-4-

3.6K 294 284
                                    

Özgürlüğü tatmış olanlar mahkumiyetin anlamını ezbere biliyordur.

**

Uçmak eylemini kanatlarla bağdaştırmayı bırakmıştım ancak bunu ayağının dibine dökülen tüyleri pervasız gözlerle izleyen ruhuma anlatmakta zorlanıyordum. O bedenimden ayrı düşünmesine rağmen bağımsız hareket edemeyişinin matemini, yaktığı mumu tek nefeste söndürüp karanlığı buram buram kucaklayarak kutluyordu. Siyaha adımlamışken göz bebekleri büyümüş, etrafına bezenmiş tuzakları ayırt etmeye çalışmakla meşguldü; çünkü özgürlük onun için kaybedimemesi gereken yegane gerçeklikti. Bu yüzden karşısında dikildiğim kapıyı çalmaktan çekiniyor, hırkamın cebinde dinlendirdiğim ellerimin terlemesini engelleyemiyordum. Belkide şifreyi hala değiştirmemişti, eve girmeme mani hiçbir sebep yoktu ortada. Yinede bulunduğum konum midemi bulandırıyor, sırtımdaki hançerlerin varlığını hatırlatıyordu. Başıma çakılan çiviler beynimi zangırdatırken cesaretimi dürtükleyip zilin boş sokakta kısa süre yankılanmasını sağladım. Kurumuş dudaklarımı dilimle yokladığım sırada demir kapı hafif bir gıcırtı eşliğinde açılmış denk geldiğim gözler ayağıma geçirdiği prangaları şıngırdatmıştı. Elini kapının kulpundan çekmeden beyaz sabahlığının önünü alel acele kapattı ve şaşkınlığını sesine katarak, "Kai?" diye fısıldadı. Bugün odasında gerçekleştirdiğimiz konuşmanın ardından kapısına kadar geleceğimi elbette tahmin edemezdi, hele buğulu gözlerimi ona değdirmem imkan dahilinde değildi; yine de saniyenin ondan biri süresince kalbimin huzurla attığını yalanlayamazdım. Alışkanlık, aşk ve nefreti sollayacak duyguların başını çekiyordu.

Ayakkabımın ucunu çamurla kirlettiğim zemine sürterken çocuk misali öne arkaya sallanıyordum. Burnumu her çekişimde Hei sabırsızlıkla soluyordu, merakını yadsıyamazdım. Aldatıldığını öğrenen bir adam akşamın bir vakti neden onu aldatan kadının kapısını çalardı ki? Mahkumiyetin örümcek ağından daha güçlü ağlarına takılacağımı bile bile kafamın dikine gitme sebebim neydi? Ona... İhtiyaç duyduğumu, zihnimi vurmuş zelzelenin artçılarını kaldıramadığımı, enkaz altından uzanan elimi tutmasını istediğimi söyleyecek miydim?

"Neden geldin Kai? Bir sorun mu var?"

Anaç tavrına bürünmüştü yeniden, ne zaman çocukluğuma sarılıp çıksam karşısına otoritesini bir yana bırakır ve cümlelerini özenle kurardı. Sanki beni hiç kırmamış, kalbime asit damlatmamışçasına tınısını yumuşatır ve koştuğum sırada yaraladığım dizlerime üflerdi. O anların birinde salınmaya başlamışken aramıza üçüncü kişilerin giremeyeceğine emindim ancak yanılmıştım. Kendimi ifade edememişken, dizlerim kanından arınmamışken Bay Wu patlamış mısır kasesiyle eşimin yanındaki yerini gocunmadan, gururla aldı. Yapmacık gülüşü kemikli çehresinde aykırı durmuştu, giyindiği pijamaların ise şahsıma ait olduğunu biliyordum. "Merhaba Jongin." dedi ve kaseden birkaç mısırı avuçlayıp ağzına attı. "Bizde film izleyecektik, dilersen eşlik edebilirsin."

Kendimi toparlayarak önünde eğildim."Teşekkür ederim Bay Wu, rahatsızlık vermeyeyim. Ben... Eşyalarımı almak için geldim, bilirsiniz kıyafetler falan."

Anladığını belli etmek adına başını salladı, mısır kasesini ayakkabılığa bırakırken Hei'nin saçlarının arasına minik bir öpücük kondurmuştu.
" Hayatım valizler odadaydı sanırım, ben onları getirirken Jongin'i içeri davet etmeye ne dersin? "

Hei duraksadı, orbları hayatına dahil ettiği iki adam arasında mekik dokuyordu. Bay Wu destek verircesine omzunu pat patlayınca, "İçeri gel Kai. Kıyafetlerini valizlere yerleştirmiştim, kitap ve özel eşyalarını da koliledim. Yifan getirir şimdi. "

Ayakkabılarımın bağcıklarını çözdüm, terliklerime uzandım ama onları yerinde bulamamıştım. Hei mahcubiyetle dolabı araladı ve misafirler için aldığımız terliklerden birini ayak ucuma bıraktı
" Seninkileri Yifan'a verdim, ayak numaralarınız aynı. " Ben ses çıkarmadan verdiği terlikleri giyince eliyle salonu işaret etti, günlerce usanmadan dekorasyonu ile uğraştığım oda gözüme olduğundan karanlık gelmişti. Oysa koltukları yerleştirmek, bibloları özenle raflara dizmek, kokulu mumları sehpanın köşesine bırakmak... Nasıl da zevkliydi. Ev bensizken kuytulara saklanmıştı; vanilya kokusu yerini sigara kokusuna bırakmıştı, bibloların çoğu devrilmiş, halılar kaldırılmıştı. Hüzün mide çeperimi eritti sandım, yemek borum cayır cayırdı.

Incompetent - Sekai [Mpreg] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin