-26-

1.9K 162 241
                                    

Zifriden hallice bir karanlığın içine gömülmüş haldeyim, nefesimin sesinden başka tını yoktu kulağıma ulaşan aksine öyle güçlü bir sükunetle çevrelenmiştim ki uzuvlarımı hareket ettirmekten çekiniyordum fakat bulunduğum ortamı keşfetme güdüm baskınlığını konuşturunca sağ elimi kaldırıp uzattığım işaret parmağımı varlığını hissettiğim engele dokundurdum, parmağım aşağı doğru hareket ettiği vakit keskinliği göz dolduran ışık hüzmesi etrafımı çevreledi ve yokladığım nesnenin yüzeyine düşmüş silüetle karşı karşıya kalarak afalladım; saçlarım öncesinde kullandığım gibi pembenin en açık tonuna bürünmüşken üst tarafları gölgenin tesiriyle koyuluğunu yansıtıyordu, göz kapaklarıma uygulanıp dağıtılmış kahverengi far irislerimi derin bir çukura hapsettiğinden harelerimin elaya çalan tonu kendini belli ediyordu, dudaklarım yer yer kabuk bağlamış yaraların himayesindeydi, giydiğim beyaz gömlek omuzlarımdan aşağı salınıyordu, yakası kan izleriyle bezenmişti, pantolonum toprak tonunda ve ıslaktı, karnım ise tüm can alıcı detaylara inat ön plana çıkmayı başarıyordu.

Ayaklarım tahta zemine tam oturmuşken geriye meyletmiş adımlarım tedirgindi, her an düşebilirim korkusuyla kollarımı karnıma sardım ve kızım, varlığımla buluşunca beni kıpırdanışlarından yoksun bırakmayarak kapana sıkışmışlık hissinden bir nebze olsun kurtulmama sebebiyet verdi. Karnıma indirdiğim bakışlarım yukarı tırmanınca aynaya düşen silüetimin artık yalnızlıktan sıyrıldığını görmüş; gücünün timsali sıkı topuzu, vücut hatlarına tam oturmuş bordo elbisesi, yüksek ökçeli ayakkabıları, parlak bir ruja buladığı dudaklarına kondurulmuş tebessümle yamacımda dikilen Hei'nin aurasına çarpmıştım. Yürürken çıkan tıkırtıları önemsemeksizin, çevremde yarım tur atıp, önüme konumlandırdı nefretten ziyade iğrenti beslediğim benliğini, alnıma dökülen saçlarımı geriye taramasının akabinde başını iki yana salladı. "Kai, saçını boyamana ses çıkarmadım ancak makyaj yapmanı onaylamıyorum. Sırf bebeğimizi öldürdüğüm için hoyratça davranıyorsun, sen benim sözümü dinlersin, değil mi?" Şakağıma bastırdığı parmağını ilerleterek gözümde belli belirsiz gezdirdi, kirpiklerime bıraktığı dokunuşlar sert darbelere dönüşene dek koruduğum sakinlik, sürdüğüm farı tenine geçirecek şekilde gözlerimi ovalamasının sızısına yenilmiş ve iniltilerim boşlukta yayılmıştı. "Hei, canımı yakıyorsun."

"Hayır." dedi harfleri bastırarak, diğer elini karnıma dayamış ovuşturuyordu. "Bizi unutup hayatına dahil ettiklerin yakıyor canını Kai, baksana nasıl kıpırdanıyor kızın..." Gömleğimi kenara kaydırarak uzun tırnaklarını derime batırışı yüreğimi hoplattı, içi irin dolu çığlıklar dudaklarımı yalarken akıttığım göz yaşları yangına yenilmiş yanaklarıma değer değmez buharlaşıyordu."Onu sevmeni, ona değer vermeni kaldıramıyorum Jongin, bebeğinin ölmesi adına yıldızlara doğru bağırıyorum her gece, ne sen ne Tanrı duyuyor dileğimi. Oysa sen beni dinlerdin sevgilim, neden kızını duymamak pahasına kapatıyorsun kulaklarını?"

Kendi hıçkırıklarımın çaresizliğini işiterek uyandım, arkadaşlarım ve sevgilimle aramıza giren problemler dolayısıyla boğucu, içimi kurutan rüyalara alışkanlık kazanmıştım lakin göz yaşlarımı uğruna akıttığım asıl olgu kasıklarımdan ağrı baş gösteren, sırtımı yoklayıp göğüs kafesimi sıkıştıran sancının duyumsattığı acıydı. Dirseklerimi yatağa yaslayarak doğrulduktan sonra gözüm saate ilişti;13.40. Uykuya dalmadan evvel Sehun'un, dün ettiğimiz kavgaya rağmen, yanıma gelip Dae ile vakit geçirmeye gideceklerini haber verdiğini hatırlıyordum, sadece arkamı dönüp uyumaya devam etmiştim çünkü iki aydır Chanyeol'un ilgisizliği, Baekhyun'un beni başka bir doktora yönlendirişi, Chen ve Soo'nun oğullarından başka bir şeye zaman ayırmayışı ve benim tüm bunları kafama takarak Sehun'a patlayışım evden çıkma isteğimi tamamen törpülüyordu, sekizinci ayın içindeyken tek başıma kalmam tehlike arz etse de babam sıklıkla yanıma uğruyor, ihtiyaçlarımı gideriyordu fakat bugün Hei'nin düzenlediği sempozyuma babamın da katılacak oluşu ve bu bilgiyi kimseyle paylaşmayışım yalnızlığımın yegane sebebiydi. Sırtımı başlığa yasladım yaslamasına lakin kıpırdandığım vakit bacaklarımı sıyıran ıslaklık hissi zihnimi yoklamış ve özümsemekte zorlandığım gerçekliği beynimin çeperlerine sürüklemişti; çektiğim sancı her zamankinden farklı olarak kızımın yaydığı doğum sinyallerini karşılıyordu, muhtemelen pijamamdaki ıslaklık da çoktan suyumun gelmiş olmasından kaynaklıydı ve çektiğim acıya rağmen yatağın ortasında bilinçsizce geçirdiğim dakikalar bebeğimin hayatına riske atan ihmallerdi. Sehun'a ulaşmayı düşündüm, anında yola çıksa dahi, Chen'in evinin uzaklığı hesaba katılırsa, yanımıza varması en az yarım saatini alacaktı ve kızım sabırsızlığını konuştururken bu riske giremezdim. Babamı çağırmam da bir boka yaramazdı, gittikleri hastane neredeyse şehir dışında kalıyordu ve ben kimsesizliğe mahkumdum.

Incompetent - Sekai [Mpreg] Where stories live. Discover now