ly [22]

10.1K 700 136
                                    

Egeberk'in annesi ve babası bana öyle garip bakıyorlardı ki sanki karşılarında normal bir insan değil de başka dünyadan bir varlık duruyordu. Haklılar mıydı? Evet.

Annesiyle babasına o kadar odaklanmıştım ki diğerleri nasıl bakıyordu hicbir fikrim yoktu. Özellikle de yanımdaki Egeberk'in.

Annesi gözlerini kırpıştırıp gözünü hemen yanımdaki varlığa yani oğluna çevirdi. ''Egeberk oğlum, bu ne diyor?''
Beni kastederek sorduğu soru utanmama neden olmuştu. Ben saçmalarım demiştim, neden biri ağzımı kapatmamıştı ki? Egeberk yanında derince bir nefes aldı. ''Anne kendisi arkadaşım olur. İsmı Atahan ve buraya bir okul gezisiyle geldiler. Öğretmeni çok çalıştırdığından herhalde beyni allak bullak olmuş fazla biyoloji kafa yapmış.'' diye bir açıklamada bulundu. E ben de durur muyum bu hazır açılmış ağzımla. ''Ama ben eşit ağırlıkçıyım ne biyolojisi?''

Egeberk eliyle alnına hızlı bir tokat geçirdi. Sen o hareketi benim ağzıma doğru yapacaktın bak bakalım ben saçmalıyor muydum be Egeberk.

Annesi ve babasından çektiğim gözlerimi diğerlerine çevirdim. Kısacık bir göz gezdirmede Gülse başta olmak üzere birkaç kişinin gülmememek için kendini zor tuttuğunu gördüm. Geri kalanlar ise annesi ve babası gibi ''ne oluyor be ne bu tantana'' bakışı atıyorlardı Egeberk ve bana.

Egeberk bir eliyle ağzımı kapatıp konuşmaya başladı. ''Son sınıf olunca ders çalışmaktan beyni yandı garibimin ne yaparsınız mahzur görün.'' dedi. E bu ağız kapatma işini taa en başından yapaydın ya gülüm.

İstemenin devamı benim yüzümden yarım kalan cümleyle ve içilen kahveler, edilen sohbetlerle devam etti. Annesi arada benim hakkımda dorular sormayı da ihmal etmedi. Nereden arkadaşsınız? Nerede yaşıyor ku buraya gezmeye geliyor? Ne zamandır arkadaşsınız? Biz niye daha önceden tanışmadık falan?

E biz daha arkadaşken böyle sorguya çekileceksek bizim işimiz evlenirken zordu. Zorlu bir kaynanam olacaktı fakat ben Cindirella Atahan savaşmayı biliyordum. Son kaynana bükücü bendim. Ama ne demişler bükemediğin eli öpeceksin. Sonuçta kocişkomun annesi öpecektim tabii ki.

Daha fazla rezillik çıkarmadan istenme işi bitmişti. Şimdi sıra yüzük takmadaydı. Ah şimdi o yüzükler bizim parmağımızda olacaktı var ya...

Sonunda yüzükler takılıp el öpülme faslı da geçince yolcu yolunda gerek denerek yola koyulduk. Hamile olduğumu söylediğim zamanı saymazsak iyi atlatmıştım, öyle değil mi?

Hocadan izin aldığımız sürenin daha bitmediğini anladığımda Egeberk ile biraz daha vakit geçirmek istemiştim. Bir daha böyle bir fırsatı bulamazdım, iyi değerlendirmem gerekiyordu. Elimde bu sefer bir şey bulunmadığından ve artık herkes tarafından fark edildiğimden ön tarafta Egeberk'in hemen yanındaki koltukta oturmuyordum. Annesi benim yerimi almıştı ben de babasıyla arka koltuğu paylaşıyordum. Fazlaca gergindim çünkü benim kafam camdan yana çevrili olsa bile annesinin üzerimde olan bakışlarını hissedebiliyordum. Ki çok geçmeden gözleri bana ama sözleri Egeberk'e dair olan cümlesini kurdu. ''Evladım orada da doğru düzgün konuşamadık hısım evindeyiz diye, söyle bakayım kim bu arkadaş nereden kimlerden?'' Sesindeki merak beni iyice germişti. Çocuk alt tarafı arkadaşım demişti, alın size gelin getirdim ne yaparsanız yapın, değil. Tamam ben gelin olmak da taraftarıydım ama şimdilik arkadaş da olabilirdik. Ne bu sorgu sual müstakbel kayınvalidecim?

''Anne orada da anlattığım gibi bir arkadaşım, sanaldan tanıştık buraya da okul gezisi için geldi ben de dedim otelde sıkılacağına bizimle gelsin. Gelininizi getirdim desem bu kadar sorguya çekilmezdim yemin ederim ya.'' diyen Egeberk'e bakakaldım. Bu çocuk benim düşüncelerimi mi okuyordu yoksa biz gerçekten ruh eşi miyiz?

''Ee onu bu gidişle getirmeyeceğin için ben de bu sorgulama işini arkadaşların için yapıyorum.'' dedi annesi. Ama ayıp oluyor benim yanıma gelin falan konuşmak yakışıyor mu şimdi? Derin bir nefes çekti içine Egeberk. Cevap vermeden yoluna devam etti sonra da.

Annesigili eve bıraktıktan sonra ''Atahan'ı otele bırakmam gerekiyor'' diyerek bir nevi izin almıştı babasından. Şimdi ise klasik Trabzon yollarından geçiyorduk. Evleri resmen bir dağın tepesindeydi. Git git bitmiyordu yol.

''Daha vakit var aslında bir şeyler mi yapsak?'' diye soran Ege'ye baktım. Bu çocuk cidden benim ruh ikizim falan olmalıydı. Ağzımla 'fiyuv' tarzı bir ses çıkartarak ''Ah, hiç sormayacaksın sandım.'' dedim. Yarım saat yarım saatti. Egeberk ile olan bir salise bile çok önemliydi benim için.

Biz evlerine giden yolu yeni bitirmiştik ki telefonumun melodisi duyuldu arabanın içindeki sessizlikten. Elimi sağ cebime atıp telefonu çıkardım. Duhan arıyordu. 

''Efendim Duhan?''

''Kanka hoca dedi ki nerede kaldı bu Atahan?''

''E bize verdiği sürenin bitmesine daha var?''

''Bilmiyorum, yarın bir yere gidilecekmiş herhalde onun planlamasını yapıyorlardı az önce onun için olabilir. Çağırıyor seni acilen.''

''Ne yapalım o zaman geliyorum.''

Telefonu kapatıp cebime tekrardan koydum. Egeberk'in bir eli direksiyonda bir eli camda bana bakıyordu. ''Ne oldu?''

''Hoca vazcaydı yavrum acilen beni çağrıyormuş adam iki saati çok gördü bana zaten.''

''Ee otele mi gidiyoruz o zaman?''

''Otele gidiyoruz.''

SİZİ BEKLETTİĞİM İÇİN ÖZÜR DİLERİM, BU BÖLÜMÜN YARISI YAZILIYDI AMA DİĞER YAZISINI YAZMAK İÇİN EPEY ZAMAN GEÇMESİ GEREKTİ NEDENSİZCE. NASIL BULDUNUZ? UMDUĞUNUZU ALAMIYOR OLABİLİRSİNİZ, BUNUN ADINA DA ÖZÜR DİLERİM AMA ELİMEN BAŞKA BİR ŞEY GELMİYOR. UMARIM BİR MIKTAR DA OLSA KALBİNİZE DOKUNABİLMİŞ YÜZÜNÜZDEKİ GÜLÜMSEMEYE GÜLÜMSEME KATABİLMİŞİMDİR. SİZİ SEVİYORUM.... (BİR KEZ DAHA ÖP BENİ, HERCAİ VE YETER, YORULDUM ADLI HİKAYELERİME DE BAKARSANIZ SEVİNİRİM HADİ GÖRÜŞÜRÜZ.)

laz yarim [boyxboy texting]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin