9- Bir Hayaletin Günlüğü

13.6K 813 108
                                    

Uykumu tamamen almış bir şekilde gözlerimi açtığımda devasa bir bulut kadar rahat bir yatağın üzerindeydim. Göz kamaştırıcı gün ışığı tül perdenin arasından süzülüyordu ve Violet bir hemşire gibi başımda bekliyordu. "Nasılsın?" diye sordu kendime geldiğimi görür görmez.

"Kesinlikle daha iyiyim," derken sesim cızırtılı bir radyodan geliyormuş gibi çıkıyordu, hafifçe öksürüp doğruldum.

"Buna sevindim." Uzanıp elini alnıma koyarak ateşime baktıktan sonra bileğindeki tokayla dağınık saçlarımı topladı. Violet alışverişe çıkıp eğlenebileceğiniz, sırlarınızı tereddüt bile etmeden anlatabileceğiniz, mutsuzken sizi güldüren ve aynı zamanda böyle zor zamanlarınızda her zaman yanınızda olan türden çok iyi bir arkadaştı. Arada bir beş yaşındaki bir çocuğun dürtüleriyle hareket edip başımızı belaya sokmak gibi bazı tuhaf özellikleri olsa da onları kapatabilecek yeterince iyi özelliği vardı ve ben onun gibi bir arkadaşım olduğu için kesinlikle çok şanslıydım. 

"Anneme grip olduğunu söyledim, yani fazla enerjik davranmasan iyi edersin," dedi gülerek.

"Peki," dedim gülümsemesine karşılık vermek için kendimi zorlayıp, "dikkatli olurum."

"Hazırlanıp aşağı in, birazdan kahvaltı yapacağız. En sevdiğin sebzeli omletten yaptım," dedikten sonra beni odada yalnız bıraktı. İyi bir kahvaltı günün ne saatinde olursa olsun iyi bir fikirdi. 

Yataktan kalkmadan önce uyuşuk hareketlerle esnedim. Bugün tatil olması iyi bir şeydi, en azından berbat geçen bir gecenin ardından uykumu alabilmiştim ve ses falan da duymuyordum. Yüzümü yıkayıp saçlarımı düzgünce topladıktan sonra aşağı indim. Evde Violet ve benden başka kimse yoktu. Violet'ın annesi ve babası ayrılmıştı. Küçüklüğünden beri annesiyle yaşıyordu, ancak bazen babası eve gelip onlarla kalırdı. Violet'ın da hep belirttiği üzere anlaşılması güç ve tuhaf bir aile dinamikleri vardı. Etrafa bir kez daha göz gezdirdim, ancak Bayan Jones görünürlerde yoktu; işe gitmiş olmalıydı. "Rol yapmama gerek kalmadı sanırım?" diye seslendim.

"Evet, annem biraz önce çıktı."

Mutfağa girdiğimde Violet ve hazırladığı güzel kahvaltıyla karşılaşınca yüzümde oluşan kocaman gülümsemeye engel olamadım. Tavanın başında beklerken beni görünce o da gülümseyerek karşılık verdi. "Bazı hafta sonları annemin çalışmak zorunda olması sanırım pek de kötü değilmiş," diye mırıldandı. Birlikte güzel bir kahvaltı yapıp masayı topladıktan sonra salona geçtik. Ona dün olanları aklımda tekrar canlandırmamaya çalışarak kısaca anlattım.

"Dört arkadaşla ilgili bir şeyler bulabildiniz mi?" diye sordu merakla. 

"Hayır, şu ses yüzünden araştırmayı yarıda bırakmak zorunda kaldık." Fısıltıyı hatırlamak bile fazlasıyla gergin hissetmeme neden oluyordu. Birinin kulağımın tam yanındaymış gibi yakından duyulan sesi bir süre sonra resmen beynimin içinden gelmeye başlamıştı. Hissi hatırlamanın verdiği ürpertiyle bluzumun kollarını parmak uçlarıma kadar çektim. 

"O zaman bugün devam ederiz," dedi Violet, "hafta sonu ne de olsa. Birazdan Wes'e mesaj atarım. Gelirken Brad'i de alır ve araştırmaya devam ederiz." Oturduğu koltukta ileriye uzanıp koltuğun kenarındaki telefonu eline aldı. 

"Bu gerçekten iyi olur," dedim, ama derinlerde bir yerlerde öyle olmayacağını gayet iyi biliyordum. 

***

Wesley ve Brad beklediğimizden daha erken gelmişlerdi. Herkes salonda rastgele yerlerini alınca dört bir koldan hep birlikte araştırmaya başladık. Biz Violet'la internetten araştırırken onlar da dün Brad'in kütüphaneden aldığı kitaplara bakıyorlardı. Şu ana kadar internette hiçbir şey bulamamıştık, çabalarımız sonuçsuzdu. Wesley sabit noktaya bakıp durmaktan yorulmuş gözlerini bize çevirip elindeki kitabı havaya kaldırdı. "Sanırım bir şey buldum, ama işe yarar mı bilmiyorum." Ona seslice okumasını söyledik. İster istemez yerimde doğrularak az sonra evrenin en büyük sırrını öğrenecekmişim gibi tüm dikkatimi okuyacaklarına verdim.

KARANLIK LANETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin