egeberk: oralara işte sanki ben senden hoşlanıyormuşum da o yüzden sürekli seninle zaman geçirmeye çalışıyormuşum gibi
atahan: vay be ben neymişim
egeberk: yolculuğunuz başladığında şeyi de düşünürsün sen seni özlediğimi
atahan: cidden beni özler misin
egeberk: ne alaka ya ben sendne bazhediyoem sebib ducunzemcen
atahan: egeberk tamam sakin ol slxnsldnaodjw
atahan: anladım ben seni
egeberk: neyse otobüsle mi gidiyorsunuz yoksa yine uçak mı?
atahan: uçakla gidiyoruz yine
egeberk: tamam şimdilik gidiyorum çıkacağınız zaman yaz bana
atahan: tamam
&&
atahan:
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
atahan: gidiyoruz şimdi lobiye iniyoruz
egeberk: ben de otelin kapısının önündeyim zaten
atahan: ne gerek vardı ki dün zaten birlikteydik
atahan: ama teşekkür ederim yine de
egeberk: tamam duygusala bağlamayalım şimdi dışarı ne zaman çıkacaksınız
atahan: iniyoruz lobiye şimdi 5 dakikaya oradayız
Egeberk beni otelin kapısının önünde bekliyordu. Ellerim birbirine dolanmıştı bavulun kulbundan tuttuğum gibi diğerlerini beklemeden lobiye indim. Kaldığım odanın kartını teslim edip hızlıca dışarı çıktım. Hocamız herkes birbirini lobide beklesin demişti aslında ama beni burada bulabilirlerdi herhalde değil mi? Hızlıca açılan otomatik kapıdan çıktım. Oradaydı, arabasının kaputuna yaslanmış otelin çıkış kapısına bakıyordu ve böylece göz göze gelmiş olduk.
''Cidden bir haftalık tatil için bu kadar valiz mi getirdin? Tam da senden beklenileceği gibi.'' dediği şeyle gözlerim kısılana kadar gülümsedim. Haklı mıydı? Haklıydı.
''Hepsi gerekli şeylerdi cidden, yoksa niye kendime ağırlık yapayım?'' diye cevap verirken o dış kapıya tekrar baktı. ''Hocanız ne zaman çıkar?''
''Ne yapacaksın hocayı?''
''İzin alacağım.'' dedi kollarını bağlarken. Aynı şeyi ben de yapıp doğruca yüzüne baktım.
''Ne izniymiş peki bu alacağın?''
''Hocanız gelsin de o zaman ne izni olduğunu anlarsın?''
5 dakika oldu olmadı öğrencilerle birlikte beklenen hocamız çıktı. Egeberk hemen ayaklanıp yanına gitti birkaç fısıltıyla kulağına bir şeyler söyledi ve hocanın onaylayan kafasıyla teşekkür ederek -burada ağzını okuyabilmiştim- yanıma geldi. İki elimdeki valizleri de alıp bagaja koyarken ''Atla,'' dedi ''gidiyoruz...''
''Nereye Egeberk? Ne dedin hocaya?''
''Seni ben götüreceğim havaalanına, onun iznini aldım hocanızdan. Hadi şimdi geç kalmadan götüreyim seni.''
Şeyin sesi geldi mi size? Karnımda uçuşan kelebeklerin ve kalbimde oynaşan fillerin?
&&
Özel araba olduğundan diğerlerinden erken gelmiştik ve şu an onları bekliyorduk. Yol boyunca radyodaki müziğe eşlik etmiştim çünkü Egeberk hiçbir şey dememişti. Karnımdaki fillerin ayaklarına bu yüzden kramplar girse de hâlâ uflaya uflaya tepişmeye devam ediyorlardı çünkü şu an hemen yanımda oturan bir Egeberk vardı.
''Atahan, buradayız!'' diye bağıran Duhan'ın sesini duymamla sese doğru döndüm. Duhan 15 metre önümde ellerini sallayarak bana bağırıyordu. Hemen ayaklanıp Egeberk'e döndüm. O bana hiç bakmayıp iki bavulumu da eline alıp o tarafa doğru yürüdü. Bu neydi şimdi?''
''Evet arkadaşlar artık Trabzon gezimizi burada noktalıyoruz bir sonraki geziye kadar bizimle kalın'' diyen hocaya göz devirdim. Egeberk hâlâ bırakmamıştı bavullarımı. Onları bekleyene kadar çoktan uçağın kapılarının açılma saati gelmişti. ''Hadi şimdi veda edin bakalım bu güzel şehre diyen hoca kendine su almaya gitti. Herkes şehre veda ederken ben başka birine bir canlıya veda etmek zorunda kalacaktım. Bir yumru gelip tam genzim ve nefes borum arasına oturmuştu. Ne nefes alabiliyordum ne de yutkunabiliyordum. Gözlerim hafif hafif sulanmaya başlamıştı. Onları göndermeye çalışarak tekrardan Egeberk'e döndüm. Direkt olarak bana bakıyordu o da. Diğerleri teker teker bilet kontrollerine gidiyordu. Ellerimle uzanıp bavullarımı aldım elinden. ''Görüşürüz Egeberk, sayende burada çok eğlendim oysaki buraya gelirken bunları yaşayacağımı tahmin edemiyordum. Bana bu güzel günleri yaşattığın için teşekkür ederim. Bu güzel şehir sayende daha da güzelleşti benim için. Harika bir anı oldu.''
Gözlerimdeki yaşları daha fazla tutamamıştım. Tam dönüp gidecekken beni durdurmuştu. Beni kendine döndürüp göz yaşlarımı sildi. Gözlerimi sıktım daha fazla gelmemesi için ama o sildikçe tazeleniyordu göz yaşlarım. Kollarımı boynuna geçirip ne der diye düşünmeden sarıldım ona. Karşılık vermişti. O uzun kollarını belime sarmıştı. Sonrasında kafasını saçlarıma koymuştu. Bir de öpmüş müydü o saçlarımı yoksa ben fazlaca hayal dünyasına mı kapılmıştım?
"Hoşçakal demeyi sevmem Atahan ama sen hep hoşça kal.''
Ben dünyanın en mutlu insanıydım.
Tam olarak 684 kelime...en uzun bölüm olabilir bu yazdığım. umarım seveceğiniz bir bölüm olur hepinizi seviyorum.(lütfen hikaye hakkındaki görüşlerinizi buraya ve paragraf aralarına yazar mısınız? çok merak ediyorum çünkü..lütfen lütfen 💟💟💟)