10- Geçmişin Ziyaretçisi

12.9K 757 90
                                    

En fazla on yaşında olan sarı saçlı bir kız bomboş gözlerle bana bakıyordu. Doğrudan tam gözlerimin içine. Üzerinde eski beyaz bir elbise vardı ve elbisenin kabarık kollarının bazı bölümleri yırtılmıştı. Saçları kalın, sarı ve dağınık bukleler şeklinde omuzlarına dökülüyordu. Dudağının kenarında artık cildinin kalıcı bir parçasıymış gibi görünen kurumuş bir kan lekesi vardı. Buz mavisi gözleri hedefine kilitlenen keskin bir ok gibi üzerime sabitlenmişti, ancak ürpertici gözlerine karşın oldukça masum bir yüzü olduğunu söylemek yanlış olmazdı. 

"S-sen..." diye kekeledim beceriksizce. Kelimeleri doğru seçmeye çalışıyordum, ama faydası yoktu çünkü konuşamıyordum. Yüzünde ne anlama geldiğini saptamakta zorlandığım bir gülümseme belirdi. Dudağının kenarındaki kurumuş kan lekesi kıvrılan dudaklarıyla birlikte yukarı kaydı. Sağır edici çığlığımı duymuş olmalılar ki Wesley, Brad ve Violet apar topar koşarak aşağı indiler. Korkudan ve şaşkınlıktan bacaklarım jöle gibi titriyordu. Vücut fonksiyonlarım üzerindeki tüm hakimiyetimi kaybetmiştim.

Violet kolumu tutarak beni kendine çevirdi. "Aman Tanrım! Ashley iyi misin?" diye sordu omuzlarımdan hafifçe sarsarak. Tekrar dikkatimi toplayıp kapıya döndüğümde kız yoktu, yerinde yeller esiyordu. Gitmişti. Ayrıca kapı da biraz önce olduğu gibi açık duruyordu, dışarıdan gelen serin hava yüzüme çarparak bayılmamı önleyen tek şeydi. Wesley gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. "Sana bir şey oldu sandık." Aklımın içinde meyve püresi gibi ezilip birbirine karışan kelimeleri dilimin ucuna itip konuşmaya çalıştım. Onlara az önce küçük bir kız -veya her neyse- gördüğümü söylemeli miydim? Sanmıyordum. Bunu kanıtlayacak hiçbir şeyim yoktu, ayrıca kendi içinde bile tutarlı bir hikaye değildi. Gözlerimle görmüş olmama rağmen ben bile kendime inanmakta güçlük çekerken başkalarının bana inanmasını bekleyemezdim. Bana diyecekleri şey muhtemelen "yorulmuş olmalısın, bu olay seni çok etkiledi, biraz uyusan iyi olur" gibi cümleler olacaktı ve ben bundan nefret edecektim. 

Violet beni oturma odasına sürükledi ve sandalyeye oturmamı sağladı. Sandalyenin sağlam olduğundan emin olduğumda düşmemek için kenarlarına tutunmayı bıraktım. Üçü de karşıma dikilmiş bir şey söylememi bekliyordu. Zaman kazanmak için parmaklarımla oynamaya başladım. Ne zaman gergin olsam bunu yapardım. "Ben... az önce bir şey gördüm, ama bunu... söylemeli miyim... bilmiyorum," dedim yere boş gözlerle bakarak. Gözlerimi kısa süreliğine kapatıp kızın suratını gözümün önüne getirdim. Bazı parçalar eksik gibiydi, tam olarak hatırlayamıyordum ve kafamın içinde net bir imge oluşmuyordu. Kızı cidden hayal etmiş olabilir miydim? Ama öyle olsa kapı nasıl kendiliğinden kapanacaktı? Artık akıl sağlığımı korumakta cidden zorlanıyordum. 

"Tabii ki söylemelisin. Neden böyle bir soru soruyorsun?" dedi Violet bana yaklaşarak. İç sesim devreye girdi. Çünkü deli olduğunu düşüneceksiniz. Belki de akıl hastanesine gitmesi için onu ikna edersiniz. İç sesimi susturdum. Kapa çeneni. 

"Çünkü ona inanmayacağımızı düşünüyor," dedi Brad. Gerçekten bu kadar iyi özetleyebilirdi. 

"Saçmalama, sana her zaman inanırız tabii ki," dedi Violet en güven verici ses tonuyla.

"Biraz önce küçük bir kız gördüğümü söylesem bile mi?" diye sorarken sesimdeki ürkek titremeyi yok saymaya çalıştım.

"Ne kızı?" 

"Bilmiyorum. Hayalet?" dedim lafı dolandırmadan. Ne diyebilirdim ki? Hayalet değilse aniden nereye kaybolmuştu? Işınlanmak için özel güçleri mi vardı? Hayaletse onu nasıl görebilmiştim? Neden aniden arkamda belirmişti? Bir şey mi söylemeye çalışıyordu? Duyduğum seslerle bir ilgisi olabilir miydi?

KARANLIK LANETWhere stories live. Discover now