Bölüm 6

56.5K 2.3K 157
                                    

“…“Beni öpecek misin?” diye sordu dudaklarıma bakarak. Bakışlarımı dudaklarından alamadan.

“Bence sen beni öpeceksin!” diye cevap verdim. …”

Canan Düzgan, Belalı Korumam, Postiga Yayınları (TÜYAP fuarında sizlerle)

O günden sonra her gün Timur ile serada vakit geçirmeye başlamıştık. Her girişimiz sesiz bir sözleşme gibiydi. Hiç konuşmuyor sadece onun bana verdiği küçük komutları yerine getiriyordum. Arada bazı sorular sorduğumda cevap yerime elime bir çiçek tutuşturuluyordu, frezyalar hariç. Bir tek onlarla tek başına ilgileniyor, itinayla topraklarını değiştirip sularını veriyor ve çaktırmadan onlarla konuşuyordu. Hiç kimseye ettiğini zannetmediğim iltifatları onlara ettiğine neredeyse emindim.

Herşeye rağmen bana bakarken bakışlarından ruhuma bir sıcaklık iniyor elimi ayağımı nereye koyacağımı bilemiyordum. Gözleri beni incelercesine her süzüşünde sanki altlarında bam başka manalar yatıyor gibiydi. Onun yanına giderken giyebildiğim en kapalı giysileri giyiyordum çünkü her ne giyersem giyeyim onun bakışlarında çırılçıplaktı ruhum. Tüm yaralarım ortada saçılı gibi diliki duruyordum karşısında ve kekeliyordum. Kekelemelerimi ya hiç farketmiyor ya da umursamıyordu. Her ikisinden biri... Ama kekeliyor ve aldığım derin nefeslerin altında boğuluyordum adeta. Ellerinin her hareketinde bir incelik ve bir sahiplenicilik vardı.

Bir gün güllerin tezgahının önünde çarpışıverdik. Ben geçmeye çalışırken yolumu kesen bedeni Ferhatın Şirin için deldiği dağ gibi yükselivermişti önümde. Kıpırdamadı...

“Özür dilerim... Ben...”

Timur sessizce beni izliyordu. Bal gözleri ruhuma ruhuma akarken havada asılı duran topraklı eli yanağıma değdi. Yanağım onun değdiği yerden alev alarak yangını tüm bedenime yaymıştı adeta. Onun nefesi yüzüme çarparken kalbim onun ritmiyle atıyordu. Timur diyordum rüyalarımda, sabahlara Timur diye uyanıyordum. Gelmediği günlerde camda onu bekliyor ve sağda solda uyuya kalıyordum. Kimi zaman üzerimi örten bir eldi Timur, kimi zaman bakmadığım yerlerden beni izleyen bir çift gözdü. Bir defasında elinde bana, yetimhane kayıtlarıma ait belgeleri görür gibi olduysam da bakmak için odasına girdiğimde ortalıkta görememiştim.

“Yetimhaneden neden kaçtın?”

“Bu seni ilgilendirmez...”

Anılar zihnime hücum ederken kurtulmak istediğim ne varsa üzerime çullanmıştı adeta.

“Beni her şey ilgilendirir! Neden kaçtın...”

Bir adım geri çekilerek gözlerimi Timur’un sorgulayan bakışlarına diktim. Herşey aynıydı ama sadece artık o gözlerde emir kipleri vardı. Yıllar içerisinde törpülenerek sinen hırçın yanıma basıyor ve içimde yitik bir şeyleri canlandırıyordu.

“Sen hiç kimsesiz bir çocuk oldun mu? Hiç gözünü açtın açalı o soğuk duvarların arasında başka dünyaları merak ederek büyüdün mü? Başını okşayan eller artık saçların arasında daha uzun vakit geçirmeye başladığında yalnızlığı hissettin mi?”

Timur durmuş beni izliyordu. İçimde çığ gibi büyümüş senelerin yangınını bir kalemde dökmemi sessizce dinliyordu. Onun ağızından tek kelime çıkmazken benim akmaya başlayan gözyaşlarım artık duramazdı... Ağladım... Sonu gelmeyecekmiş gibi yıllardır gözyaşı namına ne tuttuysam yanaklarımdan aşağı doğru bıraktım. Ta ki güçlü bir el onları kavrayana kadar. Tenimi dağlayan dokunuş gözyaşlarımı silerek bana buyurdu:

FREZYA (raflarda) / BESTE ÖN OKUMAWhere stories live. Discover now