8- Hiçlikten Gelen Sesler

14K 838 111
                                    

Bir not daha... Hızlanan kalp atışlarıma paralel olarak yüzümün beyazladığını hissediyordum. Sizin bilmediğiniz birinin sizin hakkınızda bir şeyler bilmesi, size bu kadar yakın olması, üstüne üstlük bir de tehdit mesajları yollaması korkunç derecede rahatsızlık verici bir şeydi. Bacaklarımın titrediğini hissederek dengede durmakta güçlük çektim. Bradley notu seslice okuduktan sonra bana baktı.

"Sen iyi misin?" diye sordu kolumu tutarak, her an düşüp kalacak gibi görünüyor olmalıydım. İyi değildim. Hiç iyi değildim.

"Ben..." Cümleyi mantıklı bir şekilde tamamlamaya çalıştım, ama kelimeler kördüğüm olmuş bir yumak gibi zihnimde birbirine geçmiş haldeyken mantıklı bir şeyler söylemek zordu. "Ben... Biraz hava alsam iyi olur," dedim ve hızlı adımlarla bahçeye çıkan yolu takip ettim. Hissettiğim öyle kötü bir duyguydu ki nasıl tanımlayacağımı bile bilemiyordum. Her an bıçak üstünde yürüyormuş gibi hissetmek dehşet vericiydi. 

Sanki adımlarımı boşluğa basıyormuşum gibi ara sıra dengemi kaybetsem de bir şekilde düşmeden yürümeyi başardım ve alçak taş duvara tutunarak destek almayı denedim. Sonbahara göre güneşli bir gün sayılırdı ve çimenler kuruydu. Yere oturup dizlerimi karnıma doğru çektim. Bradley peşimden gelmişti. Yanıma oturarak elindeki su şişesini bana uzattı. Biraz su içtikten sonra sakinleşmek için gözlerimi kapattım ve içimden yüzden geri geri saymaya başladım. Dizlerimi iyice kendime çekerek kollarımı dizlerimin etrafına sardım ve alnımı dizlerime yasladım. Kendimi derin derin nefes alarak sakinleşmeye zorladım, bu durumda en çok ihtiyacım olan şey düzgün düşünmekti ve panik bu konuda asla yardımcı olmuyordu. Bir anda çok saçma bir şey oldu. Gerçi son günlerde mantıklı bir şey olmuyordu zaten. Birinin adımı fısıldadığını duydum veya öyle sandım, emin değildim. Hayal ve gerçek, yanlış ve doğru arasındaki çizgiyi o kadar kaybetmiştim ki hislerime ve düşüncelerime güvenmek artık adeta imkansız hale gelmişti. Hemen sonra aynı sesi birkaç kez daha duymamla hızla kafamı kaldırıp etrafıma bakındım. 

"Bunu duydun mu?" diye sordum cevabının hayır olacağını bilerek.

"Neyi?"

"Biri ismimi söyledi. Biraz önce."

"Hayır, duymadım." Endişeli bir şekilde bana bakıyordu, tepemizdeki ağacın hışırdayan yaprakları dışında herhangi bir ses duyuyormuş gibi bir hali yoktu. 

Oturduğum yerden kalkıp üzerimdeki tozu silkeledim. "Kafayı yediğimi düşünüyorsan hayır, kafayı falan yemedim. Sadece garip şeyler oluyor ve bunları uydurmuyorum, tamam mı?" Kelimeler ağzımdan ben engelleyemeden büyük bir hızla çıkıyordu. Öfkeli ve korkmuş hissediyordum ve hissettiklerimi saldırgan olmayan bir biçimde dışarı yansıtmak en azından şu an için mümkün görünmüyordu. 

"Uydurduğunu söylemedim zaten," dedi yerden kalkarak. 

"Her neyse." Garip bakışlarına aldırmadan yanından hızla geçip gittim. "Ne söylediğin umurumda da değil zaten," diye mırıldandım beni duyamayacağı kadar uzaklaştığımda.

Koşuşturarak sınıfa girdiğimde derse on dakika geç kalmıştım. Benimle büyük problemleri olduğuna artık tam anlamıyla emin olduğum Bayan Summer oldukça iğneleyici bir şekilde, "Saatin geri kalmış olmalı," diyerek beni derse aldı. Sinirlerim o kadar gergindi ki dedikleri avazım çıktığı kadar bağırmak istememe neden oldu, ancak ona cevap verme gereği bile duymadım çünkü şu an yapacağım son şey Bayan Summer ve onun anlamsız takıntılarıyla uğraşmaktı. Sinirlerim ince bir ip gibi son raddesine kadar gerilmiş olsa da son dokunuşu yapan kişinin Bayan Summer olmasına izin vermeyecektim. Öfkemi daha doğru bir yere kusmalıydım. Derin bir nefes alıp kendimi bir nebze sakinleştirdikten sonra ilk boşluktan arkaya doğru ilerledim, fakat tek boş yer en öndeki Liam'ın yanıydı; en önde oturmaktan başka bir seçeneğim yoktu anlayacağınız. Ah, sanırım bu dersi dinlemek zorundayım demek oluyordu.

KARANLIK LANETWhere stories live. Discover now