26.

1.3K 100 35
                                    

Keyifli Okumalar!


Taehyung

Ha Neul, öğrenmişti.

Bu kadar hızlı olabileceğini düşünmemiştim. Namjoon, bizim hayatımıza müdahale etmekten hatta bizzat hayatımızı kontrol etmekten çekinmiyordu. Tehdidi boş değildi, bunu yapmıştı. Jungkook ve Ha Neul'ün evliliğini mahvetmesi dakikalar sürmüştü.

Hastaneye gittiğimde Diana'yı kötü etkileyecek bir hareketten kaçınmıştım. Onu Namjoon'un yanından aldığımda ve kendisi mal gibi kaldığında cevabını gayet iyi almıştı. Zamanını kaybetmemiş, bir gün bile bunun üzerinde düşünmeden ilk iş olarak Ha Neul'e her şeyi göstermişti.

Onun vicdanı falan yoktu. Şerefsiz, kalpsiz herifin tekiydi. Tek derdi insanların evliliklerine musallat olmaktı.

Ha Neul'ü şu ana dek her şeyden korumuştum, en azından bunun için çok çabalamıştım. O benim olmayan kız kardeşimdi, çocukluğumuzdan beri ona ağabeylik yapmıştım ve ölene dek bunu yapmaya devam edecektim. Aldatıldığını ondan saklamak, şu ana dek onun için aldığım en zor karardı. Bu durumda onun beni anlamasını beklemiyordum, ya da bir başkasının...

Benim için Ha Neul'ün mutluluğu önemli olan şeydi ve o şu an mutsuzdu. Öğrenmişti ve mutsuzdu. Ne hissediyordu? Hissettiği tüm o şeyler ona acı veriyordu yalnızca. Ben bunun böyle olmasını istememiştim, yemin ederim...

Sevdiğim, değer verdiğim insanları korumak içgüdüsel olarak gerçekleştirdiğim bir şeydi. Ben sonuca bakardım, güvende ve mutlu olmaları benim önemsediğim ilk şeydi.

Jungkook tiksinç bir şey yapmış olabilirdi ama onu tanıyordum, kendim buna göz yumma cesaretini göstererek Ha Neul'ün mutluluğunu sabit kılmayı amaçlamıştım. En azından bunun için ömür boyu acı çekecek olan kişi yalnızca Jungkook kalacaktı. Ama şu an Ha Neul acı çekiyordu ve belki de sakladığım şey için beni affetmeyecekti. Beni anlamasını beklemiyordum, Ha Neul beni hiçbir zaman anlamazdı ki...

Öğrenmişti işte ve şimdi ne olmuştu? Her şey daha acı vericiydi, çok daha zorlaşmıştı ve bunun cezasını tek çeken kişi Jungkook olmalıyken artık hepimiz çekiyorduk. İşte bahsettiğim şey buydu... Benim insanları korumaktan kastım kesinlikle bu değildi.

Jungkook'u kontrol etmekten vazgeçmiştim. Şu an görmek istediğim kişi Yoongi'ydi.

Yoongi'nın kapısını birkaç kez çaldığımda evde olduğunu ama açmadığını biliyordum. Gidecek hiçbir yeri yoktu ki onun... Evde olduğunu biliyordum işte. Son yaptığından sonra kendini eve kapatması en yüksek ihtimaldi. Evde sabah akşam sızıyor olduğunu biliyordum.

"Yoongi hyung!" diye bağırırken kapıya daha sert vurdum. "Orada olduğunu biliyorum, kapıyı aç."

Bir süre daha cevap gelmemişti. Artık daha fazla bekleyemeyeceğim konusunda kendimi ikna edince bu sefer kapıya bir tekme geçirdim.

"Hyung!" diye bağırmayı kesmiyordum.

Birden gürültümle sarsılan kapı, arkadan çevirilen kilitle saniyeler içerisinde aralandı. Geri çekilip kapının tamamen açılmasını beklemiştim ama Yoongi, yalnızca sineklerin eve erişebileceği bir boşluk yaratmıştı.

Kapıyı kendim ittim ve girmeden eve kısa bir bakış attım. Beklenildiği gibiydi, içki kokuyordu ve ortalık rezaletti.

"Taehyung-ah," dedi sağlıksız sesiyle. "Kapımı kıracaksın diye endişelendim."

Koltuğa yarım yamalak uzanmış Yoongi'ye baktım. Bir ölüyle konuşmakta olduğumu hissettiren gözleri yorgundu.

"Beni daha ne kadar reddedebileceğini sanıyordun hyung?" derken içeriye doğru ilerledim.

Love Affair: Upside Down Where stories live. Discover now