Bölüm 1

118K 4.1K 614
                                    

Hayatımda gördüğüm en iri kıyım adam cehennem zebanisi gibi kapımın önünde dikilmiş gözlerini benden kaçırmaya calışarak o iri cüsseye hiç yakışmayacak kadar ince ses tonuyla kibar olmaya çalışarak konuşuyordu.

 "Abla, Timur abim 'hemen getirin lan onu buraya' dedi. Elim mahkum abla… biliyosun huyunu…! Şimdi gece gece iş çıkarta be ablam. Omuzuma da atsam seni gene de götürcem Timur abiye. Bak valla bende aranızda kalıyorum.”

“Ben gitmem lan o mafya bozuntusu ayı! herifin ayağına! Çok meraklıysa gelsin kendi… Beni, o, bir işaretiyle ayağına koşacak orospulardan sandı galiba! Söyle o abine benden iş çıkmaz!”

“Abla yapma etme… Bak gel, olmadı dönersin. Yakcan be abla ikimizide…

Ya git, gelmicem diyorum oğlum anlamıyon mu?! Bezdirdiniz lan hayattan…! Kesçem ulan bileklerimi.,.”

“Aman diyim abla…! Timur abi öyle bişey yaparsan önce seni diriltir, sonra kendi öldürür. Ablam, abiden izin almadan ölemeyiz be ablam…”

“Ya git Hayrullah gece gece. Sahnem var şimdi lan oğlum. Siktir! Git, bozma asabımı. Ben gel-mi-yo-rum! Anladın mı? Gelmiyorum! Haydi, git söyle şimdi o abine, ne bok! yiyorsa yesin…! Gitsin o koynuna aldığı şıllıklarla fingirdesin!”

Avazım çıktığı kadar bağırırken sesim birden onun tok sesi ile kesildi.

“İlle mekan mı bastırtacan lan? Karı! sen beni deli mi edicen lan? Gel buraya diyorsam, bana hayır diyecek götü! boklu! daha doğmadı lan! Bak sen…! biz gelecekmişiz sanat güneşinin ayağına…”

Gelmişti! Kos koca Timur Demirsoy kalkmış toy bir pavyon şarkıcısı'nın ayağına kadar gelmişti. On beş yaşımdan beri verdiğim mücadelede ilk defa ne halt yiyeceğimi bilmiyordum. Sonum oradan oraya savrulup sonunda ölümü bir piçin elinden tadan yada tuvaletin birini temizlerken ölü bulunan açlıktan nefesi kokmuş konsomatrisler gibi olacaktı. Şimdi gelmiş bu mafyatik herif karşıma dililmiş bana: Cansu Parlayan’a namı diğer Hacer'e gel buraya diyordu? Ne için? Bir gecelik zevki için mi yoksa o bakmaya doyamayacağınız kuzguni siyah gözlerinde savrulup boğularak ölmek için mi?

Tek bildiğim varsa bu hayat bana hiç adil oynamamıştı...

Hayat bana adil olsa, o çöp kutusunda yırtılana kadar ağlarken, beni kimse farketmez hiçliğe kapılır giderdim. Hayat bana adil olsa; bir helal süt emmiş gelir beni evlatlık alırdı. Hayat bana adil olsa; onbeş yaşında Piço Mehmet diye bir yurt bekçimiz olmazdı. Hayat bana adil olsa; bir gün meşur olup nefesimizin koktuğu, geceleri açlıktan gözümüze uykunun girmediği o bataktan kurtulupta kazandığım paralarla bütün kızları kurtarma hayalleri kurarken, Piço beni satmazdı. On beş yaşında! Daha, anne olması gereken bir kadının saçlarımı okşayıp örerek beni okula yollaması gereken bir yaştayken, ter kokan dişsiz bir herifin gözümün yaşına bile aldırmadan tenimi kirletmesine mani olabilirdim hayat bana adil olsaydı.

Ne demişti Selda Abla? Yıllardır onun bunun masasında sigaradan alkole her bi boku içmekten kalınlaşmış sesiyle tuvaletleri temizlerken ‘Yavrum sıçmşım hayata. Hayat adil olsaydı ahanda şu önümde bir sik! taşırdım ta en başından.’

Tabi ya hayat bize neden adil olsun ki? Biz kimiz ki hayattan adalet isteyeceğiz. Biz parlayan neon ışıkların altında kendi isimlerini bile unutmuş isimsizleriz. Biz yırtına yırtına doğuran analarının bile istemediği, bir polis karakolunda komiserin bahtı iyi olsun diye kendi ecdadının ismini taktığı isimsizleriz. Bize isim seçmek için ne çırpınan bir anamız olur, ne de o ismi beğenmeyip değiştirmek için otoritesini koyan bir babamız. Biz, bir baba tokadına muhtaç başlarını önlerine eğen, karşı kaldırımdaki saçı kurdeleli ile göz göze gelmeye hakkı olmayan isimsizleriz. Eğitim sistemi bombok! diyordu geçen gün masaların birindeki memur kılıklı herif. Bana ne? Ne eğitiminden bahsediyorsun sen demek geldi içimden. Bizim eğitim sistemi tam takır işler abicim demek geldi. Biz anca ortaokulu görürüz, sonra? Sonra bizim esas eğitim başlar… Eğitilmezsen aç kalırsın, eğrilmezsen pansuman yaparsın.

FREZYA (raflarda) / BESTE ÖN OKUMAWhere stories live. Discover now