-12-

3.1K 207 195
                                    

Ağrı duyuyorum.

Lügatımda bulunan, sözlüklerde ifade edilmiş kelimelerle anlatamayacağım bir bölgede ve şiddette, hırçın ruhumu dahi ehlileştirecek kadar etkili, anlamdan çok, üzerine düşünülmesini istediğimden dolayı, karmaşıklığına ve çözülemeyişine önem verdiğim ölçüde ; ısırdığım dilimden akan kanın ıslatamadığı, göz yaşlarımın damlayamadığı, sözcüklerimin uğruna öldüğü, yazmaya yeltendiğim vakit mürekkebin kuruduğu diyarlarda vuku bulmuş bir ağrıdan bahsediyorum ki her adımım o noktaya varmamı sağlayacağına beni daha geriye itiyor, aldığım nefesler acımı dindireceğine yarayı dağlıyor ve çıktığım yola serilmiş dikenler, usul usul hissettirmeden bir taraflarıma batma suretiyle hayatımın belli bölümünü ellerimden sıyırıp alıyordu. Ne Sehun'un dans kursundan çıkmadan evvel ağzıma tıkıştırdığı hap ne de ruhumun sakinliği çektiğim acının ölçüsünü indirgeyebiliyorken dermanını kaybetmiş dizlerim ağırlığımı taşıyamaz hale gelmiş, kapıdan destek alarak ayakta durabiliyordum. Demir yüzey yanan avuçlarımın ısısını bir nebze çekilebilir duruma getirince haftalardır soluk borumda sakladığım nefesim hızla akciğerlerime süzüldü ve inip kalkan göğsüm boğazımı sarmalamış hıçkırıklarımı yokladı fakat ağlamaktan kapanmaya yüz tutmuş gözlerim, onları geri itmemi bağırdığından son bir gayretle şifreyi girmeyi başardım ve kapı ağır aksak adımlarının önderliğinde ardına kadar açılırken içeride göreceğim muameleyi bertaraf edebileceğim hususunda kendimi telkin ediyor, Baekhyun'un zırvalamalarını, Chanyeol'un beni görmezden gelişini bir şekilde atlatabilmeyi umuyordum. Baek'in, Kyungsoo ile paylaştığımız odadan çıkarken takındığı ifade beni gördüğü an daha bir karanlığa bürünürken ıslak ellerini tişörtüne gelişi güzel silerek artık alıştığı ritüelleri gerçekleştirmeye koyuldu; sıkı sıkıya sarındığım montu kollarımdan sıyırışı, ayakkabılarımın bağlarını çözüp çıkarmama yardım edişi, dağınık saçlarıma düzen verişi bıkkınlık barındırıyordu ki kalbimi susturduğum zamanlarda ona hak veriyordum. Tabi, ona hak verişim pek sık gerçekleşmiyordu.

Önüme attığı terliklerimi ayaklarıma geçirmişken montumu askılığa bırakıp koluma girdi ve koltuğa doğru yönlendik. "Kyungsoo o uyurken kaçtığını söyledi." diyerek geçiştirmeye çalıştığım konuyu salonun ortasına öylece bırakınca iki haftadır yaşadığım baskıcı yönetimin artçılarını hala devam ettirme çabaları zar zor topladığım gücümü yeniden eksi değerlere düşürmüştü. Kolumu Baekhyun'dan kurtardım, koltuğa tutunarak kalçamı rahat minderlere bırakmışken Baekhyun -her ne kadar Sehun'un bana ağrı kesici içirdiğini bilse de - hazırda beklettiği ilaç kutusunu elime tutuşturup mutfağa, su getirmek için, gitmişti. O dönene dek kötü enerjiyi hapsettiği düşüncemden ötürü sabah akşam fitillerini ateşlediğim vanilyalı mumların dalgalanan alevlerini izledim, git gide tükenen gövdelerine karşı duyduğum üzüntünün kabuklarını ayıkladım ve kuytularıma sakladım. Onlarla beraber yok olmaya meyledişim dahi mumları yakmaktan alıkoymuyordu beni, hal böyleyken Baekhyun'un suyun yanında getirdiği rezene çayının ağrılarımı dindireceğine, bedenimi deliksiz bir uykunun kollarına atacağına inanmam olanaksızdı. Yine de, belki arkadaşımı kırmak istemediğimden veyahut huzurun sahte rengine boyanmış sokağın arnavut taşlarıyla döşenmiş kaldırımlarında gezinme özlemimi bastıramayışımın içimde oluşturduğu o anlamsız zelzenişi dinleyerek önce kutuyu aralayıp bir tableti avucuma hapsettim, ardından suyu kafam diktim ve sıvı midemin duvarlarını serinletmekle meşgulken, bu sefer rezenenin dingin kokusu eşliğinde aldığım yudumların damaklarımı kavurmasına müsade ettim. Şimdi vanilya esansının yanına katılmış bitkinin aurası, eksikliğini çektiğim başka bir kokunun yoksunluğunu hatırlatıyordu. Bir saat öncesine kadar kirli şilteye uzanmış, Sehun'un boynundan aşırdığım kahve çekirdeklerini aşkımın ağırlığı yardımıyla öğütmüştüm, şimdi başka avuntuları kabullenmek örselenmiş ruhuma hırıltılı kahkahalar attırıyordu. Rezene tahammül seviyemi oldukça zorladığı için fincanı dikkatle masaya yerleştirip evdeki yoğun vanilya kokusundan arınabilme amacıyla mumların yarısından fazlasını söndürdüm. Alevini kaybetmiş fitillerin yaydığı hafif dumanı seyre daldığım dakikalarda içine düştüğümüz sessizlik Baek'i usandırmış olacak ki bacağında dinlendirdiği rezeneyi bir dikişte bitirmesinin akabinde yaydığı vücudunu toparlamış ve bana doğru çevirmişti. "Biliyorum, her gün bu konuyu konuşmamızdan rahatsızsın Jongin ancak Sehun'un yanından döndüğün vakitlerde girdiğin ruh hali bizleri endişelendiriyor." Aldığım nefes işittiğim adın etkisiyle sekteye uğrayınca Baek elini başıma koyarak boynuna yaslanmamı sağlamıştı, bulunduğumuz durum genelde çözümleyeceğimiz konulara el attığımız zamanlarda, kendimizi iyi hissetmek için birbirimize sığınışımızı açıklıyordu, şahsen aradığım destek de tam bundan ibaretti. Yanağımı omzuna sürterek, burnumun boynuna sokulmasını sağladım. "Yaşıyorum." diye fısıldadığım sırada dudaklarım derisini sıyırıyordu lakin onlara kazınmış izleri kaybetmekten korktuğumdan tenine değmemesine özen gösteriyordum. Kolumu da beline sardım ve tekrarladım; "Yaşıyorum."

Incompetent - Sekai [Mpreg] Where stories live. Discover now