür ederim...

Hemen asıl konuya girmek zorunda kalmadıklarına sevinmişti prens.

— Ah, evet. Okudunuz mu onu? Beğendiniz mi? Gerçekten ilginç bir kitap, değil mi?

— İlginçtir belki, ama kaba ve elbette saçma... Muhtemelen baştan aşağı da yalan dolan.

General kendine aşırı bir güvenle, sözcükleri de hafifçe uzatarak konuşuyordu.

— Son derece sade, içten bir öykü, dedi prens. Fransızlar Moskova'dayken olaylara tanık olmuş eski bir askerin hatıraları. Bazı yerleri gerçekten harika. Hatıralar, tanıkları kim olursa olsun her zaman ilginç ve değerlidir zaten. Öyle değil mi?

— Yayıncının yerinde olsaydım basmazdım bu kitabı. Genellikle tanıkların anılarına gelince, günümüzde değerli, hak eden saygın kişilerin hatıralarından çok birtakım yalancıların, hokkabazların hatıralarına değer veriyorlar. Napolyon'un 1812 Rusya seferiyle ilgili öyle hatıralar biliyorum ki... (General anlamlı anlamlı baktı prensin yüzüne.) Kararımı verdim ben prens. Ayrılacağım bu evden, Bay Lebedev'in evinden...

Prens ne diyeceğini bilemeden,

— Pavlovsk'ta bir eviniz... kızınızın bir evi var... dedi.

Generalin ona güya kaderinin bağlı olduğu son derece önemli bir konuda akıl danışmak için geldiğini hatırladı.

— Karımın yanında; başka bir deyişle, kızımın evinde.

— Affedersiniz, ben...

— Lebedev'in evinden ayrılıyorum sevgili prens, çünkü bütün ilişkimi kestim onunla... Dün akşam kestim, daha önce kesmediğime de pişmanım. İnsanların bana saygı duymasını isterim prens. Nasıl desem, kalbimi armağan ettiğim insanlardan da beklerim bunu. Prens, ben kalbimi çok sık armağan ederim insanlara ve hemen her zaman aldatılırım. Bu adam değmiyordu bu armağanıma.

Prens kendini tutmaya çalışarak,

— Kafası çok karışık, dedi. Ayrıca bazı bakımlardan... ama yine de besbelli iyi bir kalbi, kurnaz ve kimi zaman muzip bir beyni var.

Prensin ifade inceliği, saygılı tavrı generali (arada bir ona kuşkuyla baksa da) etkilemişe benziyordu. Ancak prensin tavrı öylesine doğal, öylesine içtendi ki, sözlerinden kuşku duymak olanaksızdı.

BudalaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin