3. Bölüm

205 9 4
                                    

Uçağın sarsılmasıyla gözlerimi açtım. Uykuyla karışık bir halde doğruldum. Küçük camdan dışarıya baktığımda Los Angels'ın parlak ışık saçan şehrini görmem bir oldu. Gelmiştik.

Sol tarafıma dönüp kulaklıklarımı çıkardım. Daniel de uyuyakalmıştı. Uyandırsam mı diye düşünürken kıpırdandı ve birkaç saniye sonra gözleri aralandı.

Onu ilediğimi görünce çarpık bir şekilde gülümsedi. ''Uyurken çok tatlıyım, biliyorum.''

Gözlerimi devirirp homurdandım. Bu benim utancımı kapatma yolumdu.

Nihayet uçak durunca diğer yolcularla birlikte ayağa kalktım. Daniel bu sırada esnemek ile meşgüldu. Bu çocuk neden bu kadar yakışıklı ki? Cümlenin tam anlamıyla gözlerimi ondan alamıyordum.

Zar zor gözlerimi ondan çektim ve uçağın çıkışına doğru yürümeye başladım. Yürürken benim ile birlikte gelen yolcuları takip ediyordum. Kaybolmak istemem. Hem bavulumu nereden alacağımı da öğrenirim.

Sonunda U şekli olan bir yere geldiğimizde yolcuların bavullarnı beklediğini görünce sıkıntıyla üfledim. Ben de şans olsa bavulum hemen çıkardı. Ama bende şans ne gezer.

Ne kadar bekledim, bilmiyorum ama neredeyse bütün yolcular gitmişti. Sonunda benim tanıdık siyah bavulumu görünce sevinçle gülümsedim ve bavula doğru yürüdüm. 

Zorlukla bavulu alıp çekiştirmeye başladım. Yolcuları karşılayan kısma gelince tanıdık bir yüz aradım. Gözüme Çince yazılmış bir pankart ilişti. Şu Çince'yi her zaman merak etmişimdir. Şekillerle bir dil yapmış adamlar.

Gözlerimi kalabalıkta gezdirirken önüme düşen saç tutamını üfleyerek arkama attım. Sonunda büyük annemin okkabazlıktan farksız hallerini görünce kıkırdadım.

Oraya doğru gitmeye başladım. Büyük annemin yanında sakince duran büyük babam bana bakıp gülümsedi. Yanlarına vardığımda büyük annem bana sıkıca sarıldı. ''Hoş geldin Mabelle.''

Gülümsemeden edemedim. ''Hoş buldum büyük anne.''

Büyük annem fazla yaşlı değildi. Elli küsür yaşındayı ve kendine bakmasını biliyordu. Kısaca sosyetikti biraz ama her büyük anne gibi onunda yemek ile arası çok iyiydi. Bu yüzden evinde aşçı bulunmazdı.

Büyük babama sarılırken ''Özlettin kendini.'' dedi.

Gülümsemekle yetindim. Sonunda karşılama sürecimiz bitince arabaya doğru yürüdük. Arabanın ön kısmına büyük annem oturunca mecburen ben de arka kısma oturdum.

Arabada giderken trafiği görmemle sıkıntıyla gözlerimi devirdim. Bu arada araba da sessizlik hakimdi ve bu benim canımı sıkmaya başlamıştı.

Büyük annem bana dönmeden konuşmaya başlayınca Tanrı'ya şükrettim. ''Annen ne yapıyor Mabelle? Hayırsız kız beni ne zamandır aramıyor? Yeni kocasıyla oldukça mutlu galiba.''

Büyük annem sitem ederken buruk bir şekilde gülümsedim. Kevin bana gerçek babammış gibi davranırdı. Belki de hiç çocuğu olmayacağı için böyle yapıyordu. 

Babam öldükten yedi ay sonra annem Kevin ile evlenmişti. Onun adına mutluydum. Sonsuza dek üzgün olmasından ziyade kısa sürede yaralarını saran birisini bulmuştu.

Büyük annem konuşmasına devam edince dikkatimi ona verdim. ''Seni bir türlü anlamıyorum torunum. Sen babanı çok severdin. Annenin başka birisiyle bu kadar kısa sürede evlenmesini itiraz edersin diye düşünmüştüm.''

Gözlerimi devirdim. ''Çocukça davranma yaşını geçtim büyük anne. Hem annem mutlu. Onun mutluluğunu kendi mutluluğum için harcayayım mı? Bu biraz fazla bencilce.''

KAÇIŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin