11. Bölüm

92 7 2
                                    

Yatağımda oturmuş olanları düşünüyordum. Bu kadarı fazlaydı. Gerçekten fazlaydı. Ağlamak istiyordum ama göz yaşlarım bana inat akmıyorlardı. Çığlık atmak istiyordum. Annemin karşısıma geçip böyle bir şeyi benden nasıl sakladıklarını sormak, bağırmak, ortalığı yıkmak istiyordum. 

Gözlerimi yumup kendimi geriye doğru bıraktım. Yatakta birkaç saniye sarsıldıktan sonra gözlerimi açtım. Gözlerim dolmuştu. Babam geldi aklıma. Nasıl.... Nasıl? 

Ağlamaya başladığımda ''Nihayet.'' diye fısıldadım.

İçimdekileri akıtırken bunun hiçbir boka yaramadığını anlamam kısa sürdü ama ağlamam başlamıştı bir kere. Durduramazdım...

Hıçkırdım ve yastığıma sarıldım sıkıca. Ne yapacaktım ben? Şuan tek düşündüğüm annemdi. Benden böyle büyük bir sırrı nasıl saklardı? Aklım almıyor bir türlü.

Dişlerimi birbirine bastırdım. Ayağa kalkmamla gözlerim kararması bir oldu. Biraz olduğum yerde bekledim. Bunu tek başıma yapamazdım. Yapamazdım işte... Ben güçlü değildim. Değilim...

Odamdan çıkıp merdivenlerden indim. Salonun kapısının önünden geçerken büyük annemi telefonla konuşurken görsem de şuan umrumda değildi. Konuşmam lazımdı. İçimdikileri birine anlatmazsam patlayacaktım.

Montumu giyerken büyük annem yanıma gelmişti bile. ''Nereye gidiyorsun Mabelle? Otur da konuşalım biraz. Annenler birazdan burada olur.''

Kaşlarım çatıldı. Büyük anneme döndüğümde bakışlarımdan korkmuş bir hali vardı. ''Bana karışma! Size bundan sonra nasıl güvenmemi beklersiniz? O kadınla konuşmak istemiyorum.'' Derin bir nefes alıp öfkemi bastırmaya çalıştım. Sesim çatlarken kendime kızdım. ''Henüz değil...''

Fısıltı halinde söylediğim cümleyi ben bile anlamakta zorluk çekmişken büyük annemin anladığından şüpheliydim.

Onu önemsemeyip dışarıya attım kendimi. Adımlarım yan villaya doğru hareket ederken kendime acıdım. Gerçek anlamda bunu yapacağıma inanamıyordum!

Kapının önünde durdum ve sırtımı dikleştirdim. Kapıyı çalacakken kapı açıldı ve tanıdık ela gözlerle karşılaştım. Arkamı döndüm ve bahçelerine doğru yürüdüm.

Arkamdan beni takip ettiğini biliyordum. Bahçenin ortasında durdum. Gözlerim dolmuştu. Ona doğru dönemedim. Dönersem ağlayacaktım. Bunu biliyorum. ''Ne oluyor Mabelle?''

Çenem titredi. Soğuktan değil, nedenini bilmiyorum ama kalbimin üzerinde tarifsiz bir acı vardı. 

Ağlamaya başladığımı yanıma düşen damlalardan anladım. Arkamı döndüm ve ela gözleriyle karşı karşıaya geldim. Ağlamama rağmen dik durmaya çalıştım. ''Zayn...''

Nefesim kesildi. Gerisini getiremedim. Ayaklarım beni taşıyamadı ve beyaz karın üzerine çöktüm. Zayn bana doğru bir adım attığında ellerimi kaldırdım. Durdu. ''Hayır, gelme...''

Sesim titriyordu ve ben acizliğimi anladıkça hıçkırıklarım artıyordu. ''Ben...'' Burnumu çektim. ''Beni, öldür... Lütfen...''

Zayn'in ne zaman yanıma geldiğini bilmiyordum ama tanıdık erkeksi kokusu ciğerlerimi doldurmuştu. Kolları titreyen bedenime dolanmıştı. ''Saçmalıyorsun. Anlat...''

Başımı iki yana salladım. Kollarından kurtulmaa çalıştım. ''Anlatınca sen isteyeceksin öldürmeyi. Er yada geç öleceğim. Bir vampir beni öldürecek, babama yaptıkları gibi.''

Sesim fısıltıya dönüşürken hıçkırdım. Babamı öldüren vampilerdi ve ben bir vampire gidip derdimi anlatıyordum. Ne ironi ama...

Burnumu çektim. Ağzımı açmıştım ki ''Mabelle!'' diye bir ses duydum. Tanıdık sesle vücudum daha çok titrerken ağlamam şiddetlendi.

KAÇIŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin