7.BÖLÜM: " ALDATMA "

1K 228 54
                                    

Arkadaşlar öncelikle tatildeydim bu yüzden yazamadım bundan dolayı özür dilerim. Okulların açılmasına iki gün kaldı ve çoğunuzun benim gibi lanetler okuduğunuzu biliyorum. Her neyse hepinize başarılı bir eğitim yılı diliyorum. Bu bölümde kafamı pek toparlayamadım bu yüzden üzgünüm. Okuyucu sayısından acayip memnunum sizi seviyorum . Multimedia 'da Selina var. Öpüldünüz :*

Bölüm şarkıları:

Passenger- Let her go

Miley Cyrus- Stay <3

Ağzım şaşkınlıktan açılmışken Ada'yı kollarımın altına aldım. O da sanki bıraktığında uçup gidecekmişim gibi kollarını sımsıkı boynuma doladı. Ne olduğuna dair en ufak bir fikrim yoktu. Ertesi gün okulun ilk günü ve tanıdığım en çalışkan insan İstanbul'dan buraya geliyor. Bunun için iyi bir nedeni olmalı. Onu buraya getiren şeyi gerçekten merak ediyorum. Ama ona bunu şimdi sormam onu daha kötü bir hale getirecekti ve zaten şu an yeteri kadar yıkılmışa benziyordu. Onu gördüğüm beş saniyeden sonra yüzünü boynuma sakladı fakat o beş saniye bile bana ne kadar yıkılmış olduğunu göstermeye yetti. Gözlerinin ağlamaktan şişmiş, saçarı birbirine girmişti. Altında ince siyah bir şort üzerinde de siyah bir hırka vardı.

''Şşt, sakin ol. Ben buradayım.'' siyerek saçlarını okşadım. Anne ve babamın şaşkınlıkları gözlerinden belli oluyordu. Onlar da benim gibi böyle bir şey beklemiyorlardı. Uzay'a baktığımda kaşları çatılmıştı ama bu öfkenin yarattığı bir şey değildi daha çok meraktan kaynaklanmıştı Ada'nın saçlarını okşamaya devam ediyordum ama gözlerimi Uzay'dan ayırmıyordum. Kimseden ses yoktu. Odanın içindeki herkesin üzerine çöken sessizliği bir tek Ada'nın hıçkırıkları bozuyordu. Ta ki telefonum çalana kadar. Sena'nın da gözleri üzerimizdeydi. Kaşlarımı kaldırarak gözlerimi ona diktim. ayaklarını harekete geçirerek telefonu getirdi. Gözlerini Uzay'a kilitlemiş bir şekilde yavaş adımlarla geliyordu. Bakışlarımı Sena'dan çekip Uzay'a yönlendirdiğimde gözlerini kırpmadan bakmaya devam ediyordu. Her ne kadar ona bakmaya devam etmek istesem de zil sesi insanın kulağını tırmalayacak şekilde çalmaya devam ediyordu. Ekrana baktığımda 'Selina' yazısını görmem üzerine kaşlarım istemsizce havaya kalktı. Ada' nın ağlayarak buraya kadar gelmesiyle bir alakası olup olmamasını merak ediyordum. Ada biraz geri çekildi ve ekrandaki isme baktı. Pişmanlık dolu gözlerinin yerini endişe almıştı. İlk defa onu böyle görüyordum. Yanlış bir şey yapmıştı ve benim yaptığım bu yanlışın büyük olmamasını dilemekten başka çarem yoktu. İçimde beni yiyip bitiren bir korku vardı ve bu beni deli ediyordu. En yakınımın beni üzecek bir şey yapması en kötüsü de bunun onu affedemeyecek bir duruma gelebilecek olması beni korkutuyordu.

''Lütfen açma. Yemin ederim sana her şeyi anlatacağım. Yenim ederim bana güven lütfen. Benim ağzımdan duy. Burada olduğumu bilmemeli...Lütfen!'' Onu dinlerken telefon ısrarla çalmaya devam ediyordu. Elbette Selina' yı dinleyecektim. Sadece önceliği Ada' ya vereceğim. Hatasını kendi ağzından duymak istiyorum. Bir hata yapmış ama pişmanlığı gözlerinden belli ve mutlaka belli bir açıklaması vardır. Yoksa ve eğer affedemeyeceğim bir şey yaptıysa zaten benim için biter. Düşüncelerimden sıyrılıp telefonu tamamen kapattım. Ada'nın kulundan tutarak kapının ucuna geçtim ve misafirlerin gitmesi için yol verdim. Kulağına eğilerek

''Umarım seni affedebileceğim bir şeydir.'' dedim. Annem dalgınlığını bir kenara bırakarak Uzay ve ailesini uğurladı. Uzay'ın gözlerindeki endişe görülemeyecek gibi değildi. Bu her ne kadar hoşuma gitse de şu an Ada'nın yaptığı şeyi kaldırıp kaldıramayacağımı düşünüyordum. Kapının kapanmasıyla annemin sözlerini aldırmadan Ada'nın kolundan tutup odama yöneldim. Odaya girdiğimizde Ada kendini yatağa attı ben de kollarımı göğsümde birleştirip karşısına geçtim.

MUTLU KALWhere stories live. Discover now